Resmi komutanlar sustu sivil paşalar konuşuyor!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Meğerse sayın seyirciler, Gölbaşı’nda ele geçirilen kamyondaki el bombaları, her yönüyle “rutin bir nakliye” imiş de, bizim haberimiz yokmuş.

Cahilliğimize verin sayın “sivil komutan”lar!
Niye “sivil komutanlar” diyorum.
Çünkü resmi komutanlar çıkıp olayı izah edemediler ama.. Devlet gazetesi başta olmak üzere, birçok sivil paşa, yalakalığın doruk noktadaki örneğini sergileyip, “sakıncalı hiçbir durum olmadığı”nı beyan ettiler.
Doğrudur paşalarım, doğrudur. Siz ne diyorsanız, doğrudur.
Biz yanılmışız.
Hem yanılmışız, hem şaşırmışız.
Şaşkınlığımız o denli büyük ki; dün akşam saatlerinde açıklanan “takipsizlik kararı”nı bile anlayamadık.
Eminim bu karardan sonra, basındaki “sivil paşa”lar daha büyük bir cesaretle bizleri; “vatan haini/alçak” vesair sıfatlarla tanımlandıracaklardır..
Öyle ya; bakın takipsizlik kararı da çıkmış.
Ankara Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığı, “Olayda suç unsuru bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığı”na karar vermiş!
Karar vermiş de, kararın gerekçesi, bana takipsizlik kararı değil, mahkûmiyet kararı gibi geldi.
Niye?
Ne kadar suç varsa, hepsinin ayan beyan anlatıldığı bir takipsizlik kararı olmuş ifadeler..
Ne denilmiş takipsizlik kararında?
Buyurun okuyalım: “Görevlendirme yazısında sivil aracın plakası, markası ve kullanıcısı; el bombalarının sayı, miktar ve cinsinin belirtilmemesi; ..”
Demek ki ne imiş?
“Rutin” denilen silah nakliyesi işinde, görevlendirme yazısında nakliyeyi yapan aracın plakası yokmuş!
Başka ne yokmuş?
Aracın markası da yokmuş.
Başka ne yokmuş?
Aracın şoförünün ismi de yokmuş..
“953 el bombası”nın “rutin nakliye işi” bu eksikliklerle yapılmış!
28 Şubat sürecinde, “derin devlet olmalı” diye yazma cesareti gösteren devlet gazetesinin maaşlı dalkavuklarını tanırım. “Bunlardan bir şey çıkmaz” diyecek, basındaki o dalkavuklar!..
Öyle ise, takipsizlik kararından devam edelim: “Görevlendirme yazısında seri numarasız olduğunun belirtildiği halde, el bombalarının seri numaralı olması!”
Bak sen!..
Görevlendirme yazısında, “seri numarasız” denilen el bombalarının, gerçekte seri numaraları varmış!..
Ne dersiniz asker dalkavukları?..
“Askerî liseden itibaren, çok disiplinli bir eğitimden geçen” diye söze başlayıp, benzeri süslü laflarla yere göğe sığdıramadığınız subaylarımızdan bir tanesi bile, böyle vahim hata yapmış olabilir mi?
Olamaz değil mi?
Olmamalı zaten...
Ama, “Olayda suç yok” diyen savcı bile, bu tesbiti yapmış. O tesbiti yaptıktan sonra, nasıl takipsizlik kararı vermiş, pek anlamak mümkün değil ama.. Gerekçe de, karar da, ayniyle böyle işte.
Başka ne deniliyor, takipsizlik kararında?
“Söz konusu bombaları taşıyan araca hiçbir aracın eşlik etmemesi, güvenliklerinin sağlanmaması” vs..
Yok canım. Ne var ki araçta? Topu topu 958 el bombası..
Ne güvenliği sağlanacak ki?..
Bu ekonomik krizde, Başbakanımızı düşünmüştür mutlaka; ‘rutin nakliye’yi yapanlar. Devlet zarara girmesin, amaç bu yani..
Yemin olsun ki; başka hiçbir niyet yok.. Tek amaç, devletimizin maddi imkânları çarçur edilmesin..
İstanbul Fenerbahçe’deki trilyonluk lojmanlar mı? Askerî alanlara yapılan golf sahaları mı?..
Karıştırmayın şimdi..
Ağzınıza biber sürülür sonra!
Takipsizlik kararı verildi işte. Tapu gibi karar!
Daha ne istiyorsunuz?
Alın okuyun.. Bir daha okuyun.. Akşam bir daha, sabah bir daha.
“Suç yok” deniyor işte.. O kadar..
“Seri numarası” vardı-yoktu, onlar önemsiz..
Hangi araçla nakliye olacakmış, önemsiz.
Askerlerimiz her şeyi büyük bir disiplinle yaparlar..
Bunları kayda gerek görmedilerse, mutlaka bir sebebi vardır! Yani!
Bu sebebin üzerine giderseniz, her şey anlaşılır..
Nasıl yani?
Anlarsınız ya.. Şemdinli gibi yani!

VAKİT