Rus İstihbaratının ‘Aktif Tedbirler’ Mirası ve Siber Operasyonlar

Rusya'nın ABD başkanlık seçimlerine siber yöntemlerle müdahale ettiğine yönelik tartışmalar, KGB’nin uzun yıllardır başvurduğu ‘siyasi sabotajlar’ ile seçim sürecinde tanık olunan ‘siber operasyonlar’ arasında doğrudan bağ kurulmasına neden oldu.

Merve Seren / Anadolu Ajansı

Rusya’nın 8 Kasım 2016’daki ABD başkanlık seçimlerine siber yöntemlerle müdahil olarak sonuçları etkilediği yönündeki tartışmaların estirdiği rüzgârlar dinmezken, Donald Trump ekibinin Rus istihbaratıyla bağlantıları konusunda yürütülen soruşturmanın başındaki isim olan FBI Başkanı James Comey'nin ani bir kararla görevinden alınması krizi daha da derinleştirdi.

ABD başkanlık seçimine Rus müdahalesine ilişkin CIA, FBI ve NSA’nın ortaklaşa hazırladığı ve ocak ayında kamuoyuna sadece 25 sayfalık kısmı açıklanan istihbarat raporu, ABD siyasi tarihinin en büyük politik skandallarından birine yol açmıştı. Siyasi kurumların elektronik sistemlerinin hacklenmesi ve çalınan bilgilerin WikiLeaks kanalıyla sızdırılarak ABD’de siyasi krize yol açması KGB’nin uzun yıllardır başvurduğu bir ‘aktif tedbir’ uygulaması olan ‘siyasi sabotajlar’ ile bahse konu ‘siber operasyonlar’ arasında doğrudan bir bağ kurulmasına sebebiyet verdi.

Siber saldırılarda benzer taktikler

Rusya’nın diğer ülkelerdeki seçimlere ilgisi, ABD başkanlık seçimlerinden ibaret de değildi. Örneğin Fransa’da 23 Nisan 2017 tarihindeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turundan iki gün sonra, bilişim teknolojileri güvenliği alanında rüşdünü ispat eden Tokyo merkezli siber güvenlik firması Trend Micro, Rus hackerların, cumhurbaşkanı adayı Emmanuel Macron’un seçim kampanyasını hedef aldıkları iddiasında bulundu.

ABD istihbarat teşkilatları olağanüstü şekilde üretken bir yapı sergileyen “Pawn Storm” (namıdiğer ‘Fancy Bear’ veya ‘APT 28’) isimli siber espiyonaj grubunun Rus Askerî İstihbarat Servisi ‘GRU’ bağlantısına dikkat çekerlerken, Trend Micro’dan araştırmacı Feike Hacquebord, Pawn Storm’un kullandığı dijital altyapıda Macron’u hedef alan sahte web domain (alan adları) tespit ettiklerini açıkladı. Öte yandan Hacquebord, Macron saldırılarına ait dijital parmak izlerinin, 2016’da Clinton’ın seçim kampanyasını yürüten Demokratik Ulusal Komite (DNC) ile 2016 Nisan-Mayıs aylarında Almanya Şansölyesi Merkel’in partisini hedef alan saldırılarla benzer tekniklerin kullanıldığını gösterdiğini vurguladı.

Bu gelişmeler, istihbarat dünyasında ‘enformasyon savaşları’ ve ‘etki operasyonları/nüfuz casusluğu’ konularını yeniden gündeme taşıdı. ABD’de devam eden tartışmalarda, Rusya’nın rakip ülkelerin seçimlerini ya da siyasal karar süreçlerini etkileme maksadıyla siber araçlarla yürüttüğü operasyonları, esasında KGB’den miras kalan ve Soğuk Savaş dönemiyle özdeşleşmiş ‘aktif tedbirler’ kültüyle ilişkilendirme teşebbüsleri gündeme geldi.

Yani tarihsel bir kavram olan ‘aktif tedbirler’ konseptiyle, Rusya’nın ‘siber’ ve ‘enformasyon’ operasyonları arasında amaçları, taktikleri ve sonuçları bakımından bir ilişki kurgulanıyordu. Rusya’nın bir taktik olarak aktif tedbirleri siber operasyonlara uyarladığı noktasında kurulan bu ilişki bizzat resmi bir komisyon tarafından dile getirilmişti. ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi'nin 20 Mart 2017 Pazartesi tarihli açık oturumu, ‘Rus Aktif Tedbirler Soruşturması - Open Hearing on Russian Active Measures Investigation’ başlığını taşıyordu.

Aktif tedbirler ve algı yönetimi

Temsilciler Meclisi’nin 15 Mart 2017 tarihli ‘Enformasyon Savaşı ve Karşı Propaganda’ başlıklı oturumunda, Fort Leavenworth’taki Dış Askeri Araştırmalar Ofisi (FMSO)’nde kıdemli bir analist ve Rusya uzmanı olan Timothy L. Thomas, Rusya’nın ‘enformasyon savaşı’ konseptini ‘teknik’ ve ‘psikolojik’ enformasyon şeklinde iki ana kategoriye ayırarak açıklamıştı. Bu bağlamda Thomas, siber ve sosyal medyanın her ikisini harmanlama trendinden ve Rusya’nın ortaya çıkan yeni eğilimleri ve savaş halinin niteliğini ne şekilde gördüğü konusunda önemli bir değişime kaynaklık ettiğinden söz etti. Bu konsept çerçevesinde Rusya, ‘geleneksel’ aktif tedbirleri yansıtan ‘online’ taktiklerle operasyonlar icra etmekteydi. Örneğin Rusya, yurt içi ve yurt dışındaki siyasi gündem ve ideolojisini gerçekleştirmek için bazı bağımsız zümre ve grupları tarihsel olarak kullanıyordu. Öyle ki 1990’ların başlarından itibaren ve özellikle de Putin’in ilk ve daha sonra 2000’li yıllardaki dönemiyle birlikte FSB, bilgisayar korsanlığıyla uğraşan karanlık gruplarla belirsiz ilişkiler yürütmeye başlamıştı. Bu savaş tarzı, Ortadoğu’da cereyan eden ‘vekalet savaşları’nın adeta bir başka versiyonunu hatırlatıyordu.

Peki bu ‘aktif tedbirler’ konsepti tam olarak ne anlama geliyordu ve ne tür taktik uygulamaları içermekteydi? 'Aktif tedbirler', Rusça’daki ‘aktivnyye meropriatia’ kelime öbeğinden çevrilmiş olup KGB tarafından bir takım ‘etkileme faaliyetleri’ni tanımlamak için kullanılan bir şemsiye kavramı ifade etmektedir. Ancak Rus olmayan kaynaklar, bu kavramı daha ziyade dar bir biçimde ‘algı yönetimi’ konseptine sıkıştırmaktadırlar. Bu doğrultuda Rusların, Sovyetler Birliği hakkında pozitif, düşmanlarına dair ise negatif algılar oluşturmak suretiyle kamuoyunu ya da anahtar karar alıcıların davranışlarını ve görüşlerini etkilemek için başvurdukları örtülü araçlar ya da siyasi faaliyetler olarak görmektedirler.

Aktif tedbirlerin genel niteliği ve muhtevası konusunda en net ve tanımlayıcı açıklamalardan birisi emekli KGB Tümgenerali Oleg Kalugin tarafından 1998 yılında kendisiyle CNN tarafından gerçekleştirilen bir mülakatta yapılmıştır. Kalugin, Sovyet istihbaratının ‘diğer tarafı’ olarak nitelendirdiği ‘aktif tedbir’ tabir edilen uygulamaların, özünde Sovyet istihbaratının kalbi ve ruhu şeklinde tanımlayabileceği ‘yıkıcılık-subversion’ olduğunu dile getirmiştir. Bu uygulamalar, Kalugin’e göre bir istihbarat toplama faaliyeti olmayıp bir tür yıkım aracıdır. Söz konusu tedbirler, Batı’yı güçsüzleştirmek, başta NATO olmak üzere Batı ittifakı içerisinde uyumsuzluk ve ayrışmalar yaratmak ve ABD’yi Avrupa, Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının gözünde zayıflatmak gibi hedefleri içermiştir. Böylece ABD’yi diğer insanların öfke ve güvensizliğine karşı daha korunmasız hale getirmek amaçlanmıştır. Sonuçta aktif tedbirlerin amacı, değişen şartlara göre çeşitlenmekle birlikte ‘nüfuz etme/etkileme’, ‘algı yönetimi’ ve ‘savaşa hazırlık’ gibi hususları içermiştir.

Soyvetler dönemindeki uygulamalar

Kalugin’in perspektifinden bakıldığında ‘aktif tedbirler’ konsepti içerisindeki uygulamalar, niteliği itibarıyla aslında ‘politik savaş’ taktiklerinden başka bir şey değildir. Bu taktikler, bağımsız (görünümlü) zümre ya da grupların teşkil ve finanse edilmeleri, örtülü yayınlar, medya manipülasyonu, dezenformasyon, sahtecilik ve etki ajanlarının satın alınması gibi faaliyetleri içermektedir. Ne var ki Fletcher R. Schoen and Christopher J. Lamb, 2012 Haziran’ında Ulusal Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yayımlanan ‘Stratejik Perspektifler’in 11. sayısında yer alan çalışmalarında bu tür bir ‘aktif tedbirler’ anlayışının son derece dar kapsamlı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Schoen ve Lamb’e göre, Sovyetlerin aktif tedbirler uygulamaları, algı manipülasyonu için açık ya da örtülü operasyonlara, kışkırtma, suikast ve hatta terörizm gibi alanlara kadar uzanmıştır.

‘Aktif tedbirler’ özellikle Khrushchev döneminde (1953-64) geçerliliğini korumakla kalmamış, daha yaygın bir biçimde başvurulmak suretiyle yeniden kurgulanmıştır. Bu politikayı Khrushchev, Sovyet kamuoyuna yönelik bir ‘algı yönetimi aracı’ olarak Cheka ruhunu/mitolojisini yeniden inşa etmek suretiyle bilhassa film sektörü üzerinden kullanmaya çalışmıştır.

Soğuk Savaş Dönemi’nde rakip ülkelere karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunmak, Sovyetler Birliği’nin temel amaçlarından birisini teşkil etmiştir. Andropov döneminde (1967-82) KGB, yıkıcı faaliyetleri sistematik bir metodoloji içerisinde kullanmıştır. 1970’li yıllarda taraf değiştirmiş bir KGB ajanı olan Yuri Bezmenov, KGB’nin bu sistematiğinin dört temel aşamaya dayandığını açıklamıştır. Bunlar, 15-20 yıllık bir süreci içeren ve bütün gerçekleri ve doğruyu inkar esasına dayanan ‘moral bozma-demoralization’; 2-5 yıl alabilecek ekonomi, dış ilişkiler ve savunma sistemleri gibi hayati unsurların altının oyulması anlamında ‘istikrarsızlaştırma-destabilization’, 6 hafta alabilecek, iktidarın, temel yapı ve ekonominin köklü bir biçimde değişimini sağlayacak ‘kriz aşaması' ve alaycı bir ifadeyle mevcut Komünist yönetimin idamesi anlamında ‘normalleşme-normalization’dir. Bu sistematik, literatüre ‘Bezmenov Modeli Yıkıcı Faaliyetler’ olarak geçmiştir.

Suçlamalar, Trump'ı koltuğundan edebilir

Sonuç olarak, Soğuk Savaş döneminin mirasını yansıtan ‘aktif tedbirler’ uygulamaları, günümüzde siber teknolojinin de devreye girmesiyle çok daha geniş bir uygulama alanına sahip görünmektedir. Hâlihazırda Rusya’nın bu taktikleri Ukrayna’dan Çeçenistan’a kadar, çatışma içerisinde olduğu tüm bölgelerde tatbik ettiğine dair genel bir ön kabul vardır. Kaldı ki Rusya’nın aktif tedbirler yoluyla, ABD ve Fransa’daki seçimler üzerinde yarattığı etki, hararetli bir biçimde tartışılmaya ve bu ülkelerin iç siyasetini derinden etkilemeye devam etmektedir.

Her ne kadar bu husustaki gerçekler henüz kesinlik kazanacak şekilde kanıtlanamamışsa da, “şüyuu vukuundan beterdir” atasözünü çağrıştırırcasına, şayia ve iddialar (muhatapları tarafından murat edilmiş olsun veya olmasın) ciddi sonuçlar doğuracak gibi görünmektedir. Öyle ki bugün, ABD’de bazı siyasi profiller ve istihbarat örgütlerinin üst düzey yöneticileri çoktan makamlarından alındılar. Tüm bunların ötesinde ise bugün Rus ajanı olmakla suçlanan ve belki de bu nedenle görevinden alınabilecek bir ABD başkanı söz konusudur.

[Yüksek lisans eğitimini, Rheinische Friedrich Wilhelms Universität Bonn’da, “Avrupa Birliği” üzerine, doktora eğitimini ise Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik Bölümü’nde "Stratejik istihbarat" üzerine yazdığı tezle tamamlayan Merve Seren, aynı zamanda SETA Savunma ve Güvenlik uzmanıdır]

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?