Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından 25 Eylül’de düzenlenmesi planlanan bağımsızlık referandumu, Türkiye de dâhil olmak üzere birçok ülkeden tepki aldı.
Konuyla ilgili Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan imzasıyla yayımlanan açıklamada, referandumun zamanının uygun olup olmadığının tartışmaya açık olduğu belirtilmekle beraber bir hak olarak engellenmesinin de doğru olmadığı vurgulanıyor.
IKBY Başkanı Mesut Barzani’ye de konunun hassasiyetini göz önünde bulundurması yönünde çağrıda bulunulan açıklamada, oluşabilecek yeni bir Kürtçülük ve diğer halkları dışlayan zulüm politikalarına karşı çıkılacağı dile getiriliyor.
“Referandum Bir Haktır ve Engellenmemelidir!” başlığıyla yayımlanan açıklamayı ilgilerinize sunuyoruz:
Referandum Bir Haktır ve Engellenmemelidir!
21.09.2017
Yaşadığımız coğrafyada devam eden siyasi mücadeleler hâlihazırda başka bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Yüzyıldır bu coğrafyanın halklarına giydirilmeye çalışılan Arapçılık, Türkçülük, Kürtçülük, Farsçılık ve keza Sünnilik, Şiilik gömleği maalesef bu toprakların fıtratını bozmuş ve uzun yıllar devam eden kanlı çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ulusçuluk fikriyatı yaşadığımız devletlerin siyasal amentüsü haline gelmiş ve kutsallaştırılarak bütün siyasal hayatımızı çepeçevre kuşatmıştır. Mezhepçilik taassubuyla şeytanlaştırılan, katledilmelerine cevaz verilen ve sürgün edilen milyonların hali pürmelâli ise herkesin gözleri önündedir.
Elbette bu gidişatın iyiye doğru gitmesi için içinde bulunduğumuz vasatın muhasebesini iyi yapmak, doğru kararlar almak ve doğru tavırlar belirlemek gerekir. Fakat muhasebemizin hak, hukuk ve adalet zemininde yapılması gerekir ki istenilen sonuçlara ulaşabilelim. Aksi takdirde menzile varmanın imkânı yoktur.
Bugünlerde ülke kamuoyunun gündemini meşgul eden Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) ilan ettiği bağımsızlık referandumuna ilişkin yapılan tartışmaların muhasebesini yaptığımızda; referandum kararının zamanının ve zemininin uygun olup olmadığını tartışmakla beraber, bir hak olarak engellenmesinin de doğru olmadığını vurgulamak isteriz. Ancak maalesef bu meseleyi tartışırken karşımıza milliyetçi hamasetle bezenmiş sığ fikirlerin öne çıktığını görmekteyiz. Öncelikle bilmeliyiz ki empatiden uzak, hak ve adaleti gözetmeyen belli ezberlerin belirlemiş olduğu siyasal algılara teslim olmuş bu ekstrem tavırlar hiç kimseye hayır getirmeyecektir.
Bu bağlamda herkesin bildiği gibi Türkiye “Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalı” diyerek bu konudaki tutumunu ortaya koymuş bulunmaktadır. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, IKYB’nin referandumuyla ilgili kararlarını 22 Eylül’deki MGK’da ele alacaklarını ifade etti. MGK’da alınacak kararları az çok tahmin etmemize rağmen bizler Türkiye’nin son yıllarda izlediği insan odaklı ve mazlumlara sahip çıkma misyonuyla bir dış politika sürdürmesinden yana olduğumuzu ve Kürtlere sahip çıkması gerektiğini belirtmek isteriz.
Türkiye’nin dış politikasında belirmeye başlanacak şahin tavırların bu ülkeye hayır getirmeyeceğini az çok herkes tahmin etmektedir. Kürtler bu coğrafyada herkesin sahip olduğu haklara sahiptirler ve bu hakları talep etmeleri en doğal haklarıdır. Yapılacak olan bu referandum da bundan öte bir şey ifade etmemektedir. Bu yaklaşım dışında üreteceğimiz paranoyalar hakka, hukuka ve adalete hizmet etmeyeceği gibi var olan gerilimi daha da tırmandırarak yeni düşmanlar üretmemize neden olacaktır.
Kürtler bu coğrafyanın kadim bir halkıdır. Kimsenin düşmanı da değillerdir. Yaşadıkları siyasal zeminde bir çıkış yolu olarak referandum kararı almışlarsa bu kendi kararlarıdır ve haklarıdır. Bu halkın iradesine ipotek koymaya kimsenin hakkı yoktur. Aksine bu karardan dolayı Kürtleri düşman gören ve şeytanlaştıran anlayışlar ne insanidir, ne de İslami’dir.
Bizler siyasal şahitliğimiz gereği siyasal tavırlarımızı hak, hukuk ve adalet üzere belirlemekle mükellefiz. Bunun dışında ilke tanımayan reel politik merkezli, çıkar odaklı, merhametten uzak, zalimce tavırların eksenine girmekten olabildiğince uzaklaşmak gerektiğine inanırız.
Bundan dolayı bu referandum kararını iyi niyetle okumak gerektiğini ifade etmekle beraber, Barzani yönetiminin konunun hassasiyetini göz önünde bulundurmasını orada beraber yaşadıkları Türkmen ve Arap kardeşlerimizin hukukunu da gözetmesi gerektiğini hatırlatmak durumundayız. Ortaya çıkacak duruma dayanarak bu tablodan yeni bir Kürtçülük ve diğer halkları dışlayan zulüm politikalarına da karşı duracağımızı şimdiden ifade etmek isteriz.
Süleyman Nazlıcan
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı