Zaman zaman, devlet birimlerindeki işimiz sebebi ile, bizzat gidemeyip takip ettiğimiz konularda, telefonla bilgi almamız gerekiyor. Örneğin bir duruşmaya katılamamışız.
Mahkemenin kalemini arayıp, kendimizi tanıtıp, “Bugün şu nolu dosyanın duruşması vardı.. Davanın tarafıyım. Ne zamana ertelendi, öğrenebilir miyiz” diyoruz.
Çoğu defa görevli arkadaşlar yardımcı oluyorlar.. Ama kimisi de; devletin soğuk yüzünü, suratımıza bir şamar gibi yapıştırıyor: “Telefonda bilgi veremiyoruz.Buraya gelmeniz gerekiyor.”
Geçtiğimiz günlerde de, il dışındaki bir duruşma sebebi ile, ilgili mahkemenin kalemini aradım. Santral memuru telefonu, uzun süre boyunca bağlayamadı. “Meşgul” gerekçesi ile..
Neyse ki meşguliyet bitti. Ve bağlanan telefonda, mahkemenin yazı işlerindeki görevli, o klasik cevabı verdi: “Telefonda bilgi veremiyoruz!”
Defalarca aramanın verdiği gerginlikle, benim de tepem attı: “Madem telefonla bilgi veremiyorsunuz, devlet size o telefonu niye vermiş? O telefon, arkadaşlarınızla laklak yapmanız için mi verilmiş? Davanın tarafı olan şahısa bilgi vermeyecekseniz; peki o telefonla siz ne yapacaksınız? Devlet sizin masanıza, o telefonu niye koymuş?”
Evet, gerçekten olay tam da böyle..
Hangi devlet birimine gitseniz, mutlaka santralden geçen bir telefonları, ayrıca makamın önemine göre, direkt hatları var. Hatta bazı görevlilere cep telefonu bile tahsis ediliyor.
Ama devletin verdiği bu telefonlar, devletin işinde kullanılırken cimri mi cimri davranılıyor.
Özel işlerde ise, cömert mi cömert!
Ve buradan, geliyorum telefon dinlemelerine..
Ve diyorum ki; devlete ait tüm telefonlar, aslında hakim kararı ile falan değil, karara bile gerek olmaksızın, otomatikman dinlenmeli..
Savcıymış, yüksek hakimmiş farketmez...
Madem devletin telefonundan konuşuyor.. Devletin telefonundan özel konular görüşülemeyeceğine göre, konuşulan her şey kayda alınsın..
Niye alınmasın ki?
Ben aradığımda, “Telefonla bilgi veremiyoruz” diyen memur, bir başka kişi aradığında dosyanın cemaziyelevvelini anlatıyor ise, nasıl tespit edeceğiz bunu?
Vatandaşa eşit muamele mi yapılıyor, yoksa keyfî davranışta mı bulunuluyor, nasıl anlayacağız?
Devlet bir telefon vermiş. Herhalde bu telefonla, bir şeyler yapılacak demektir.
Bir şey yapmayacaksanız, sadece “Telefonla bilgi vermiyoruz” diyecekseniz, o telefona ne gerek var ki? Telefon hiç olmaz, biz de; arama imkanı bile bulamayız, olur biter!
“Amirlerden gelecek, yetkililerden gelecek sorulara cevap vermek için” denilirse, bu da yanlış! Örneğin mahkeme kalemindeki bir memura, adliye dışından kim ne soracak ki?
Hele hele, hakimlerin, yüksek hakimlerin amirleri mi var ki; dışarıdan birileri onlara soru sorabilsin?
Tabiî ki o telefonlar, bu tür basit ve her vatandaşa eşit muamelede bulunarak yürütülecek işlemler için verilmiş.
Ama uygulamada o telefonlar, ya eş-dost ile uzun süreli muhabbetlerde, ya da gayrimeşru görüşmeler için kullanılıyor!
O telefonlar dinlenince de, “Vay efendim hakimin telefonu nasıl dinlenir?” yaygarası koparılıyor!
Hakim, devletin telefonundan, kim ile, niye görüşür kardeşim?
“Hakimlerin telefonu dinlendi..” diyenler, çıksınlar bunu bir izah etsinler..
Mesai saati içinde, devletin telefonundan hakimler, savcılar ne konuşurlar?
İlla eş-dost muhabbeti yapacaksanız, özel telefonunuzdan yapıverin.. Onu da tabiî, mesai saati dışında..
Siz de rastlıyorsunuzdur, birçok büyük şirket, müşterilerinin, özellikle şikâyetleri ile ilgili telefon aramalarında, “görüşmelerin kayıt altına alındığı” ikazı ile bağlantı yapıyor..
Gerekçe ne?
“Ben size şunu söyledim, siz bana şu cevabı verdiniz” türünden yakınmalar olduğunda, gerçeği anlayabilmek için...
Bence çok doğru bir uygulama.. Aslında devlet de, tüm resmi telefonları, bu şekilde kayda almalı.. Almalı ki; kim ne görüşüyor, kime ne muamele yapılıyor, kime hangi ayrıcalık gösteriliyor bilinsin.. Bunun dışında, şunla bunla özel muhabbetler yapacaklar da, gitsinler, akşam özel telefonlarından yapsınlar o işi!
Devletin telefonunu, aşnafişne işlerine karıştırmasınlar!
Şeffaf devletin de gereği, bu değil mi?
VAKİT