Reel Siyasetteki Roller ve İslami Özgünlük

Ankara Özgür-Der’de her ay yapılan Haksöz dergisi ve gündem değerlendirmesi Mayıs ayında da yapıldı. Haksöz dergisini değerlendiren Abdullah Buldur derginin bu ayki yazılarında öne çıkan noktaları özetledi ve dinleyicilerle kendi görüşlerini paylaştı.

Dergi değerlendirmesinden sonra Hamza Türkmen gündem değerlendirmesi yaptı. Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında indiğini hatırlatarak konuşmasına başlayan Türkmen, Müslümanların birinci gündeminin Kuranı kavramak ve hayatı onunla okumak olduğunu ifade etti. Kuran’daki ilkelerin Müslümanların hayatlarındaki sorunları çözmek için ölçü bildirici olduğunu hatırlattı.

Türkmen daha sonra Türkiye siyasetinin mevcut durumu üzerine görüşlerini belirtti. Öncelikle Ak Partinin sahih İslami bir anlayışla değil reel ve resmi bir çerçeve içinde kurulduğunu dile getirdi. Ak Parti laik, ulus-devlet formuna kerhen de olsa rıza göstererek bu forma göre kuruldu. Partinin erken dönemlerinde Tayyip Erdoğan’ın sık sık söylediği “biz din üzerinden siyaset yapmayacağız” sözlerini hatırlattı. Bununla birlikte dindar, muhafazakâr vatandaşların büyük bir kısmının oyunu aldığını belirtti.

Türkiye’de ıslah çabalarının Batıcı ve radikal Kemalist icraatlar ile engellendiğini hatırlatan Türkmen, 1970lerde ıslah çabalarının tekrar canlandığını ve 1970lerde çıkan Düşünce dergisinin bu noktada milat olduğunu ifade etti. Düşünce Dergisi kadrosunun kendini sağcılık üzerinden değil İslam üzerinden tanıtmasının milat olduğu belirtildi. Türkmen, Bu söylemin dindarlar içinde önemli bir sinerji yarattığını söyledi. Bununla birlikte liderlik ve örneklik konusundaki eksiklik nedeniyle hareketin bazen zorluklar yaşadığını ifade etti.

Modern dünyada Müslümanların ilkeleriyle “hayatın gerekliliklerinin” her zaman örtüşmediğini belirten konuşmacı, bunlar arasında denge kurmak için kafa yormak gerektiğini söyledi. İslami bir hayat tarzının parti yöntemi ile mi yoksa başka bir yöntem ile mi kuracağımız konusundaki tartışmanın süregeldiğini hatırlattı. Ak Partinin ilk dönemlerde amacının –gücü yeterse- Türkiye toplumunu kalkındırmak, dış ve iç vesayetten kurtarmak olduğunu belirtti.                Vesayet tarafından sürekli aşağılanan ve ötelenen Müslümanların Ak partinin bu amacına teveccüh gösterdiğini söyledi. Fakat buna rağmen Erdoğan’ın M. Kemal’in “çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşacağız” gibi ifadeleri de kullanarak eklektik bir çerçeve sunduğunu ifade etti. Sonuçta başörtüsü yasağı, imam hatiplerin dezavantajının ortadan kaldırılması, işkencenin kalkması, hukukun keyfiliğinin kaldırılması gibi olumlu gelişmeler yaşandı. Fakat Ak Parti bunu İslami söylemlerle sağlamadı, Avrupa Birliğinin ilkelerinden aldığı güç ile reformları gerçekleştirmeye çalıştı. Sonuç olarak yapılan düzenlemeler tamamen Sünnetullah’a uygun değildi. Ak Parti kuruluş döneminde Batı ile taviz vererek ilişki kurmaya çalıştı. 2003’te çuval geçirme olayından sonra biraz sertleşme yaşandı. Erdoğan İsrail’e gidip Ariel Şaron ile el sıkışarak Batı ile tekrar barışmak istedi. Ak Partinin bu tavizci politikası “ılımlı İslam” olarak tanımlandı.

Bugüne gelindiğinde ise özellikle Arap Baharı’ndan sonra Erdoğan’ın ümmet coğrafyasında en çok sevilen kişi olduğu belirtti. Bu sebeple birçok insan Ak Partinin İslami bir hareket olduğu zannına kapılıyor ve partiye çok fazla umut bağlıyor. Hamza Türkmen, Müslümanların kendi duruşlarını birincil hale getirmediği için böyle bir zaafın doğduğunu ifade etti. Soğukkanlı düşünerek Ak Partinin artılarını da eksilerini de görmenin daha isabetli olacağını savundu.

Hamza Türkmen sistem içinde mücadele edip etmemenin öncesinde ilkelere bağlılığın daha önemli olduğunu hatırlattı. Hz. Yusuf gibi sistem içinde de çalışılabilir, Hz. Davut gibi sistemin kurallarını kabul etmeden de mücadele edilebilir. Fakat her durumda İslami kimlik ile düşünmek ve çalışmak gerektiğini belirtti. Yine Resulullah’ı örnek alıp ve Müslümanlar ile dayanışma içinde çalışılması gerektiğini ifade etti.

Türkiye siyasetinde, en nihayetinde, bir yanda Batıcı ve İslam düşmanı bir taraf var, diğer tarafta İslam’a düşmanlık yapmayan ama eksikleri olan bir taraf var. Böyle bir durumda eksikleri olan tarafa sürekli öğütler vermek gerekir. 2003’ten bu yana vesayet geriletildi, işkence kalktı, ifade özgürlüğü arttı. Böyle bir dönemde İslam’ı tebliğ etmek, Islah hareketini güçlendirip çoğalmak için çok büyük bir imkân olduğunu belirtti Hamza Türkmen. Fakat Müslümanların bu süreçte çok fazla tebliğ çalışması yapmadığını belirtti. Bunun Müslümanların temel konulardan birini gözden kaçırması sonucu olduğunu söyledi. Kur’an’ın Müslümanlara doğrudan iktidarı ve devleti ele geçirme hedefi vermediğini hatırlattı. Buna rağmen birçok Müslüman devleti ele geçirmeyi nihai bir hedef olarak gördü, bu nedenle tebliğ çalışmaları yerine devlet fethedilmeye çalışılıyor. Türkmen, bunun yerine İslam’ı tebliğ etmenin ve örnek gösterilecek bir topluluk olmayı hedeflemenin çok daha önemli olduğunu belirtti. Türkiye’de Müslümanların bunu yapabilecek kapasitesi olduğunu savundu. 1970’lerden bu yana gelen birikim ve perspektifin küçümsenmemesi gerektiğini vurgulayarak bu birikimi amele dönüştürmenin elzem olduğunu belirtti. Hamza Türkmen, hızlı planlar kurup devleti ele geçirmeye çalışmanın Sünnetullah’a uymadığını hatırlattı. Toplumu uyarmadan ve bilinçlendirmeden iktidar olma hedefinin yanlış bir yöntem olduğunu söyledi. Türkiye’de İslami uyanışın erken dönemlerinde bu yöntemi benimseyen çok Müslüman vardı. Henüz 28 Şubat gelmeden toplum yasalarındaki dönüşümle biraz sahici bir şekilde yüzleştiler ve çözülmeye başladılar. Bunlar tedrici yolu benimseyen Müslümanlara “Sen hala orada mısın, hala Seyyid Kutup mu okuyorsun?” diyerek küçümseye çalışıyorlar. Türkmen bu yöntemi benimseyenlerin İslami bir toplumun nasıl kurulacağı konusunda yanlış bir yönteme sahip olduklarını ve okudukları metinleri de yanlış yorumladıklarını ifade etti. Oysa Anadolu coğrafyasında 5-6 yüzyıldır İslami temeli zayıflamış toplum için daha temel çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti. Türkmen bunları savunmamızın iktidar olma gibi bir hedefimizin olmaması, sivil bir din yaşayalım anlamına kesinlikle gelmediğini belirtti. Fakat iktidar olabilmek için temeli güçlü bir şekilde atmanın gerektiğini ifade etti. Bu bağlamda yapılan 3-5-10 kişilik çalışmaların çok önemli olduğunu belirtti.

Hamza Türkmen’in konuşmasından sonra soru-cevaplar ile Mayıs ayı değerlendirmesi son buldu.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi