Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’a hamd, Resulüne selam olsun. Resul ile ilgili onuncu yazımızda, Peygamberlerin Allah’ın Resulü olmaları itibariyle sahip oldukları özellikleri tespit etmeye ve aktarmaya devam ediyoruz.
j-) Resullerin Allah katındaki değerleri, bütün müminlerin değerlerinden çok daha üstündür.
İlk önce konuyla ilgili ayeti kerimelere göz atalım;
“Ve şüphesiz ki sen, (insanlığa örnek olacak) pek büyük bir ahlak üzerindesin.”1
“Gerçek şu ki (ey Muhammed!) Biz senin için apaçık bir zaferin önünü açtık. Bu, senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını Allah'ın bağışlaması, üzerindeki nimetini tamamlaması, seni (böylece) dosdoğru bir yola iletmesi ve yine Allah'ın sana onur ve zafer dolu bir yardımla destek vermesi içindir”2
“Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir.”3
“Ey iman edenler! Allah’ın ve Resul’ünün huzurunda (sözleriniz ve davranışlarınızla) öne geçmeyin ve Allah’tan hakkıyla korkun. Şüphesiz Allah (söylediklerinizi) hakkıyla işitendir, (her şeyi) tam bilendir. Ey inananlar, seslerinizi, Peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın; yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider. Allah'ın Elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, öyle kimselerdir ki Allah, onların kalplerini, takva için imtihan etmiş(onların takvaya ehil olduklarını anlamış)tır. Onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.”4
“Ey Peygamberin hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık işlerse onun için azap iki kat artırılır. Bu, Allah'a göre kolaydır. Sizden kim de Allah'a ve Peygamberine gönülden itaat eder ve salih amel işlerse ona da mükâfatını iki kat veririz. Onun için ayrıca bol bir rızık hazırlamışızdır. Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer sakınırsanız. Sözü çekici bir şekilde söylemeyin ki sonra kalbinde bir hastalık bulunan tamaha kapılır. Uygun (ve ağırbaşlı bir şekilde) söz söyleyin. Evlerinizde onurla oturun ve ilk cahiliye dönemindeki açılıp saçılma gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. Allah'ın evlerinizde okunan ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah lütuf sahibidir, haberdardır.”5
“Ey inananlar! Peygamber ile gizli (özel) bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin yararınıza olacak ve sizin (iç) temizliğinizi sağlayacaktır. Ama buna gücünüz yetmezse (bilin ki) Allah çok affedicidir, merhameti ve ihsanı boldur. Gizli konuşmanızdan önce sadakalar vermekten ürktünüz mü? Mademki yapmadınız, Allah da sizin tövbelerinizi kabul etti; şu halde namaz kılın, zekât verin, Allah'a ve Peygamber'ine itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”6
“Şüphe yok ki, Allah ve melekleri, Peygamber'e salât ederler (destek verirler/onun şanını ve davasını yüceltirler). Ey inananlar! Siz de ona çokça salât edin (onun davasına destek verin, onun şanını yüceltin) ve tam bir teslimiyetle ona selam verin! Hiç şüphesiz Allah'ı ve Resulünü incitenlere, Allah dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.”7
“(Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın (saygıyla davetine koşun ve size izin verinceye kadar yanından ayrılmayın). Allah, arkadaşlarını siper ederek gizlice peygamberin yanından sıvışanları iyi bilir. Onun emrini çiğneyenler, ya başlarına bir bela gelmesinden ya da acıklı bir azaba uğramasından korkmalıdırlar.”8
“Bedevilerden öyleleri de var ki, Allah'a ve ahiret gününe iman ederler ve harcadıklarını Allah'a yaklaşmak ve Peygamberin dualarını almak için vesile olarak görürler. Bilin ki, (gerçekten) bu onlar için yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmetine sokacaktır. Allah bağışlayandır, rahmet edendir.”9
Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için bir huzur ve güvendir. Allah (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla bilendir.”10
“Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği (savaş esirleri)nden elinin altındaki (cariye)leri, amcanın kızlarından, halalarının kızlarından, dayının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları, bir de Peygamber nikâhlamak istediği takdirde kendini Peygambere bağışlayan mümin kadını sana helal kıldık. Bu (sonuncusu, diğer) müminlerden ayrı olarak yalnızca sana özeldir. Biz onlara eşleri ve ellerinin altında bulunan (cariye)leri hakkında kendilerine neleri farz kıldığımızı biliyoruz. Bu sana bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. (Ey Muhammed!) Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanında tutarsın. (Ric'î talakla boşayıp) ayırdığını da tutmak istersen, bunda sana bir günah yoktur. Bu onların sevinmeleri, üzülmemeleri, yaptığın muameleden hepsinin hoşnut olmaları yönünden daha münasiptir. Allah kalplerinizde olan her şeyi bilir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir ve müsamahası bol olandır Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir”11
“Allah'ın Peygamberini incitmeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle evlenmeniz size asla helâl değildir. Böyle bir şey yapmanız Allah yanında çok büyük bir günahtır.”12
“Biz gönderdiğimiz her peygamberi, Allah'ın izni (emri) ile mutlaka kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar nefislerine zulmettiklerinde sana gelerek Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi, Allah'ı daima tövbeleri kabul eden ve merhameti bol olan olarak bulacaklardı”13
Şimdi de konuyla ilgili bir kısım sahih hadise bakalım;
“Hz. Ayşe (r.a.) anlatıyor: "Hz. Fatıma (r.a.), Hz. Ebu Bekir (r.a)’'tan, Resulullah (as.)'ın bıraktığı maldaki hissesini taksim edivermesini talep etti. Hz. Ebu Bekir, ona şu cevabı verdi. "Resulullah (as.): "Bize varis olunmaz, bıraktığımız sadakadır" buyurmuştu." Hz. Fatıma bu cevaba öfkelendi ve Hz. Ebu Bekir'e küstü, ölünceye kadar da konuşmadı. Zaten Nebi (as.)’den sonra altı ay kadar hayatta kalmış (ve rahmet-i Rahman'a kavuşmuştu.) Sonra Hz. Ömer (r.a.) bunu yaptı: Medine'deki sadakasını Hz. Ali ve Abbas (r.a.’)a verdi. Hayber ve Fedek'teki (sadakasını) kendi elinde tuttu ve: "Bu iki arazi, Resulullah (as.)'ın karşısına çıkan hakları ve hadiseleri içindi. (Şimdi) bu iki arazinin işi, Resulullah ’tan sonra devlet işini eline alan halifenin tasarrufuna kalmıştır" dedi." Ravi devam eder: "Bu iki yer, bugüne kadar aynı minval üzere devam etmiştir."14
Ebu Hureyre (ra.) anlatıyor: "Hasan İbnu Ali (r.a.) zekât hurmasından bir tanesini alıp, hemen ağzına attı. Resulullah (as.): "Hişt, hişt at onu! Bilmiyor musun, biz zekât yemiyoruz!" -veya: "Bize zekât helal değildir!-" diye müdahale etti."15
Ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi, Resullerin yüce Allah’ın indindeki konumları ve değerleri, diğer müminlerle kıyaslanmayacak kadar üstündür. Bu nedenle müminlerin Resullerle ilişkilerinde, bu durumu göz önünde bulundurmaları gerekmektedir. Müminler, Resullerin geçmiş ve gelecek hatalarının bağışlandığını, onların dualarının ve yardıma dönük çağrılarının, herhangi bir insan veya liderin çağrısı gibi olmadığını bilmelidirler. Öyle ki Resule yapılacak bilinçli bir eziyetin, kendilerini dinin sınırının dışına çıkaracağının farkında olmalıdırlar. Bu nedenle Müminlerin Resule karşı konumları, (Resullerin kendilerinden itaat etmelerini istediği dinle ilgili meselelerde) işittik ve itaat ettik şeklinde olmalıdır. Nitekim müminlerin Allah ve Resulünün karşısındaki konumlarının bundan başka bir şekilde olamayacağını, Kur’an şöyle beyan buyurmaktadır : “Aralarında hüküm verilmesi için Allah'a ve Resul’üne dâvet edilen müminlerin söyleyeceği tek söz: “İşittik ve itaat ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”16 Hatta işittik ve itaat ettik sözü ve pratiğinin yanında, birde kalben de Resulden emin ve hoşnut olmak ta zorunludur. Çünkü Allah elçisinin, hiçbir şekilde bilerek haksızlık ve zulüm etmeyeceğine inanmak ve doğal olarak buna göre davranmak imanın gereğidir. Müminler bilmelidir ki yüce Allah, Resulleri zaten böylesine yüce bir ahlak ve sağlam bir istikamet sahibi oldukları için elçiliğine layık bulmuştur. Bu nedenle Müminler, Resullerin pek büyük olan bu konumları gereği, onlara içten bir sevgi ve saygı ile birlikte tam bir teslimiyette göstermelidirler. Bu hususu yüce Rabbimiz şöyle ifade buyurmaktadır: “Hayır öyle değil; Rabbine ant olsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.”17
k-) Resullerin tabi oldukları bazı hususlar, diğer Müminlerin tümünden farklıdır.
Resullerin, çok önemli olan konumlarının korunması, ağır sorumluluklarının hafifletilmesi ve işlerinin kolaylaştırılması için, yüce Allah, onlar için diğer müminlerden farklı bazı hukuklar takdir etmiştir. Müminlerden farklı olan hukuklarını şöyle özetleyebiliriz:
1-) Müminlerden çok farklı olarak, Resulullah’ın geçmiş ve gelecek hataları bağışlanmıştır.18
2-) Hiçbir mümini kendimize tercih etmek zorunda değilken, peygamberi kendi nefsimize tercih etmek imanın gereğidir.19
3-) Diğer müminlere eziyet günahken, peygambere eziyet bilinçlice yapılırsa küfür,20 gevşeklik ve düşüncesizlikten yapılırsa ciddi bir günahtır.21
4-) Diğer müminlerin bile bile haksızlık yaptığını düşünmek olabilir bir durumken, peygamber için bunu düşünmek küfürdür.22
5-) Konumlarının öneminden dolayı, Resulullah’ın ailesinin işleyeceği kötü işlere de, iyi işlere de iki kat karşılık vardır.23
6-) Diğer müminlerle konuşur gibi konuşmak, onun huzurunda sesini yükseltmek, başkalarına bağırıp seslendiği gibi, peygambere bağırıp seslenmek yasaktır.24
7-) Müminler, peygamberle özel bir şeyi konuşmak istediklerinde, onun yüce Allah’ın elçisi olduğunu hatırlamaları, sadaka vererek Resul (as.) yanına girmeleri takvaya daha yakın bir tutumdur.25
8-) Eşleri müminlerin anneleri hükmündedir ve onlarla evlenilmez.26
9-) Mehirsiz bir şekilde Resul (as.)’la evlenmek isteyen kadınlarla, Resul (as.)’da isterse evlenebilir.27 10-) Diğer müminlerin aksine, bir dönemden sonra Peygambere eşlerini boşaması ve onların yerine başkası ile evlenmesi yasaklanmıştır. 28
11-) Resulullah’a diğer müminlerden farklı olarak gece namazı zorunludur.29
12-) Resulullah (s.a.v.)’a diğer müminlerden farklı olarak evlatları varis olmaz. Resulullah’ın varisi sadece çocukları değil, tüm ümmettir.30
13-) Müminlerden farklı olarak, zekât Resulullah (as.)’a yasaktır.31
Buraya kadar sıraladığımız hususlardan, Resulullah (s.a.v.)’ın, farklı durumu/hukuku ile ilgili bir fikir oluşmuştur. Dikkat edilirse bu farklılıklar, yüce Allah’a ortak koşma, adam öldürme, insanların mallarına el koyma ve benzeri Resullerin çok uzak oldukları konularla ilgili değil, bazı sınırlı teknik konularla ilgilidir. Bunun sebebinin “Resullerin, çok önemli olan konumlarının korunması, ağır sorumluluklarının hafifletilmesi ve işlerinin kolaylaştırılması” olduğunu yukarıda ifade etmiştik.
Sözlerimizin sonu Allah’a hamdtır. Yüce Allahtan ilmimizi, amelimizi, ihlasımızı artırmasını niyaz eder ve düştüğümüz hatalar için de affını talep ederiz. Şüphesiz ki izzettin tümü ona aittir. O’nun rızasının dışındaki herhangi bir şeyde izzet aramaktan, onun sonsuz rahmetine sığınırız.
Dipnotlar:
1- 68/4.
2- 48/1---3.
3- 33/6.
4- 49/1
5- 33/30---34.
6- 58/12,13.
7- 33/56,57.
8- 24/63.
9- 9/99.
10- 9/103.
11- 33/50--52
12- 33/53.
13- 4/64.
14- Müslim, Cihad 52, (1759); Ebu Davud, Harac 18, (1968, 2969); Nesai, Kasmu'l-Fey' 1, (7, 132); Buhari, Feraiz 4,
15- Buhari, Zekât 60, 57, Cihad 188; Müslim, Zekât 161, (1069).
16- 24/51.
17- 4/65.
18- 48/1—3.
19- 33/6.
20- 33/57.
21- 33/53.
22- 4/65.
23- 33/30,31.
24- 49/1,2.
25- 58/12,13.
26- 33/6.
27- 33/50—52.
28- 33/52.
29- 17/79.
30- Kaynak: Müslim, Cihad 52, (1759); Ebu Davud, Harac 18, (1968, 2969); Nesai, Kasmu'l-Fey' 1, (7, 132); Buhari, Feraiz 4,
31- Buhari, Zekât 60, 57, Cihad 188; Müslim, Zekât 161, (1069).