"Resmi İdeolojiye Muhafazakar Makyaj"

Özgür-Der 2019-2020 Aylık Panellerinin üçüncüsü Ali Emiri Kültür Merkezi’nde yapıldı.

HAKSÖZ-HABER

 

Araştırmacı-Yazar Bahadır Kurbanoğlu ve Kenan Alpay tarafından sunulan ve Sıddık Beyazyüz tarafından yönetilen panelde “Resmi İdeolojiye Muhafazakar Makyaj” başlığı ele alındı.

 

Muhafazakarlığın kavramsal ve tarihsel olarak ele alındığı programda farklı anlayış biçimleri ve kavram üzerinden üretilen meseleler tartışıldı.

 

Muhafazakarlığın batıda neşet ettiği ve aydınlanma sonrası ortaya çıktığı anlatılan panelde Türkiye’de bu akımın gelişme serüveni de masaya yatırıldı.

 

- Muhafazakarlar sistemin baskısı altına alınmaya çalışıldı

 

Sıddık Beyazyüz, gündemdeki meselelere değinerek “Kelli felli kesimlerin Mustafa Kemal sevdasıyla ortaya atılması hazin bir durumdur.” dedi.

 

Osmanlı’da dinamiklerin dinden geldiğini fakat Cumhuriyet ile dinin tamamen hayatın dışına itildiğini bildiren Beyazyüz, kıyafet inkılabı gibi adına devrim denemeyecek komik uygulamalarla toplumun tepeden aşağı dizayn edilmeye çalışıldığını söyledi.

 

Beyazyüz, muhafazakar camianın önceleri gerilim yaşadığını ancak bir süre sonra onların da sisteme rıza gösterdiğini fakat 1950’lerden sonra kendisine yakın isimleri siyasette tercih ettiğini anlattı.

 

- İslami Kemalizm

 

Fakat 1950’den sonra darbelerle muhafazakar kesimin baskı altına alınmaya çalıştığını hatırlatan Beyazyüz Erbakan hocanın “Atatürk hayatta olsaydı benim partime gelirdi” ifadesinin bun baskının sonucu olduğunu dile getirdi.

 

AK Parti’nin kuruluşta reformist bir tavır ile sistem içerisindeki sorunları temizlemeye çalıştığını ve Müslümanlar için hayırlı işler yaptığını belirten Beyazyüz gelinin noktada statüko ve rejimle mücadeleyi Fethullah Gülen’le mücadeleye indirgeyen anlayışın bir sapmaya neden olduğunu bildirdi.

 

İslami Kemalizm gibi olguların eklektik bir din anlayışı meydana getirdiğinin de altını çizen Beyazyüz bu tutuma karşı çok açık ve net bir tavır ortaya koyulması gerektiğini söyledi ve “Bizim düşünce dünyamızı uzak bir mecraya sürüklemeye hiç hakları yok.” dedi.

 

- Muhafazakarların akıl anlayışı

 

Bahadır Kurbanoğlu, zaman zaman negatif ve pozitif olarak farklı şekillerde ele alınan fakat fazla bilinmeyen bir kavram olan muhafazakarlığın, birçok diğer ideoloji gibi köklerini batıda, aydınlanma sonrası bulduğunu belirtti.

 

Muhafazakarlığın, ilk olarak Edmun Burke tarafından ortaya konulduğunu anlatarak, aydınlanma sonrası devrimcilerin ne olursa olsun her şeyin yıkılması gerektiğini ve akıl ile yenilerinin inşa edilebileceğini öne sürmesinin muhafazakarlar tarafından tehlikeli ve söz konusu aklın “yıkıcı” bulunduğunu belirtti.

 

Kurbanoğlu, muhafazakarlık açısından aklın tarihten ve gelenekten çığ gibi büyüyerek gelen bir olgu olduğunu kaydederek, hakikaten de ihtilalcilerin kiliseleri yıktığını ve rahipleri öldürdüğünü hatırlattı.

 

Fransız devrimcilerin ardından pek çok başka devrimi de etkilediğine değinen Kurbanoğlu, Kemalizmin de daha yumuşak bir çizgiden olan Anglosaksonlar yerine bu devrimcilerden etkilendiğini ve Mustafa Kemal için önemli olanın saltanat değil hilafet olduğunu aktardı.

 

- Muhafazakarlık Türkiye'de tutamak oldu

 

Kurbanoğlu, “Muhafazakarlık ürettiği kavram ve değerlerle farklı bir çizgi oluşturuyor; Berksonculuk gibi.” derken, bu akımın Osmanlı son dönemde Mustafa Şekip Tunç, Kubbealtı Çevresi, Yahya Kemal Beyatlı ve Peyami Safa gibi birçok ismi ve çevreyi de etkilediğini ve bir kimlik inşa ettiğini söyledi.

 

Bu kimliğin Müslümanların sustuğu dönemlerde kendini gösterdiğini ve Kemalizm eleştirileri yaptığını hatırlatan Kurbanoğlu, “Muhafazakarlarda ortak bir özellik var, Kemalizmin ve inkılapların şiddetine, süratına ve aniliğine itiraz ediyorlar ama köken itibarıyla batılılaşmaya ve ümmetten millet yaratmaya bir itirazları yok.” dedi.

 

Muhafazakarlığın savaştan çıkmış, bitap düşmüş ve liderleri susturulmuş bir halk için bir tutamak olduğunu vurgulayan Kurbanoğlu, bunun siyasete de yansıdığını ve sağ siyaset diye bilinen unsurların böyle meydana geldiğini anlattı.

 

Kurbanoğlu, Nurettin Topçu’nun kullandığı kavramların Fransızca’dan tercüme edildiğine dikkati çekerek Kurbanoğlu, Fransa’da görülen karakterlerin mistifike edilmesi durumunun Türkiye’de Mevlana ve Yunus Emre gibi isimler için görüldüğünü söyledi.

 

- Zıt ideolojilerin kardeşliği

 

Gelinen durumun iyi olmadığını ifade eden Kurbanoğlu, “İdeolojiler ve zihniyetler konusunda bir takım çözümlemelere ihtiyaç var. Vahiy de zihniyetlerle uğraşır. Bizler ideolojilerle mecburen boğuşmak zorunda olsak da onların ardında yatan zihinsel kodları çözmeyi ilke edinmeliyiz.” ifadelerini kullandı.

 

Kurbanoğlu, son yüz yılda birbiriyle savaşan faşizm ile komünizmin zıt ideolojiler olmasına rağmen adeta aynı ana babanın çocukları olduğunu kaydederek, “Kendimize dönük ne kadar sorgulama yapabiliyoruz buna bakmamız lazım.” dedi.

 

Güncel meselelere de değinen Kurbanoğlu, “Geleneksel manada tahrif edilmiş biat anlayışının bugün de talep edildiğini ya da insanların bu şekilde davrandığını gözlemliyoruz.” şeklinde konuştu.

 

- Bir arada yaşayıcı bir model üretmek zorundayız

 

Geçmişte devlet kademelerinde Gazi Mustafa Kemal güzellemelerinin bir derece anlaşıldığı fakat bugün rol kapma anlayışına evrildiği ev daha da kötüsü İslamcılığın ve İslami söylemin tahfif edildiğini belirtti ve şöyle devam etti:

 

“Bugünkü yargı sisteminin nice mazlumlar ürettiğini yürekli bir şekilde adil şahitlik bağlamında ortaya koymamız gerekiyor. 15 Temmuz'un oluşturduğu korkular ve travma bu durumu bu hale getirdi. İslami kesimlerin üzerinde bir yük var, elbette ilmi bağlamda üslubunca mücadele edelim ancak bir üst norm öğretme anlamında bir tarz sunmak zorundayız. Biz kimseye amentü dayatmıyoruz, kimse de bize ayin dayatmasın. Andımızı sabah akşam istediğin yerde oku ama bana dayatma. Bir arada yaşayıcı bir model üretmek zorundayız. Bu modeli insanlara sunmak zorundayız.”

 

- Neyi unutacağız, neyi hatırlayacağız?

 

Kenan Alpay, Mustafa Kemal’in cumhuriyet kurulurken kullandığı “Biz bir ümmetten bir ulus yarattık.” ifadesini hatırlatarak, Müslümanların uzun yıllardır Mustafa Kemal’in ne yaptığından onun soyuyla ilgilendiğini ve bir yere varmayan tahliller yaptığını anlattı.

 

“Bu soy sop merakı üzerinden sürdürülen mücadele, esasen bu kişi ve etrafında örgütlenen kurmayların misyonunu öğrenmemek gibi bir körlüğe yol açtı.” diyen Alpay, ulus toplumunun en önemli çıkış noktalarından birinin bir topluma neyi unutacağını ve neyi hatırlayacağını söylemesi olduğunu vurguladı.

 

Eğitim-öğretim müfredatı, kitap, gazete vb kanallarla insanlara neyi unutacağı ve neyi hatırlayacağı kafalarına vura vura öğretildiğine değinen Alpay, neyin nasıl anılacağının da dizayn edildiğini anlattı.

 

- Şeyh Said, İskilipli Atıf, Seyid Rıza, Menemen, Dersim...

 

Alpay, insanlara yıllarca cumhuriyetinin ilanının mucizevi bir olay anlatıldığı anlatılırken tek adam rejimine dayanan bir cumhuriyet olduğunun es geçildiğini aktararak, Mustafa Kemal’in hayatı ve savaş başarıları sürekli hatırlanırken meclis tarafından kendisine verilen geçici yetkileri geri vermediğinin hatırlanmadığını dikkati çekti.

 

Şeyh Said, İskilipli Atıf ve Seyid Rıza gibi isimler ve Menemen ile Dersim gibi hadiselerin unutturulduğunu ya da olmadığı gibi lanse edildiğini ifade ederek, “Menemen’de olayla alakası olmayan Esat efendinin nasıl idam edildiğini biz hiç konuşmadık. Ama onlar bütün bu insanları hain, ajan, katil olarak nitelemekte beis görmüyorlar. Bizden Mustafa Kemal’i halaskar gazi olarak anmamız bekleniyor.” diye konuştu.

 

Dil ve şapka gibi inkılapların bugün hiç konuşulmadığının altını çizen Alpay, şapka üzerinden işlenen cinayetlerin ortaya çıkmadığını bildirdi.

 

İstiklal Mahkemelerine de değinen Alpay, “Ergün Aybars’ın Genelkurmay arşivlerinden derlediği bilgilere göre İstiklal Mahkemelerinde 8.000 siyasi idam yapıldı. Resmi ideoloji bunların tamamını bizden unutmamızı istiyor.” dedi.

 

Alpay ayrıca halen İskilipli Atıf, Seyid Rıza ve Şeyh Said’in cenazesinin yerini bilinmediğini hatırlatarak, “Resmi ideolojinin bize nasıl bir hafıza oluşturduğu bunu durup düşünmemiz gerekiyor.” ifadesini kullandı.

 

- Dindar nesilden Mustafa Kemal'in askerlerine

 

Baskı döneminde resmi ideolojiyi tartışmamak için sebep olduğunu fakat bugün nitelikli, doğrular üzerine kurulu sürdürülebilir muhalif bir duruş ortaya konulması gerektiğini belirten Alpay, “Bunun için Kemalizm’in aydınlanma, laiklik, pozitivizm gibi ideolojik kökenlerine inilmesi ve İzmir İktisat Kongresi gibi projelerin incelenmesi gerekiyor. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Şükrü Kaya, Mahmut Esat Bozkurt, Dr. Reşit Galip, Yusuf Akçura, Celal Bayar ve  Afet Hanım gibi figürlerin bilinmiyor ve okunmuyor.” şeklinde konuştu.

 

Alpay, Ziya Gökalp’in hep ırkçı olarak ele alındığını fakat Gökalp’in Türkçülüğünde İslam bulunduğunu ve Kemalizm nezdinde gerici/Osmanlıcı olarak ayıplandığını ve uzun yıllar kitabının dahi basılamadığını kaydetti ve cumhuriyet tarihinde Gökalp’in değil Yusuf Akçura’nın, Zeki Velidi Togan’ın milliyetçilik anlayışlarının hakim olduğunun altını çizdi.

 

Alpay, Elmalı Hamdi Yazır’a Tefsir, Mehmet Akif Ersoy’a meal yazdırılması üzerinden Mustafa Kemal’e dindar bir imaj çizilmeye çalışıldığını hatırlatarak, hocalar, STKlar, kanaat önderleri, geçmişte nasıl siyasi konjonktür gereği Fethullah Gülen’e övgüler diziyorsa bugün de Kemalizm’e rahmet okuyup resmi ideolojiye angaje olabiliyorlar dedi.

 

Muhafazakar bir iktidarın müntesiplerinin dindar bir nesil olmaktan çıkıp Mustafa Kemal’in askerleri olarak karşımıza çıkabileceği konusunda uyarıda bulunan Alpay, “Kemalizmi basite almak muhataplarının etkisiz hale gelmesine sebep olur. Ne olursa olsun edepli ahlaklı tavır almak gerekiyor, arkasında durmadığımız zaman İmam Hatiplerde, İlahiyatlarda Kemalist hoca ve öğrencilerin üremesi çok zor olmayacak.” ifadelerini kullandı.

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Üniversiteli Müslümanlar sabah namazında Fatih Camii’nde buluştu