Mesut Yılmaz’ın, Erbakan hoca aleyhine yalan beyanını konu aldığım, “Erbakan imzaladı ise, senin figüranlığına ne gerek vardı?” yazım üzerine, dün Devlet eski bakanlarımızdan Süleyman Arif Emre ağabey aradı.
Milli Görüş’ün emektar ismi Süleyman Arif Emre ağabey, çok önemli bir bilgiyi hatırlattı.
Refah Partisi hakkında kapatma davası açan, dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, hazırladığı iddianamesine, 28Şubat kararlarının yerine getirilmemesini de koymuştu..
O günlerin canlı tanığı, olayların birebir içinde olan Süleyman Arif ağabey, iddianamenin ilgili sayfalarını da gönderdi.. Gerçekten de, Vural Savaş’ın iddianamesinin son sayfalarında, aynen şunlar yazılı:
“Milli Güvenlik Kurulu’nun, görevi gereği ‘ihtiyaç fazlası İmam-Hatip okullarının kapatılmasını veya bundan böyle yeni İmam-Hatip Okulları açılmamasını’ hükümetimize tavsiye ve ısrarla takip etme hakkı doğmuşken; Refah Partisi’nin mütemadiyen yeni İmam-Hatip okulları açılması gerektiğinin propagandasını yapması; Milli Güvenlik Kurulu’nun aldığı sekiz yıllık kesintisiz eğitim yapılmasını hükümete tavsiye etme kararı, İmam-Hatip okullarından bir tanesini bile kapatma sonucu doğurmayacağı, öğrencilerin bu okullarda dört yıl dini eğitim görmelerini engellemediği halde, bu tavsiye kararının hayata geçmemesi için düzenlediği eylemler ve tüm yöneticilerinin bu konuda halkı kışkırtıcı konuşmalar yapmalarının, lâiklik ilkesine aykırı eylemler olduğundan kuşku duyulmamalıdır.”
Evet, YargıtayBaşsavcısı Vural Savaş’ın RP’nin kapatılması talebini içeren iddianamesinde, aynen bunlar yazılı.
RP’nin, Milli Güvenlik Kurulu kararını dinlemediğini, hatta sadece dinlememekle de yetinmeyip, bir de tam aksine yeni İmam Hatip okulları açılmasına yönelik propaganda yaptığını, hazırladığı iddianamesi ile MesutYılmaz’a başbakanlık yolunu açan Vural Savaş söylüyor!
El hak, doğru söylüyor Vural Savaş.
Yalan söyleyen, Mesut Yılmaz’ın bizzat kendisi!
Gerçekten de, Refah Partisi, genel başkanından milletvekillerine kadar, tek bir fire vermeden, o tarihte dimdik durdu..
MGK’nın baskısına rağmen, İHL’lerin orta kısımlarının kapatılmasını içeren karara rağmen, RP’li yetkililer, tam aksi yönde açıklamalar yaptılar, yeni İHL’ler açılması gerektiğini dile getirdiler.
Onun için de, VuralSavaş, yukarıdaki ifadelerin hemen altında, iddianamesini şöyle tamamladı:
“İstek: Yukarıda açıklanan nedenlerle, RefahPartisi’nin temelli kapatılmasına karar verilmesini, ...”
O tarihlerde, bu ifade çok ağırımıza gitmişti.
Ama bugün gelinen noktada, iddianamedeki bu cümleyi okurken, küçücük bir üzüntü duymuyorum. Çünkü; o iddianameyi yazanlar da, o iddianame ile RP’yi kapatanlar da, kendilerine verilen vazifeyi yaptılar. Bize de bugün; kapatılma, siyasetten men edilme tehditlerine rağmen, İHL’lerin kapısına kilit vurmayan RP ile gurur duymak düştü..
Ama üzüldüğümüz nokta, bu gerçeği geniş halk kitlelerine tam anlamı ile anlatamamak.
Hayıflandığımız nokta, o günlerin “emirerleri”nin, “dik duran yiğit insanlar”a bugün bile hâlâ iftira etmeleri...
“Siyasi hayatıma da mal olsa” diye söze başlayarak, İmam Hatip liselerinin orta kısımlarını kapatan ve sonrasında da gerçekten siyasi hayatına mal olan o rezaletin utancını yaşaması gerekenlerin, “Hoca dik dursaydı, 28 Şubat olmazdı” diye ahmakça laflar edebilmesi..
Evet, üzüldüğümüz nokta işte burası..
İddianamelerle, mahkeme kararları ile, MGK kararları ile, satılmış gazetelerin o tarihlerde attıkları manşetler ile ayan beyan ortada olan bir gerçeğin, bugün kendini siyasetçi sanan birileri tarafından farklı şekilde anlatılmaya kalkışılması.
Tekrar soralım Mesut efendiye: “Erbakan hoca, MGK kararlarına direnmediyse, Vural Savaş kapatma davasını niye açtı?”
İddianamede, “Tavsiye kararının hayata geçmemesi için düzenlediği eylemler” ifadesini niye kullandı?
Sen Başbakan olunca, “Siyasi hayatıma mal olsa da, 8 yıl zorunlu eğitimi, kesintisiz olarak çıkartacağız” niye dedin?
Ve sonunda, senin siyasi hayatın, gerçekten de niye bitti?
Söyle Mesut, söyle..
Utanma söyle..
“Erbakan hoca direndi.. Biz de onun direnmesi sebebi ile oluşan konjonktürün meyvesini yedik. Ama o günlerde yaptıklarımızdan, bugün utanıyoruz” de.
Utanmak da, bir erdemdir, Mesut efendi!
YENİ AKİT