Cumhuriyet gazetesinde bir ilan..
Devletin bir üniversitesi vermiş.. Altında “Akdeniz Üniversitesi adına” deniliyor çünkü..
Sizden, bizden, tüm vatandaşlardan toplanan vergilerden, Akdeniz Üniversitesi’ne aktarılan ve kamu yararında harcanmak üzere gönderilen para, bir “sanığın tebrik edilmesi” için ilan olarak harcanıyor!
Hayır, şu an itibariyle “Suçu övme” eyleminin gerçekleştiğini söyleyemem..
İlhan Selçuk’un eyleminin suç olup olmadığı, henüz bir mahkeme kararı ile kesinleşmiş değildir. Ancak suçun varlığına dair kuvvetli şüpheler olduğu da ortadadır.
Bir sivil vatandaş, parasını kendi cebinden vererek, “Ben İlhan Selçuk’un suç işlediğine inanmıyorum. Kendisine ‘geçmiş olsun’ diyorum” şeklinde bir ilan verebilir.
Ama, Akdeniz Üniversitesi adına, böyle bir ilan nasıl verilir?
Evet size soruyorum, Mustafa Akaydın isimli zat!
Asgari ücretli bir işçinin bile, aldığı maaşın %30’unu vergi olarak kesen devlet, “Mustafa Akaydın, sanık İlhan abisine, ‘geçmiş olsun’ ilanı verebilmesi” için mi Akdeniz Üniversitesi’ne gönderiyor?
Varsa cebinde paran, ver ilanı.. Ama kendi adına.
Hem kamu kurumu olan üniversitenin parasını ideolojik saplantın doğrultusunda harcıyor, hem de milletin parası ile suç işlediği ileri sürülen bir kişiye övgüler düzüyorsun!
İlanın metnine bakın: “Sayın İlhan Selçuk/Size yaşatılanlardan dolayı büyük üzüntü duyduk. Onurlu duruşunuz,laik Cumhuriyetimiz için güven vermektedir. Geçmiş olsun dileklerimizle. Saygılarımızla. Akdeniz Üniversitesi adına Prof. Dr. Mustafa Akaydın/Rektör”
Devletin polisi, bir suç işlendiği iddiası ile İlhan Selçuk’u gözaltına alıyor. Devletin savcısı; suçu ciddi görüyor, poliste iken serbest bırakılması mümkün olan İlhan Selçuk’un ifadesini almaya ihtiyaç hissediyor. Savcı, sanık İlhan Selçuk’un ifadesini aldıktan sonra, devletin hakimine sevkediyor.. Gerek baskılar ve gerekse yaşlılık, hastalık gibi sebeplerle; serbest bırakılma ve tutuklanma arasındaki bir ara formül olan adli kontrol müessesesinin uygulanmasına kararı veriliyor.. Bu arada işin ciddiyetini hatırlatma açısından, hakim tarafından yurtdışına çıkış yasağı konuluyor.
Tüm bu prosedüre rağmen, devletin bir üniversitesindeki rektör, devletin kasasından para alıp, bu zanlıya “Geçmiş olsun” diyor!
Yuh ki ne yuh!
Ergenekon terör örgütü çetesi kadar vahim bir olaydır bu..
Satır arasında geçiştirilmeyecek kadar vahim, devletin itibarını zayıflatan, devletin ciddiyetine zarar veren bir fiildir bu!
Devleti; babasının çiftliği gibi gören bir zihniyetin ürünüdür bu ilan!
Ne demek beyim “Size yaşatılanlardan dolayı büyük üzüntü duyduk”!
Üzüntü duyduğunu söylediğin nedir senin?
Devletin polisinin, savcının emri ile yaptığı gözaltı... Devletin savcısının aldığı ifade.. Devletin hakiminin verdiği adli kontrol kararı..
Bunlardan üzüntü duymuş rektör beyefendi!
“Onurlu duruşunuz” diyerek, terör örgütü sanığını övüyor!
İlhan Selçuk, ne yapmış da onurlu duruş sergilemiş?
Henüz soruşturmanın delilleri ortaya çıkmadı. Ama bilindiği kadarı ile söyleyelim; darbe yapılması için fiskos yapmak mıdır onurlu duruş?!
Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarının, bekledikleri şekilde kamuoyunda tepki vermemesi; tam aksine olayın şüpheli karşılanması üzerine, bombaların peşini takip ettirmemek, olayın örtbas edilmesini sağlamak için girişimlerde bulunmak mıdır, “onurlu duruş!”
Savcıya “görürsün gününü” diye tehditte bulunmak mıdır onurlu duruş!
Söyle rektör efendi, “onurlu duruş”dan kastın nedir?
“Ben tıp doktoruyum, bilmem ki bu ifadeler ne anlama geliyor” diye savunma yapma sakın.
Bilmediğin lâfları etme!
Bilmediğin konularda ahkâm kesme..
Danıştay cinayetini işlediği için yargılanan Alparslan Arslan’a “Onurlu Duruş” diye ilan vermek ne ise, Ergenekon terör örgütü sanığı İlhan Selçuk’a “Onurlu Duruş” övgüsü yapmak da odur!
O da sanık, bu da sanık!
İkisi hakkında da kesinleşmiş bir mahkeme kararı yok!
Dolayısıyla; bir rektör, hem de devlet kesesinden, bir sanığı nasıl tebrik edebilir, ona geçmiş olsun diyebilir!
Böyle rezalet olur mu?
Böyle saçmalık olur mu?
Ama kusur yine devlette..
Böyle bir ilan veren kişiyi, üç-beş yıl sonra değil, hemen o gün hesaplarını inceleyip, “Sen kimin parası ile kime geçmiş olsun diyorsun. Hemen koy o parayı kasaya” demezse, Sayıştay üç gün içinde gerekli incelemeyi yapıp zimmeti çıkartmazsa, YÖK hemen o gün, “Sen üniversitenin adını kullanarak, bir terör örgütü sanığına, nasıl ‘geçmiş olsun’ ilanı verebilirsin? Burası üniversite mi, yoksa senin babanın çiftliği mi?” demezse, onlar da böyle bildiklerini okurlar işte!
Bu arada, Yücel Aşkın’ın çete dosyası nerede?
YÖK’te.
Ne bekliyor?
Ne siz sorun, ne de ben anlatayım!..
Vakit gazetesi