Reşat Petek: 28 Şubat'ın Sivil Aktörleri de Yargılanmalı

15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Başkanlığı yapmış olan AK Parti eski milletvekili Reşat Petek, BBC’nin kendisiyle yaptığı söyleşide 28 Şubat darbesinde yer alan sivil aktörlerin de yargılanması gerektiğini söylüyor.

BBC Türkçe’nin Reşet Petek ile yaptığı söyleşi şöyle:

Davanın müdahil avukatlarından Petek'e göre, '28 Şubat'ın sivil ayağı' da yargılanmalı.

Petek bu aktörlerin medya, siyaset, iş dünyası ile bazı işçi ve işveren sendikalarını, birliklerini kapsadığını söylüyor.

  • Siz davaya nasıl müdahil oldunuz? 28 Şubat'ta yaşadıklarınızdan dolayı mı?

Tabii ben mağdur edildim. Başsavcıydım, görevimden alındım. Diğer taraftan hakikaten haksız bir tayine (maruz kaldım). Ayrıca kamuoyunda sanki ben hukuka aykırı bir şey yapmışım gibi YÖK başkanı olsun, sözüm ona o günün güçlü generalleri beyanatlar verdiler, açıklamalar yaptılar ve ben mağdur edildim. Yargılandım. Meslekten atılacak safhaya kadar ilerlettiler davayı.

O nedenle de ben 28 Şubat'ın şikayetçilerinden biriyim. Ayrıca çok sayıda kişinin avukatı olarak da müdahil vekil olarak da davada takipçi olduk. İstanbul'da bir platform oluşturduk.

  • Hem hukukçu hem siyasetçi kimliğinizle yanıtlayacak olsanız, 28 Şubat'ı nasıl tanımlarsınız?

28 Şubat, diğer yapılan darbelerle ortak yönleri de olan, ayrıcalıklı yönleri de olan ama seçilmiş siyasi otoriteyi tanımayan, Anayasayı tanımayan ancak silahlı biçimde yönetime el koyup da yetkili makamlara kendileri geçmeden, perde arkasından siyasi otoriteyi idare eden postmodern bir darbedir. Gerçekleşmiş bir darbedir çünkü 28 Şubat, Refahyol iktidarını devirmiştir.

  • Davada yargılanan askerler hükümeti devirmediklerini, MGK'da önerilerini sunduklarını, hükümetin protokol değişikliğine gittiğini ancak Cumhurbaşkanı Demirel'in hükümeti kurma yetkisini Tansu Çiller yerine Mesut Yılmaz'a verdiğini dolayısıyla ortada bir müdahale olmadığını savunuyor. Hukuki olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunun cevabını, '28 Şubat darbesinin aktörleri kimdir?' diye bir soru sorup vermek lazım. Meclis çoğunluğu bir araya gelmiş. Ama Demirel, buna rağmen parlamentoda azınlık olan bir kişiye başbakanlık görevini veriyor. Bir kere Demirel, 28 Şubat darbesinin asli aktörlerinden bir tanesidir. Yargılanması için biz şikayetçi de olduk ama Cumhurbaşkanlığı makamının ayrıcalıklarından yararlandı, ifade vermeye de gelmedi.

Onun için buradaki değişimi olağan görmek, demokratik görmek mümkün değil. Geçmişte muhtıralar verildiğinde mutlaka kamuoyuna tabancayı başına silah dayayıp da mı değişiklikler oldu?

  • O halde 28 Şubat'ın merkezinde askerler olsa da aktörleri sadece askerler değil diyorsunuz. Diğer 'aktörleri' açar mısınız?

103 kişi hakkındaki açılan iddianamede bir sivil olarak YÖK Başkanı Kemal Gürüz vardır, diğerlerinin tamamı askerdir. Asker olmayan 28 Şubat aktörleri orada da hep gündeme geldi; medya, siyaset, iş dünyası, beşli çete olarak o gün anılan sendikalar, onların temsilcileri. Yargı onlar hakkında bir türlü hızlı hareket edemedi, hala dava açamadı.

Bu bir eksiklik, tamamlanması gerekir. Ben açılması gerektiğini düşünüyorum. Bunu, rastgele şu da 28 Şubatçıydı diyerek bir cadı avına dönüşmesi anlamında söylemiyorum.

  • Diğer aktörler dediğiniz sivil kesimlerle ilgili soruşturmaların olduğu belirtiliyordu. Hukuken dava aşamasına geçmeden kapandı mı bunlar?

Duruşma sırasında diğerleri hakkında dava açılsın dendiğinde her seferinde mahkeme de bu konuda haklı olarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda soruşturma var, taleplerinizi oraya yapın, biz önümüzdeki açılmış davaya bakarız dedi. Şu ana kadar o soruşturmanın kapandığına dair bir şey de duymadık.

  • 28 Şubat davası kararı açıklandığında özellikle muhafazakar, İslami kesimden bazı insanlar müebbete mahkum olan sanıkların hapse girmemesini eleştirdi. Bu eleştiriyi haklı buluyor musunuz?

Ben, davanın 103 sanığından 21'ine müebbet verilip diğerlerinin davasının düşmesi, bir kısmının beraat etmesi yönünde ilk derece mahkemesinin verdiği karara saygı duyulması gerektiğini ifade ettim. Görüşüm hala öyledir. Çünkü madem yargılanmayı tek başına bir netice olarak görüyorsak, o zaman o yargılayan makamın kararına da saygı duymak lazım ki karar nihai bir karar değil.

Şimdi istinaf var, Yargıtay aşaması var dedik, onun için karara bu şekil bir tepkinin hukuki anlamda doğru olmadığını açıkladım. 28 Şubat'ta canı yanan, mağdur olan çok kişi olduğundan onların da tepkisini anlayışla karşılıyorum. Ama sonuçta darbecilerin yargılanabilmiş olmaları tek başına bir sonuçtur.

İkincisi tutuklanma konusu. Ceza mahkemesi kanuna baktığımızda tutuklama sebebi nedir, efendim kuvvetli suç şüphesinin varlığı, delilleri karartma, kaçma şüphesi. Mahkumiyet, verilen kişilerin eğer ömürleri varsa ceza kesinleştikten sonra ceza infaz edilecek.

  • Diğer taraftansa sanıklardan kumpas davası tepkisi geldi. Davayı başlatan dilekçeyi veren kişi, iddianameyi yazan savcı ve davaya bakan bazı hakimler, FETÖ örgütü üyeliği suçlamasıyla tutuklandı. Ayrıca bazı belgelerin sahte olduğu belirtildi. Sanıklar da tıpkı Ergenekon, Balyoz gibi davalarda olduğu gibi bunun da bir kumpas davası olduğunu öne sürüyor.

28 Şubat dosyasındaki delilleri bir Ergenekon, Balyoz davası veya FETÖ terör örgütü mensubu hakim ve savcıların yaptıklarıyla kıyaslamamak lazım. Doğru, iddianameyi düzenleyen savcı, FETÖ terör örgüt mensubu olmaktan sanırım mahkumiyet aldı veya yargılanıyor. Eğer sadece FETÖ örgüt mensubu sonradan buradan ceza aldı, tutuklandı, mahkum oldu diye baktığımızda 4500 tane ihraç edilen hakim ve savcının bütün kararlarını yok saymak lazım, böyle bir şey mümkün değil. Kararlar, itiraz, temyiz, Yargıtay aşamalarından geçti. O bakımdan 28 Şubat'la usul açısından benzerliği yok. İkincisi deliller yönünden bakarsak 28 Şubat'ın delilleri çok şeffaf.

  • Emekli orgeneral Çetin Doğan, BÇG'nin Genelkurmay içinde yasal prosedürlere uygun olarak kurulduğunu, tüm belgelerinin ortada olduğunu söylüyor.

Hiçbir hukuki temeli yoktur. Hiçbir makam ve merci Anayasa'dan almadığı bir yetkiyi kullanamaz.

  • Onlar da savunmalarında diyor ki Biz BÇG'den (Batı Çalışma Grubu)kimseye talimat vermedik, önerilerse MGK'da yapıldı.

Ama savunmayı tekzip eden, savunmanın aksine öyle deliller var ki… O yargılanan sanıklardan bir tanesi de BÇG'nin amacına ulaşmak için gerekirse Türkiye'de silah kullanılacağını, 5 milyon kişinin bile öldürülebileceğini ifade ediyor. Şimdi bu cebir, şiddet, tehdit, silah kullanacağını, insanları öldüreceğini söylemek normal görüş iletmek midir? Değildir. Burada suçun vasfı ve niteliğini uygulanan kanun maddesi üzerinde yargı makamı tartışabilir. Zaten mahkeme bunu tartışacak.

  • Davaya katılan dönemin milletvekili ve bakanlarından bazıları şikayetçi olmadı ve hatta darbeyle düşürülmediklerini savunanlar oldu. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?

Burada özellikle Şevket Kazan kastediliyor olabilir. Kazan daha önce de yazdığı bir kitapta, burada bir darbe olmadığını, normal protokol gereği görev değişimi olduğunu belirtmişti. Ama ben kendi avukatına o kitaptan sonra gelip ifade verip vermeyeceğini sorduğumda, "Sayın bakanımız, geçmişi hatırlamıyor. Ciddi bir alzhemier rahatsızlığı var. Ama tabii asil o ben vekilim, beni dinlemiyor duruşmaya gelecek" dedi ve duruşmada da bu yönde açıklamaları oldu.

Tek tek gerekçelerine genel bir şey söylemem ama bunun içinde çekinme var, çünkü öyle bir garip yargılama oluyor ki diyelim pek çok mağdur yol parasını zor bularak oraya geliyor. 28 Şubat'ın yargılanan generalleri duruşmalara askeri arabalarla, sivil arabalarla, korumalarla, çakarları yanarak geliyor. İnsanların bize yarın ne olur diye çekindiğini, korktuğunu da düşünmek lazım.

Ben mesela o tarihte 28 Şubat'ın mağduru 480 kişi mi diye bir makale yazmıştım. Çünkü müşteki mağdur olarak adı geçen 480 kişi vardı. Halbuki binlerce mağdur vardı.

  • Gülen yapılanmasının 28 Şubat'la ilişkisine bakarsak… Bir yanda o dönemde Gülen'in ve ona yakın medyanın süreci olumlu bulan açıklamaları var. Diğer yandan sanık askerler o dönem ordu içinde Gülencileri de hedef aldıklarını söylüyor ve "28 Şubat sürseydi, 15 Temmuz olmazdı" diyorlar. 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Başkanlığı yapmış biri olarak yorumunuz nedir?

28 Şubatçıların üzerine gittikleri, hiçbir zaman sonradan FETÖ terör örgütü olarak ifade ettiğimiz o günün tabiriyle Fethullah Gülen cemaati mensupları değildi. Zaten Gülen, 28 Şubat'ta sağ camiayı, muhafazakar camiayı şaşkına döndürecek şekilde, bir anda tüm okulları size verebilirim diye Çevik Bir'e mektup yazdı.

Bir de şu var. Kamuoyunda FETÖ terör örgüt mensupları mutlaka muhafazakar, dindar kişilerden oluşuyor gibi bir algı var. Halbuki Bugün FETÖ örgüt üyesi olarak darbe girişiminden dolayı tutuklanan generallere ve diğer sanıklara baktığınız zaman birçoklarının muhafazakarlıkla, dindarlıkla alakasının olmadığını açık seçik görüyoruz. O bakımdan 28 Şubatçılar irtica ile mücadele etseydi 15 Temmuz olmazdı şeklindeki bir yaklaşım, dosyadaki delilleri yok farz etmek anlamına geliyor.

Şimdi Kenan Evren ile olan ilişkilerine bakıyoruz FETÖ'nün çok sıcak. Çevik Bir ile olan ilişkilerine bakıyoruz, çok sıcak. AK parti güçlü olduğunda AK Parti ile ilişkileri çok sıcak. Bu konuda da ben çok objektif şeyleri gördüm ve söyledim.

  • Eğer Gülenciler 28 Şubat çizgisindeyse, AKP yaklaşık 10 yıl boyunca 28 Şubatçılarla işbirliği yapmış anlamına da gelmiyor mu?

Şimdi sadece AK Parti ile işbirliği değil. AK Parti'den istifade etmiş mi etmiş evet. Ondan önce rahmetli Özal döneminde istifade etmiş mi, Demirel'den istifade etmiş mi, Ecevit en büyük destekçisi olmuş mu öyle… FETÖ için a partisi, b partisi, c partisi yok. Ben orada CHP ile bir bağı olduğunu söylediğimde, siyasi yorumlar yapıldı ama söylemek istediğim şuydu: FETÖ hedeflerine varmak için CHP'den de istifade eder. Adalet Partisi'nden de yapmış, ANAP'tan zamanı gelmiş AK partiden de istifade etmiş. Bunu Cumhurbaşkanımız da söyledi, "Sırtımızdan hançerlendik" dedi.

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"