Batı’da İslamofobi terörünün devlet yönetimleri ve medya tarafından desteklenmesi sebebiyle Avrupa’da yaşayan Müslümanlar baskı ve şiddete maruz kalırken İslâm âlemindeki Müslümanlar da çok rahat değiller.
Baskıcı ve yasakçı rejimlerin sürdürdüğü resmî terör, devam eden anlamsız yasaklar yüzünden insanlar inançlarının gereğini yerine getirme konusunda muhtelif zorluklara, insanlık dışı baskılara maruz kalıyorlar. Bunların başında da başörtüsü yasağını zikretmek gerekir.
İslâm âlemindeki resmî şiddetin başında insanların düşünce ve inançlarından dolayı suçlu sayılmaları, yargı önüne çıkarılmaları ve mahkûm edilmeleri geliyor. Bu, hâlâ İslâm coğrafyasının tamamına yakın kısmında rutin bir sorun olarak devam ediyor. Bundan dolayı 2009’da da birçok İslâm ülkesinde insanlara inançlarından dolayı polis şiddeti uygulandı, tutuklamalar gerçekleştirildi. Birçok kişi başka herhangi bir sebep olmaksızın sadece düşünce ve inançlarından dolayı yargılanıp mahkûm edildi.
İnsanların düşünce ve inançlarından dolayı yakın takibe alındığı, tutuklandığı ve mahkûm edildiği ülkelerin başında diktatör İslam Kerimov sultasının devam ettiği Özbekistan’ı zikredebiliriz. Bu ülkede Nisan 2009’da gerçekleştirilen baskınlarda bazı kişiler Risale-i Nur külliyatı okumaktan dolayı tutuklandılar. Bunlardan on kişi sadece “Risale-i Nur okuma” suçlamasıyla 29 Nisan 2009’da mahkeme önüne çıkarılıp yargılandı ve 1’i dokuz 6’sı da altışar yıl hapse mahkûm edildi. 50 kişi de yine Risale-i Nur okuma suçlamasıyla tutuklanmıştı.
İnsanların inanç ve düşüncelerinden dolayı resmî teröre maruz kaldığı en önemli ülkelerden biri de Mısır’dır. Burada muhalif siyasi akımların en etkilisi olarak bilinen Müslüman Kardeşler sürekli baskı ve resmî şiddetle karşı karşıyadır. 2009 yılında bu cemaatin mensuplarının maruz kaldığı resmî terörün trendi arttı. Birçok yerde cemaatin teşkilatlarına baskınlar düzenlenerek tutuklamalar gerçekleştirildi. Tutuklananlar arasında cemaatin birçok ileri geleni de vardı.
Mısır’daki çağdaş Firavun rejimi kendi vatandaşlarına zulüm ve şiddet uyguladığı gibi zulmün taşeronluğunu da yapıyor. Bunu da Gazze’deki İslâmî hareket mensuplarına karşı Siyonist işgal devleti hesabına yapıyor. Gazze’nin dünyayla bağlantısını sağlayan tek kapı durumundaki Rafah sınır kapısı Mısır’a açıldığından oradaki İslâmî hareket mensupları da zorunlu olarak Mısır yolunu kullanıyorlar. Ama bazen zulüm taşeronlarının tuzağına düşüp işkenceye maruz kalıyorlar. Hamas’ın resmî sözcülerinden Dr. Sami Ebu Zuhri’nin kardeşi ve hareketin askerî kanadı İzzettin Kassam Birlikleri’nin komutanlarından Yusuf Ebu Zuhri de 2009’da çağdaş Firavun’un adamlarının uyguladığı vahşi işkence sonucu hayatını kaybetti.
İslâm âlemindeki resmî şiddet sadece insanların düşünce ve inançlarına karışmakla kalmayıp yaşayışlarına da müdahale ediyor, bu konuda baskıya başvuruyor. Resmi şiddeti siyaset ve strateji haline getiren bu rejimler hayat biçimi olarak İslâm’ı reddetmelerine, kendi yönetim tarzlarına, siyasi, hukuki ve ekonomik sistemlerine İslâm’ı karıştırmamalarına rağmen Müslümanların özel hayatlarını inançlarına göre şekillendirmelerine müdahale ediyor ve “senin İslâm’ı nasıl yaşayacağına, kişisel hayatındaki Müslümanlığın nasıl olması gerektiğine ben karar veririm” diyorlar. Hadisenin en çok yürek yakan tarafı da bu müdahaleyi çoğu zaman “âlim” cübbesi giyen, “âlim” sarığı saran kişilere yaptırmalarıdır.
Mısır’da Hüsni Mübarek’in doğrudan müdahalesiyle Ezher Üniversitesi şeyhliğine (rektörlüğüne) tayin edilen Muhammed Seyyid et-Tantavi’nin yüz örtüsünün İslâmî olmadığı iddiasıyla Ezher’deki peçe yasağına fetva vermesi de bunun bir örneğidir. Tantavi daha önce de Fransa’nın başörtüsü yasağına fetva vermiş, başörtüsünü İslâm’ın farz kıldığını ama Fransa’nın İslâm ülkesi olmaması sebebiyle yasaklayabileceğini söylemişti. Tantavi, yüz örtüsünün İslâmî olmadığı iddiasıyla Mısır rejimine de yüz örtüsü yasağı koyma yetkisi tanıdı.
İsviçre’nin minare yasağının gündeme gelmesinden kısa bir süre önce Azerbaycan hükümeti minarelerden ezan okunmasını yasaklamıştı. Azerbaycan’da ezan yasağı 2007 yılında da gündeme gelmişti. Ama tepkiler yüzünden bir süre kaldırıldı. 2009’da yeniden uygulamaya kondu.
Öte yandan kumara sonuna kadar izin veren KKTC de Kur’an öğretimine yasak koydu. Kıbrıs Öğretmenler Sendikası’nın kabadayıları Kur’an kurslarına baskınlar düzenleyerek kapılarına kilit vurdular. Onların bu cesareti göstermeleri tabii ki yönetimin kendilerine arka çıkmasından kaynaklanıyordu.
VAKİT