Özgür-Der Diyarbakır şubesi, sabahın erken saatlerinde Gülyazı ve Roboski köylerine baskın düzenlenerek bazı köylülerin gözaltına alınması üzerine bir basın açıklaması yaptı.
Yazılı olarak yapılan basın açıklamasında, henüz acıları sarılmamış bu insanların evlerine baskın yapılmasının ve onlara yönelik sözlü ve filli şiddet uygulanmasının ne akla, ne vicdana ve ne de hukukla bağdaşır yanının olmadığına işaret edildi.
Beşir Atalay'ın Akil İnsanlar Heyeti'nden bir grup ile çözüm sürecini değerlendirdikleri bir görüşmenin sabahında yapılan böylesine bir baskının her şeyden önce çözüm arayışına yönelik bir müdahale olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Devletin en üst tepesinde dahi geçmişe dair yapılan hata itiraflarına ve atılan bunca olumlu adımlara karşın OHAL’ı andıran uygulamalarla köylerin basılması, evlerin altının üstüne getirilmesi ve insanların sözlü ve filli şiddete maruz bırakılması kabul edilemez.” denildi.
Baskının OHAL dönemini andırdığının belirtildiği açıklamada, sorumluluğun hükümette olduğunun altı çizilerek, “Siyasi irade bir daha benzer hadislerin yaşanmaması için olayın üzerine gitmeli, bu korsanlığı yapanları tıpkı son zamanlarda kendisine yönelik olarak algıladığı operasyonlarda olduğu gibi, kararlılıkla görevden el çektirme olayını burada da devreye sokmalıdır.” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın tam metni:
ROBOSKİLİLERİN ACILARINA ACI KATMAKTAN VAZGEÇİN!
TSK’nın bombardımanı sonucu 34 kişinin hayatını kaybettiği Roboski katliamının üzerinden iki yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, olay aydınlatılması beklenirken son günlerde akla ziyan gelişmeler yaşanıyor.
2. yıldönümünün hemen akabinde, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın takipsizlik kararının açıklandığı günlerde, sınır bölgesinde “güvenlik yolu” inşaatı halkın büyük tepkisine neden olmuştu. 15 Ocak 2014 tarihinde yöre halkının hayatlarını idame ettikleri tek geçim kaynağını ortadan kaldırmaya yönelik bu girişime dönük protesto gösterisi düzenlemişti. Gösterilere, gaz ve ateşli silahlarla müdahale edilmiş ve bazı göstericiler yaralanmıştı.
Bugün ise sabahın erken saatlerinde Gülyazı ve Roboski köylerine baskın düzenleyen yüzlerce asker, bazı köylüleri gözaltına almıştır. Roboskililerin acılarını tazeleyen baskın sırasında evlerin alt üst edilerek arandığı, baskınlara tepki gösterenlere sözlü ve fiili şiddet uygulandığı iddia edilmektedir.
Henüz acıları sarılmamış bu insanların köylerine bu şekilde baskın yapmak, evlerin içerisine bu şekilde girip hakaret ve şiddetle muamele etmek ne akla, ne vicdana, ne de hukuka sığar.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın Akil İnsanlar Heyeti'nden bir grup ile çözüm sürecini değerlendirdikleri bir görüşmenin sabahında yapılan böylesine bir baskının her şeyden önce çözüm arayışına yönelik bir müdahale olduğu açıktır. Devletin en üst tepesinde dahi geçmişe dair yapılan hata itiraflarına ve atılan bunca olumlu adımlara karşın OHAL’ı andıran uygulamalarla köylerin basılması, evlerin altının üstüne getirilmesi ve insanların sözlü ve filli şiddete maruz bırakılması kabul edilemez.
Roboski halkına yönelik bu baskıların, çözüm sürrecini sabote ettiği ve barışa olan inancı sarstığı açıktır. Kaldı ki ortada devletin yaptığı açık bir katliam var ve bu katliamın müsebbipleri ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşıyorlar. Bu vahim olayın acılı aileleri, çocuklarının katillerinin bulunması gibi temel bir hakkı iki yıldır sabırla beklemektedirler. Adalet bekleyen bu insanlara bu şekilde cevap vermek ancak hukukun ve adaletin rafa kaldırıldığı OHAL dönemindeki şartlarda rastlanabilecek bir durumdur ve bizler Türkiye’nin bu karanlık dönemi bir daha yaşamamak üzere geride bıraktığına olan inancımızı muhafaza etmek istiyoruz.
İki yıldır adalet bekleyen insanlara askerlerin bu şekilde davranması üzerinde ivedilikle durulması gerektiğini düşünüyoruz. Hangi gerekçe ile gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, askerin yaptığı bu hukuksuz ve vicdanları kanatan hadisenin siyasi sorumluluğu hükümettedir. Siyasi irade bir daha benzer hadislerin yaşanmaması için olayın üzerine gitmeli, bu korsanlığı yapanları tıpkı son zamanlarda kendisine yönelik olarak algıladığı operasyonlarda olduğu gibi, kararlılıkla görevden el çektirme olayını burada da devreye sokmalıdır.
Malumdur ki, çözüm sürecinin adeta yumuşak karnı haline gelen ve artık bir krize dönüşmüş Roboski katliamı aydınlatılmadığı ve adalet tesis edilmediği müddetçe bu yara hep kanayacak ve kanadıkça da yeni krizler ortaya çıkacaktır. Adaleti tesis etmek yerine baskı yöntemlerini devreye sokarak adalet çığlığını susturmak açık bir akıl tutulması değilse nedir?
Özgür-Der Diyarbakır şubesi olarak, bu vesile ile Roboski olayının aydınlatılmasının önemini bir daha vurguluyor, Roboski üzerindeki bu baskının ortadan kaldırılması, insanların adalet arayışının kriminalize edilmesine izin verilmemesi ve vicdanlar daha fazla yaralanmadan katledilen 34 kişinin yakınlarının iki yıldır beklediği adaletin sağlanması çağrımızı yineliyoruz.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi