Referanduma “evet” diyeceğim, çünkü adalet, barış, özgürlük istiyorum.
Bu paket bunu sağlayacak mı?
Yetersiz, eksik, içinde yanlışlar da var, ama doğru yönde ileri doğru atılan ve eskisi ile kıyaslanamayacak kadar önemli bir reform paketi..
Bu referanduma “hayır” demek, benim gözümde, derin devlete, çeteye, militarizme evet demek anlamına geleceği için ben değişime evet diyeceğim..
Yargının siyasetin vesayeti altına alınmasına sonuna kadar karşıyım..
Asıl bugünkü durumda yargı ideolojik, politik, derin bir vesayet rejiminin etkisi ve baskısı altında.. Ben bunu yaşayarak biliyorum.. Ve görünen devletin vesayetinden daha tehlikelidir bu derin vesayet rejimi..
Yargı zaten bugünkünden daha fazla herhangi bir gücün vesayetine giremez. Biz Yassıada yargıçlarını da gördük. 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı da gördük.. Brifinglenmiş yargıçları da gördük.. Bugün de durum farklı değil.. Bu kadrolar, gerekirse, icabında aynı şeyi tekrarlayacak karakterde insanları da arasında barındırıyor..
Resmi ideolojinin ve militarizmin emir-komuta zinciri içinde hareket ediyorlar..
Askeri mahkemeye komutan hakim olarak dilediği subayı atama yetkisine sahip, beğenmediği kararı doğrudan temyiz etme hakkına sahip.. Yargılama için atadığı subayı başka göreve atama yetkisi de var.. Hakim güvencesi de yok yani.. Peki buna kimsenin “gık”ı çıkıyor mu? Ya da askeri mahkemeden emir komuta baskısı altında yüksek yargıya, YÖK’e yapılan atamalar konusunda kimse “güçlü iktidarların yargıyı vesayeti altına alma kaygısı taşıyan” vurgu yapıyor mu?
YÖK; Harbokullarını denetleyemiyor ama TSK YÖK’e üye gönderebiliyor..
Daha önce sıkıyönetim uygulamalarına benzer şekilde DGM’lerde askeri yargıçlar da görev yapıyordu.. Derin ve askeri müdahalelere karşı ses çıkartmayanların, TBMM ve hükümetin yetkilerini artıran tasarruflar karşısında seslerini yükseltmelerini manidar buluyorum..
Tamam siyasi vesayet altındaki yargıdan hukuka bağlılık beklemek mümkün değil. Ama bu konuyu nalıncı keseri gibi hep tek yanlı yontanlara sormak ve bu ikiyüzlülüklerini yüzlerine söylemek gerek..
Hadi, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler konusunda da sesinizi yükseltin. Mevcut anayasada darbecilerin koydukları bir sürü hukuk dışı kurallar var, eğer samimi iseniz onlar hakkında da yükseltin sesinizi.
Birileri diyor ki, “Bu iş böyle parça parça olmaz, toptan bir değişiklik lazım.” İyi ya, bu mini reform paketi, bu toptan değişikliğin önünü açmak için yapılıyor.
Çünkü toptan değişikliği teklif eden partiyi kapatmakla tehdit eden bir yapı var karşınızda. Aynı şekilde, değişikliği Anayasa Mahkemesi’nde iptal ettirmeye yemin içmiş bir CHP ve CHP’den gelen her talebi emir telakki eden birtakım adamlarla bu işi nasıl yapacaksınız?.
Düzen böyle kurulmuş..
“Uzlaşma” diyorlar, kiminle uzlaşacaksınız? Derin devletle mi, Ergenekon’la mı, Masonlarla mı, MOSSAD’la mı, Koç’la mı, Doğan’la mı? Yoksa halkla mı? Evet, referandum halkla uzlaşmanın adresidir ve bugün yapılan da budur..
İktidardan bazı şeylerin hesabını soracaksak eğer, önce değişimin önündeki engelleri kaldırmak zorundayız.. Yoksa bu iktidar bugünkü şartlarda kendi kızının, hanımının başörtüsünün hakkını bile savunamayacak konumdadır..
Yargıçlar çıkıp ihsas-ı reyde bulunuyor, paşalar çıkıp tehdit ediyor, bu yargının kılı kıpırdamıyor.. Ama darbecilere dava açan Sacid Kayasu’yu, ya da Ergenekon’a dava açan Ferhat Sarıkaya’yı anında görevden alabiliyor.. Darbecilere dava açmak şöyle dursun, darbecilere dava açanları görevden alıyor. Darbecileri eleştirenleri hedef alıyor..
Dün Moğultay görevdeyken, Seyfi Oktay görevdeyken “gık”larını çıkartmayanlar, şimdi ne oldu ise birden rota değiştirdiler.
Ya hu, Yaşar Okuyan döneminde 85.000 kişinin emekliliği bir anda iptal edildi, kimse itirazda bulunup dava açmadı. İddiaya göre aslında bu sayı 400.000 kişi idi.. Bu kadar kişiyi usulsüz, haksız yere kim emekli etti? Kimdi bunlar?.. Kamu kaynakları kime peşkeş çekildi?. Bu işler olurken kim bakanlık koltuğunda oturuyordu ve bu işler kimin genel müdürlüğü döneminde oldu!.
“Bizim iyi çocuk” “Gandi Kemal”in eski defterlerini karıştırın bakalım, amel defterinde daha neler göreceksiniz.. MoğulTAY ve OkTAY isimleri, isimlerindeki kafiyeden öte benzerlikler taşıyorlar.. Kamu kaynaklarının MOĞOL istilasına uğradığı günleri unutmadık.. Bunu Cumhuriyet’in kuruluşunda da yaptılar, 27 Mayıs’ta da, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de, 28 Şubat döneminde de.. Adamlar sadece kamu kaynaklarını hortumlamadılar, Örtülü KİT hükmündeki birtakım icazetli holdinglerin başına da geçtiler.. Bankaları nasıl hortumladıklarını bilmeyen var mı?
Yargının siyasi vesayet altına girmesi yaygarasını kim koparıyor: Seyfi dede, Özbek beyefendi, Çölaşan kadınefendi.. Hani derler ya “dinime dahleden, bari..” Bunlardan yargının siyasi vesayetten arındırılması nasihatı dinlemek heyecan verici bir şey.. Aslında niyetleri başka.. Bu iddiada bulunmak için niyet okumaya gerek yok. Sadece azıcık hafıza yeter.. Bunlara, dünkü eylem ve bugünkü söylemleri arasındaki farkı önlerine koyup “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye sormak gerek..
Bana bazı iddialar, Matilt hanımdan iffet dersi almak gibi geliyor.. “Topyekun savaş” ilanı ile yola çıkıp “Amiral gemisi”nden iç savaş kışkırtıcılığı, derin devlet savunuculuğu yaparak yola devam edenlerin, bugün “yargıyı siyasi vesayetten kurtarma” görevi üstlenmesi çok ilginç değil mi?
Melek maskeli şeytanlara dikkat. Biz kırmızı şapkalı kız masalını okuyalı çok yıllar oldu.. Aç kurt, kırmızı şapkalı kızı yemek istiyor.. Referandum öncesi aklı karışıklara tavsiyem, kırmızı şapkalı kız masalını bir kez daha yeniden okuyun. Bu arada bilmem biliyor musunuz, “Kırmızı şapkalı kız” masalının yazarı bilinmiyor.. Belki her ülkenin böyle bir masalı vardır, ya da eğer böyle bir masal olmasaydı, sanırım bugün bu masalı bu ülkenin bir vatandaşı, bugün yaşanmakta olan olaylara bakıp yazabilirdi..
Referanduma kadar basına, siyasilere ve STK’lara bir bakın bakalım.. Kim nerede duruyor. “Kim kimdir?” öğrenmek istiyorsanız, çevrenize bakın.. Bu referandum bu anlamda aslında aynı zamanda “turnusol kağıdı” görevi görecek..
Selam ve dua ile..
VAKİT