Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin çağrısıyla Ofis’te buluşan Diyarbakırlılar, ikinci yılına giren ve hala aydınlatılmayıp, faillerinin bulunmadığı Roboski katliamını ve katliamın örtülmek istenmesini protesto ettiler.
Eyleme Özgür Eğitim-Sen Diyarbakır Temsilciliği, Mazlumder Diyarbakır Şubesi, Memur-Sen ve Dicle Fırat Diyalog Grubu gibi birçok kurumun da destek verdiği görüldü.
Adalet İçin Roboski’nin Hesabını Soralım
“Katliamın Üzerinden 2 Yıl Geçti! Uludere Yarası Hala Kanıyor! Failler Bulunsun Hesap Soruldun” pankartının açıldığı eylemde, “Kardeşlik ve Adalet İçin Roboski’nin Hesabını Soralım, Roboski İçin Adalet, Emê Roboskîyê Ji Bîr Nekin” gibi Türkçe Ve Kürtçe dövizler de taşınarak Roboski için adalet talep edildi.
Siyasilerin Gündeminde Roboski İçin Adalet Dışında Her şey Var!
Ahmet Maruf Demir’in yönettiği eylem Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Fikret Salık’ın giriş konuşmasıyla başladı. Çoğu çocuk 34 kürdün katledilişinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen faillerinin hala bulunmamış olmasının utanç verici olduğunu belirten Salık, katliamın kendisi yetmiyormuş gibi bir de Roboskililere çeşitli cezalar reva görüldüğünü kaydetti.
Adalet talep eden Roboskili ailelere bir özrün dahi çok görüldüğünü anımsatan Salık, “bugün siyasilerin gündeminde farklı farklı konular var. Yolsuzluk operasyonlarından tutun da paralel devlet tartışmalarına kadar bir yığın tartışma almış başını gidiyor. 3. yılına giren Roboski katliamı için devlet erkinden tutunda yargı ve medyasına kadar hiç kimse adalet talep etmiyor. Kimse Roboski’yi hatırlamak dahi istemiyor. Zaten Roboski’yi de bir türlü siyasi tartışmaların ötesine taşıyamadılar. Ancak biz Müslümanlar olarak Roboski için hep adalet dedik, hep adalet diyeceğiz. Roboski’yi hiç unutmadık, asla unutturmayacağız. Failler bulunana kadar, zalimler cezalandırılana kadar Roboski demek boynumuzun borcudur. Adil şahitliğimizin gereğidir.” diye konuştu.
“Ölen Kardeşin Vurulan Sensin!”
Ardından topluluk adına basın açıklamasını okumak üzere sözü Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Emin Altun aldı. Sözleri sık sık “Katiller Bulunsun Hesap Sorulsun! Roboski’nin Utancı Hükümetin Omzunda! Roboski Halkı Yalnız Değildir! Failler Bulunsun Hesap Sorulsun! Müslüman Zulme Boğun Eğemez! Ölen Kardeşin Vurulan Sensin!” gibi sloganlarla kesilen Altun, kalıcı bir barışın da Roboski gibi davaların feda edilmesinden değil, aydınlatılmasından geçtiğini hatırlatarak, hükümete ellerine bulaşan Roboski kanını temizlemesi çağrısı yaptı.
Açıklamanın tam metni:
Roboski İki Yıldır Adalet Bekliyor!
28.12.2013
Tarih 28.12.2011. ABD'nin insa(f)nsız uçaklarından alınan istihbaratla harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait F16 savaş uçakları Şırnak'ın Uludere (Qilaban) ilçesine bağlı Roboski (Ortasu) köylülerini bombaladı. Bölgede incelemelerde bulunan birçok insan hakları kuruluşunun da raporlarına yansıyan bilgiye göre "planlı" ve "kasıtlı" olarak yapılan bombardımanda 34 sivil yaşamını yitirdi. Kürdistan’ın acılı tarihine yeni bir sayfa olarak eklenen olay sırasında can pazarı yaşandı. Olay yerine giden yakınları çocuklarına ait kol, bacak, kafa arayışına çıktı. Eşek ve traktör römorkları ambulans ve cenaze arabası oldu; üst üste yığılan cesetler katledilen onbinlerce acının yanına gömülmek üzere kabristanlara taşındı.
Bazı olaylar vardır; insanlarda, siyasette, toplumda, tarihte; hayatın her alanında onulmaz izler bırakır. Kurumların, partilerin, medyanın, cemaatlerin, örgütlerin dünyaya bakışlarını açığa çıkarır. Roboski katliamı; hazırlık aşaması, gerçekleştiriliş biçimi, kendisi, sonrası ve bir bütün olarak yaklaşım tarzlarıyla bir milat oldu. Bu mazlum coğrafyada yaşanan vahşet devletin kendi halkını bombalama gerçeğini ortaya çıkarmakla kalmadı; “Osmanlıda oyun bitmez” anlayışının güncellenme gerçeğini de gözler önüne serdi.
“Cetvelle çizilen” sınırları ihlal ettikleri gerekçesiyle “kaçakçı” yaftası yiyen çoğu çocuk 34 masum insanın katledilmesinin üzerinden iki yıl geçti. Roboskililerin yasını tutmayan devletten hiç olmazsa failleri bulması ümit edildi. Başbakan Erdoğan, “Roboski Ankara’nın derin dehlizlerin kaybolmayacak” demişti. Roboskililer bir başbakanın ağzından çıkan bu söze inanmak istedi. Dersim’in bile hesabını soran bir başbakan var artık diye düşündü herkes. Ancak ne olduysa 100 yıl öncesini anlayan Erdoğan, bir türlü Roboskilileri anlayamadı, onların yasını tutamadı, acılarına merhem olamadı, failleri bulamadı, verdiği sözü tutamadı. Dahası onca bilgi ve bulguya rağmen “ama ihmal varsa...” şartına olayı bağladı, bilinen devlet geleneğindeki nakaratla “orduyu yıpratmak istiyorlar” diyerek TSK’ya arka çıktı ve “sivil teröristler olabilir” sözleriyle çoğu çocuk 34 sivil insanı bir de karaladı.
Olay anından itibaren faillerin bulunması ve adaletin gerçekleşmesi umulurken, akla ziyan gelişmeler yaşandı. Ne mi oldu? Katledilenlerin yakınlarına para cezası kesildi, "Genelkurmay’a göstermiş oldukları hassasiyetlerinden dolayı teşekkür” edildi, katliamdan sorumlu bir kurmaya ‘üstün hizmetlerinden dolayı’ şeref madalyası takıldı, anmaya katılanlardan bazıları ifadeye çağrıldı, "Roboski yeniden araştırılsın" önergesi reddedildi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 'görevsizlik' kararı vererek dosyayı Askeri Savcılığı gönderdi, Başsavcılık 34 kişinin öldüğü ‘hava operasyonu soruşturması’nda verilen görevsizlik kararına yapılan itirazı reddetti, Roboskililer “Terörist” ilan edildiler, “Sınır ihlali nedeniyle Pasaport Kanunu’na muhalefetten” para cezası kesildi ve bütün bu utançlara karşın şu basit sorunun cevabı bir türlü bulunamadı: “Roboskilileri öldürme emrini kim verdi?”
Oysa çok badireler atlatılmıştı. Çok acılar yaşanmıştı. Devlet de, iktidar da, medya da yaraları sarmaktan, yeni bir sayfanın açılmasından bahsediyordu. Yeni bir Türkiye’nin inşa edilmesinden bahsediliyordu. Muktedir olan bir hükümet vardı. Halk ve hak diyen, adı adalet olan bir partinin öncülüğünde “demokratik paketler” açılıyordu. Hazindir ki, kaygılar söz konusu Kürtler ve buna karşı devletin onuru ve gururu olunca buharlaşıp gitti. Zira devlet hala bunların gözünde korunması ve kollanması gereken canlı bir organizmaydı insana ve yaşam hakkına karşı!
Ergenekon’u tasfiye eden, Öcalan’la masaya oturan, PKK’ye ve askere silah susturan, kimsenin dokunamadığı dershaneleri kapatma iradesi gösteren, Kürdistan’a “Kürdistan” diyen bir Başbakan neden 34 vatandaşının katillerini bulup, üzerine sıçrayan kanı temizlemez?
Peki, her defasında hukukun üstünlüğünden dem vuran yargı; faili meçhullerin, yargısız infazların ve Kürdistan’da devlet eliyle işlenen sayısız Roboski’nin hesabını neden sormaz? Anlaşılıyor ki bağımsız bir erk olarak yargı, siyasete yön verme ihtirasıyla hareket eden bir cunta gibi davranmaya devam ediyor; gücünü ve tüm mesaisini, mazlumları katledenleri korumak, darbecileri salıvermek ve her fırsatta hukuku katletmek için harcıyor. Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Çevik Bir için “adalet(!)” dağıtan yargı; tutuklu BDP’li vekiller ve siyasetçiler için, Mavi Marmara için, Yakup Köse’ler için ve Roboski’de katledilen canlar için cellat kesiliyor. Roboski’ye yağan kan en az hükümet ve TSK kadar yargının da üzerine sıçramış ve kirletmemiş mi? Bizler Roboski soruşturmasını sümen altı ederek katilleri kollayan, çözüm sürecini sabote etmeye çalışan yargı cuntası’nı değil “sureti hak”tan görmek aksine bu cinayetlerin suç ortağı olarak görmekteyiz.
Karların altında yatan masum canlar, analar, babalar, bacılar, kız kardeşler iki yıldır adalet bekliyor. Suçlarını bile bilmeden paramparça edilen çocuklarının katillerinin bulunmasını istiyor. Suçluların hukuk önünde hesap vermesini ve insanlık vicdanında mahkum edilmesini umuyor. Bizim parayla satılacak kanımız yok diyor ve devletten özür bekliyor. Çok şey mi istiyor çocuklarının kabristanlarında kamp kuran bu insanlar?
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi olarak, iki yılını geride bıraktığımız Roboski katliamını bir kez daha lanetliyor ve acılı ailelere başsağlığı diliyoruz. İki yıl geçmesine rağmen vahim olayı aydınlatmayan ve failleri bulup adalet önüne çıkarmayan hükümeti bir kez daha uyarıyor, üzerine sıçrayan bu kanı temizlemeye çağırıyoruz. Kürt sorunu konusunda önemli adımların atıldığı bir sırada Roboski katliamının hala aydınlatılmamış olması barış umutlarını da kırıyor. Yanı sıra kalıcı bir barışın da Roboski gibi davaların feda edilmesinden değil, aydınlatılmasından geçtiğine inanıyoruz. Değil iki yıl on yıllar geçse bile bu katliamı unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı ilan ediyor, adalet arayışında acılı ailelerin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.