Alman düşünce kuruluşu Aspen Enstitüsü’nün Başkanı Rüdiger Lentz, Alman ve Amerikan gizli servislerinin Türkiye’yi dinlediği haberlerinin art arda basına sızdırılmasıyla ilgili olarak, “Bunun arkasında büyük bir plan ya da resmi bir niyet olduğunu düşünmüyorum ancak şu da kesin; bunlar iki ülke arasında ilişkilere zarar vermek isteyenlerin elini güçlendiriyor” dedi.
Lentz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Alman medyasında iki hafta arayla yayımlanan, “Merkel hükümetinin, istihbarat teşkilatına Türkiye’yi dinleme talimatı verdiği” iddialarını ve Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) yıllar boyunca Türkiye’yi dinlediği yönündeki haberleri değerlendirdi.
“Gerçekçi olmak gerekirse, tüm ülkeler birbirini dinliyor, birbirine karşı casusluk yapıyor” diyen Lentz, “Geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle. En yakın partnerler olan ABD ve İngiltere bile birbirlerine karşı casusluk yapıyor. Problem, bu faaliyetlerin sınırının ne olduğu ve nasıl denetleneceği konusunda. Eğer bunları yapıyorsanız, yakalanmamayı da bileceksiniz ” şeklinde konuştu.
İddialar sürpriz değil
Alman basınında yer alan iddiaların ve yayımlanan belgelerin kendisi için sürpriz olmadığını kaydeden Lentz, tüm ülkelerin güvenlikleri için sınırlarının ötesinde bu tür faaliyetler yürüttüklerini, dost ya da müttefik ayrımı yapmadıklarını kaydetti.
Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelerin, radikal hareketlerin birçok ülkeyi yakından ilgilendirdiğini ve istihbarat faaliyetlerinin yoğunlaşmasını beraberinde getirdiğini kaydeden Lentz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çeşitli ülkelerden radikaller turist gibi çatışma bölgelerine gidiyor. Bu terör gruplarının hareketleri hakkında istihbarat toplamak tüm ülkelerin istikrarı için önem taşıyor, bunun tüm ülkelerin çıkarına olduğunu düşünüyorum. Belki de bu faaliyetlerde bu ihtilaf bölgelerine giden kendi vatandaşlarımızı izliyoruz, onların durumlarını ve geri dönüp dönmeyeceklerini izliyoruz. Her ülkenin sınırlarının ötesinde de güvenliğini müdafaa hakkı olduğunu düşünüyorum.”
Almanya-Türkiye ilişkileri
Alman medyasına çıkan haberlerin zamanlamasının, “bilgilerin bilinçli olarak sızdırıldığı” şüphesine yol açtığı, “art arda çıkan haberlerin arkasında bir amaç olabileceği” yorumlarının yapıldığının hatırlatılması üzerine Lentz, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bunun arkasında büyük bir plan ya da resmi bir niyet olduğunu düşünmüyorum ancak şu da kesin; bunlar iki ülke arasında ilişkilere zarar vermek isteyenlerin elini güçlendiriyor. Türkiye ile Almanya arasında ilişkilere zarar vermek, ilişkilerin kesilmesine neden olmak isteyenler olabilir. Bu kesinlikle Alman hükümetinin de Türk hükümetinin de çıkarına değildir. Ülkelerimiz arasında son dönemde ilişkilerde bazı gerginlikler yaşandı. Tabii kamuoyuna yansıyan sorunlar da medyanın büyük ilgisini çekiyor, bunlar haber değeri taşıyor. Büyük merak uyandıran casuslukla ilgili haberler de her zaman büyük ilgi topluyor, bu yayınlar çok satıyor.”
Yaşanan son gelişmelerin ardından Berlin ile Ankara arasında yapılan temasları önemli bulduğunu vurgulayan Lentz, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Almanya ve Türkiye’de sorumlu siyasetçilerin, son gerilimi düşük ve makul bir düzeyde tutmasını çok olumlu buluyorum. Alman ve Türk siyasetçiler son derece ağırbaşlı, temkinli ve makul tepkiler gösterdiler. Çünkü hepimiz şunu biliyoruz, terörizmle mücadele konusunda ortak çıkarlarımız bulunuyor. İstihbarat servislerimiz arasında güçlü bir işbirliğinin olması gerekiyor. Bunu yaptıklarını düşünüyorum.”
Haberleri kim sızdırıyor?
Lentz, Alman basınında yayımlanan haberleri ve çok gizli belgeleri değerlendirirken, hiçbir istihbarat teşkilatının sızıntıları yüzde yüz engelleyemeyeceğini, yayımlanan birçok iddianın kaynağının eski NSA çalışanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgeler olduğunu kaydetti.
Lentz, “İstihbarat teşkilatlarının zirvede görev yapanlar ile hiyerarşide altta olanlar, alanda çalışanlar arasında fark vardır. Bu altta olanlar zaman zaman üstlerinden farklı düşünebilirler ve etkide bulunabilmek için bilgi, belge sızdırırlar” şeklinde konuştu.
NSA neden Almanya’yı dinledi?
Amerikan istihbarat teşkilatı NSA’nın Almanya kamuoyunda büyük tepki toplayan istihbarat ve dinleme faaliyetlerini değerlendirirken “Amerikalılar bizim topraklarımızda istihbarat faaliyetleri yürütüyor çünkü menfaatleri bunu gerektiriyor” diyen Lentz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“11 Eylül’de onlara büyük zarar veren teröristler Almanya’da eğitim yapmış, buradan gitmişlerdi. Bunu engelleyemedik, bundan büyük üzüntü duyuyoruz. Eğer Amerikalılar, bizim bu konuda gereğini yapamadığımız duygusunu kapılırlarsa, bunu kendi başlarına yapmaları için ellerinde tüm imkanlar var. Burada sorulması gereken soru bunun doğru mu, yanlış mı olduğu değil. Soru, bunu nasıl yaptığınız ve bilgileri nasıl paylaştığınız. Bazen kendi istihbarat servislerimiz, örneğin yaptırımlara aykırı olarak İran ile ticaret yapmaya çalışan Alman şirketlerini tespit etmekte yetersiz kalıyorlar. Kimi zaman da istihbarat servislerimiz kendi içlerinde denetimi sağlamakta başarısız oluyorlar. Eğer bizler daha iyi olursak, Amerikalıların burada istihbarat faaliyet yürütmesine gerek kalmaz.”
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, NSA’nın yıllar boyunca Almanya’da yürüttüğü gizli dinlemelere tepki göstererek, “Dostlar arasında casusluk kabul edilemez” ifadesini kullanmasını ve ardından ABD ile karşılıklı casusluğu engelleyecek bir anlaşma imzalamak istemesinin “hiç gerçekçi olmadığını” vurgulayan Lentz, şöyle konuştu:
“Amerikalılar, kendi topraklarında İngilizlerin onlara karşı casusluk yaptığını bilir, Amerikalılar da İngiltere’de bunu yapar. Ben karşılıklı casusluğu engelleyecek bir anlaşmanın yapılabileceğini düşünmüyorum. Yapılabilecek olan istihbarat servisleri üzerinde demokratik siyasi denetimi güçlendirmek, istihbarat servislerimiz arasında işbirliğini geliştirmek.”
İstihbarat servislerinin partner ya da müttefik ayrımı yapmadan bilgi toplamaya çalıştıklarını ancak casusluk faaliyetlerinde aşılmaması gereken sınırların da olması gerektiğini kaydeden Lentz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu konuda üç örnek verebilirim. İstihbarat birimleri siyasi liderlerin özel yaşamını, özel telefonlarını takip ederlerse orantısız hareket etmiş olurlar. Eğer ülkeler, özellikle de partner ve müttefiklerindeki sanayi kuruluşlarının araştırma-geliştirme birimlerine yönelik casusluk yapıp avantaj sağlamaya çalışırlarsa yine orantısız hareket etmiş olurlar. Üçüncü olarak ülkeler ve hükümetler vatandaşlarının özel yaşamına yönelik istihbarat toplarsa bu da olmaz. Bunu hepimiz eleştiriyoruz ama diğer yandan Facebook ya da Google gibi siteler üzerinden özel hayatımıza ilişkin birçok izi tüm dünyaya açık hale getiriyoruz.” (AA)