Resul'den ne kadar iz var kişiliğinde?

Ahmet Taşgetiren, “Mevlit Kandili”ni değerlendirdiği yazısında, “Bende ne kadar Muhammed benzerliği var?” sorusu yerine “Muhammed’den ne kadar iz var benim kişiliğimde?” hassasiyetini taşımanın önemini vurguluyor.

Ahmet Taşgetiren’in Karar gazetesinde yayımlanan köşe yazısı (29 Ekim 2020) şöyle:

Önce ve en çok bize lâzım

Evet, O’nun, sallallahü aleyhi ve sellemin önderliği önce bize lazım, ve en çok bize lazım.

Bize, O’nun Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna inandığını ikrar eden ve O’nun ümmeti olmakla iftihar eden insanlara. 

Neden?

Çünkü O’nun yolu, izi bugün ya da yarınlarda var olacaksa O’nun izinden gidenler varsa var olacak. 

Onun için O’nun elinden tuttuğuna inanan her bir Müslüman, kendine bakmalı bugün “Bende ne kadar Muhammed benzerliği var?” diye. “Muhammed’den ne kadar iz var benim kişiliğimde?” 

O “Ahlak nümunesi” ise, O’nu insanlığa ilim ve hikmeti öğretsin, insanlığı arındırsın diye gönderen Kudret, onu “Sen yüce bir ahlak üzeresin” diye tanımladı ise, “Ben O’nun yüce ahlakının çerçevesini öğrenebildim mi, O’nu heceleyebildim mi, O’nu kişiliğime taşıyabildim mi?” ya da çok daha doğrudan sormalıyım “Bende ne kadar ahlak var Onun ahlakından?”

O “ahlaki erdemleri tamamlamak için gönderilmiş”se, benim kişiliğime ne ölçüde yansıdı onun ahlaki erdemleri? 

O “Güzel bir örnek” yani “En güzel insan” olarak tanımlandıysa Yaradan tarafından, “Ben güzel örnek miyim? Ben güzel insan mıyım? Yaradan benim de notumu güzel insan diye verecek mi?” 

O, sallallahü aleyhi ve sellem, insanlığın mihveri olsun diye seçildi, gönderildi. Dünyaya gelişi o misyon iledir. 

O’na, çağında inananlar, hayatlarının mihveri olarak gördüler O’nu. Hazreti Muhammed’in çizgisi böyle O’nu hayatlarının mihveri yapanlar, “Bak, bu Hazreti Muhammed’in güzelliğini yansıtıyor” diye takdim edilebilenler tarafından taşındı bütün zamanlara. 

Bugün bize lazım en çok O’nun önderliği, O’nun güzelliği. Bunda kuşku yok. 

Ahlâk ki, insanın insan olduğu en çok o boyutu ile anlaşılır, işte Allah Rasulü, tam da bu vasfı ile konulmuştur insanlığın önüne Ona risalet sorumluluğunu yükleyen Kudret tarafından, hatta tam da bu vasfı yüklensin diye Rabbani bir terbiye verilmiştir. “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı” sözü O’na aittir ve bizim önümüzde nasıl bir Rabbani terbiye görmüş insan duruyor, onu görmemiz, onun kişilik değerlerini kendi kişiliğimize taşımamız lâzım. 

Sadece “Dürüstlük”ü alsak, “Güvenilir olma”yı, sadece O’nun ilahi beyanda “bütün varlığa rahmet olma misyonu ile gönderildiği” vurgusunu anlasak ve kişilik değeri yapsak, sadece çocuklara gülümsemesini taşıyabilsek gözlerimize…. Sadece âhiretin eşiğinde insanlara seslenip “Kimin bende hakkı varsa gelsin alsın, kime bir fiske vurmuşsam işte sırtım gelsin vursun” demesindeki hikmeti, mahşer hassasiyetini alsak….

En çok bize lâzım değil mi O’nun önderliği. 

Ellerimizde O’nun elinin sıcaklığı var mı?

İçimiz “Ay doğdu üzerimize” diye çığlıklar halinde Mekke yolundan gelen ışığı gözleyen insanların O’na kavuşma – O’nunla birlikte olma coşkusunu taşıyor mu? 

O doğdu bugün…

Onun ışığı yansıdı insanlığın yüreğine. 

Farkında olmak lâzım.

Önce bizim farkında olmamız lâzım. 

Altını defalarca çizdiğim bu sözün farkında olmamız lâzım.

Çünkü O bizde varsa, kâinatın Doğusu – Batısı nerede bu ışığın asıl kaynağı diyerek O’na doğru yol alacak. O’nu arayacak, O’nu soracak. 

İnsanlık, en az O’nun doğduğu günler kadar insanlığı arıyor bugün de. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömülmekten kurtarmıştı O, bugün kız – erkek bütün çocukların yüreklerini kurtarmak için gerekli O’nun önderliği. Anne rahminde yok edilen çocukları kurtarmak için, doğduktan sonra sokağa bırakılan çocukları, eline silah tutuşturulup savaştırılan çocukları, nerede ise bebeklikten çıkar çıkmaz cinsel meta haline getirilen çocukları, başlarında bir baba elinin sıcaklığını hissedemeyen çocukları… 

O “İslam ol kurtul” çağrısı yöneltmişti çağının süper güçlerine. Gönül, bugün de bizim içimizden çağın süper güç temsilcilerine “İslam ol” kurtul çağrısını yöneltecek kişilik değerlerine ve özgüvene sahip önderler çıkmasını istiyor. 

Sormalıyız kendimize, “İnsanlık İslam’a muhtaç mı?” diye… “İnsanlık aslında bizim kişilik değerlerimizi arıyor” diyebiliyor muyuz? “Bizim aile hayatımızı, bizim iş ahlakımızı, bizim devlet yönetimimizi, bizim çevre duyarlılığımızı, bizim çocuğa – kadına yönelik davranışımızı, bizim insan ilişkilerimizi, bizim hukuk hassasiyetimizi….”

Rasûlullah en çok bize lazım. Dünya onu çağıracaksa bizim üzerimizden çağıracak. Onun için önce bizim, O’nun insanlıkla ilişkisine halel getirmememiz lazım. Bize bakıp Ondan uzaklaşmaması lazım insanlığın. Yol kesici olmamamız lazım. 

“Ay doğdu üzerimize” diyorsak o Ay’ın ışığını iliklerimize kadar hissetmemiz lazım.

Salat Sana, Selam Sana ey Allah’ın elçisi…

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı