Röportaj: Adem Özköse
Fotoğraflar: Celal Topçu
İslami Hareket’e Katıl Partisi’ni niçin kurdunuz? Bu isimde bir parti kurmakla neyi hedeflediniz?
İslami Hareket’e Katıl Partisi Kosova halkının gerçek kimliği olan İslami kimliği tekrar canlandırmak için kuruldu. Biz tarihimize, kökümüze dönülmesini istiyoruz. Bunun tek yolu da İslam’dır ve İslam’a dönüştür. Kosovalılar olarak uzun süre Sırpların işgali altında yaşadık. Eğer İslam olmasaydı şimdiye kadar çoktan asimile olmuştuk. 1999’dan sonra ise Sırp işgaline karşı NATO Kosova’ya müdahale etti. Kosova 2008 yılında Sırp işgalinden kurtuldu, resmi olarak bağımsız oldu. Fakat şu an yeni bir işgalle karşıya karşıyayız.
Nasıl bir işgal?
NATO müdahalesi sonrası özellikle ABD kendi kültürünü, yaşam tarzını Kosovalı gençler arasında yaymaya başladı. Şu an Kosovalı Müslümanlar yeni bir asimilasyon süreciyle karşı karşıyalar. Hükümet de Batı kültürünün Kosovalı gençler arasında yaygınlaşmasını yoğun şekilde teşvik ediyor. Bu yeni asimilasyon Batı’dan, özellikle de ABD’den geliyor. Kosova İslami Hareket’e Katıl Partisi olarak hem bu asimilasyonu engelleyip Müslüman Arnavut kimliğini korumak; hem de inanç, kültür ve siyasi olarak tek çözüm yolu olarak gördüğümüz İslam’ın Kosova’da daha da güçlenmesini istiyoruz.
Kosova’daki İslami hareketin nasıl bir geçmişi var? İslami hareket’in dünü ve bugünü hakkında bilgi verir misiniz?
Osmanlı’nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Balkan Müslümanları olarak çok kötü günler yaşadık. Özellikle komünizm döneminde büyük sıkıntılarla karşılaştık. İslam tamamen şahsi yaşantıya indirgendi, resmi alanlardan soyutlandı. İslam’ı şahsi olarak yaşayanlar da gizli olarak yaşamak zorunda kaldılar. Komünist yönetim kendi siyasi çıkarları için imamları kullanıyordu. Fakat bir çok İslam ülkesinde olduğu gibi zamanla Kosova’da da İslami diriliş başladı. Gençler gerçek İslam’ı öğrendiler. İslami Hareket’e Katıl Partisi de Kosova’daki İslami uyanışın sonuçlarından biridir.
Kosovalı Müslümanlar 2008 yılındaki bağımsızlık öncesi bir çok sorunla karşı karşıyaydılar. Bağımsızlık sonrası bu sorunlar aşıldı mı?
2008 yılında Batı tarafından getirilen bu bağımsızlık gerçek bir bağımsızlık değildir. Kosova Sırp işgalinden kurtuldu; fakat bunun karşılığında Batı tahakkümüne girdi. Bağımsızlık sonrası İslami kimliğimiz tamamen yok edilmek istendi. Avrupa Birliği, ABD ve Kosova hükümeti el birliği yaparak laik bir sistem oluşturdular. İslam’ın kamusal alana girmesi engellenmeye, resmi dairlerde de sıkı bir şekilde başörtüsü yasağı uygulanmaya başlandı. Şu an laiklik adeta topluma dayatılıyor. Biz ise buna karşı çıkıyoruz, laikliğin İslam’a aykırı olduğunu savunuyoruz. Bundan dolayı da medya bizi topluma fanatikler olarak göstermeye çalışıyor. Kosova hükümeti uluslar arası alanda kendini daha fazla kabul ettirmek için laik yaşam biçimini topluma dayatıyor.
Tıpkı Bosna savaşını bitiren Dayton Anlaşması gibi Kosova’yı bağımsızlığa kavuşturan Ahtisaari Planı da bir takım çevreler tarafından eleştiriliyor. Siz bu eleştirilere nasıl bakıyorsunuz?
Ben savaş döneminde Savunma Bakanı yardımcısı ve UÇK’nın komutanlarındandım. Biz Ahtisaari Planı’ndaki maddelere karşı çıktık. Hükümetin Ahtisaari Planı’nı kabul etmesinin ardından Kosova topraklarının yüzde otuzu dışarıda kaldı. Ayrıca Kosova’daki Müslümanların genele oranı yüzde doksan altı olmasına rağmen İslam ülkenin temel kimliği olarak kabul edilmedi. Evet, biz komünizm ve Sırp işgali döneminde asimilasyon yaşadık; fakat dinimizden asla vazgeçmedik. Kosova’daki nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arnavut gençler İslam’ı tam olarak bilmeseler de kendilerini Müslüman olarak görüyorlar. Savaş zamanında da en önemli motivasyon kaynağımız İslam’dı. Kosova’nın bağımsızlık anlaşması kullanılarak bizi Batı standartlarına göre çağdaş, laik yapmak istiyorlar. Fakat yüzde doksan altısı Müslüman olan bir topluma laikliği dayatmak zulümdür.
Kosova’da ilginç bir şeyle karşılaştık. Her yerde ABD bayrakları, ABD başkanlarının heykelleri var. Ayrıca caddelere de Bush’un, Clinton’un isimleri verilmiş. İnsanlar bundan rahatsız değiller mi?
Hükümet sürekli “bizi ABD kurtardı, Amerikalılar sayesinde özgürlüğümüze kavuştuk, ABD olmasaydı köle olurduk” propagandası yapıyor. Hatta Kosova hükümeti Amerikalılardan daha Amerikalı… Hükümetin Amerikancı politikaları bir dönem gençlik üzerinde etkili olsa da son yıllarda Kosovalı Müslümanlar uyanmaya, hükümetin Amerikancı politikalarına tepki göstermeye başladılar.
Kosovalı Müslümanlar arasında nasıl bir Türkiye ve Osmanlı algısı var. Komünizm ve Sırplar döneminde yaşanan asimilasyondan Türkiye ve Osmanlı algısı da etkilendi mi?
Bizim dönemimizde okullarda sürekli Osmanlı kötülenirdi. Komünistler Kosovalı Müslümanları önce Osmanlı’dan koparmaya çalışıyorlardı. Bizi Osmanlı’ya düşman etmek için çok uğraştılar; ama bunda başarılı olamadılar. Fakat Türkiye eski Yugoslavya döneminde yapılan Centilmenlik Anlaşması’yla yanlış bir adım attı. Türkiye bu anlaşmayla Kosovalı ve Makedonyalı Arnavutların göçüne izin verdi ve böylece Balkanlar’daki Müslüman nüfus azaldı. Milyonlarca Arnavut Türkiye’ye göç edince bizler Müslümanlar olarak Balkanlarda zayıfladık. Fakat Türkiye’nin son yıllardaki politikaları, özellikle Sırp işgaline karşı UÇK’ya destek verilmesi, savaş zamanında Kosovalı mültecilerin yardımına koşulması Kosovalı Müslümanların gönüllerinin kazanılmasına neden oldu. İslami Hareket’e Katıl Partisi olarak hükümetten okul kitaplarındaki Osmanlı ile ilgili yanlış bilgilerin kaldırılmasını istedik. Sırpların döneminden kalma Osmanlı’yı kötüleyen bu yanlış bilgilerin okul kitaplarından kaldırtmak için elimizden geleni yapacağız.
Kosova’da uygulanan başörtüsü yasağına karşı yapılan gösterilere İslami Hareket’e Katıl Partisi önderlik ediyor. Bu gösteriler vasıtasıyla şu ana kadar herhangi bir aşama kaydedebildiniz mi?
Kosovalı Müslümanlar olarak en büyük problemlerimizden biri de başörtüsü yasağıydı. Düşünebiliyor musunuz, halkının yüzde doksan altısı Müslüman olan bir ülkede başörtüsü yasaklanıyor. Başörtüsü yasağının özellikle okullarda sona ermesi için bir çok kez protesto gösterisi düzenledik, etkili bir kamuoyu oluşturduk. Hem hükümet hem de belediye yöneticileri bu konudaki kararlılığımızı görünce geri adım atmak zorunda kaldılar. Kosova’da yönetimde özellikle belediyeler çok etkilidir. Başörtüsü yasağına karşı verdiğimiz mücadele sonucunda büyük belediyelerin tamamına yakını yasağa son verdi. Yasağın tamamen bitmesi için bir hayli yol kat ettik. İnşallah Milli Eğitim Bakanlığı’na karşı verdiğimiz mücadeleyi de kazanacağız. Biz parti olarak bu yasak tamamen kalkana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Kosova ayrıca Hıristiyan misyonerlerin de etkin oldukları bir ülke… Kosova’daki misyonerlik çalışmaları hakkında neler söyleyeceksiniz?
Kosova’daki Hıristiyanların nüfusları yüzde iki olmasına rağmen Batılı devletleri kullanarak Kosova hükümeti üzerinde etkili oluyorlar. Camilerin açılmasında bir sürü zorluk çıkaran hükümet katedral veya kiliselerin inşasında kolaylıklar sağlıyor. Başkent Priştina’nın en büyük ve en önemli caddesine Rahibe Terasa ismi verildi. Sürekli katedraller ve kiliseler açılıyor. Misyonerlerin rahat hareket etmesinde Hıristiyanların siyasette etkili olmasının da etkisi var. Misyonerler gençlere sürekli Hıristiyanlığı anlatan kitaplar dağıtıyorlar. Dışarıdan desteklenen bu misyonerler hiçbir engelle karşılaşmazken, İslami gruplara yakın dernek ve vakıfların İslam dünyasından yardım alması engelleniyor. Hükümet imamlar vasıtasıyla dini faaliyetleri kendi tekeline alarak İslami grupların halka gerçek İslam’ı anlatmasını da engellemeye çalışıyor.
Fuat Bey, siz aynı zamanda Mavi Marmara’ya katılan tek Kosovalısınız. Filistin davası, Kudüs için mücadele etmek Kosovalı Müslümanlar için ne anlama geliyor?
Bizler Kosovalı Müslümanlar olarak Filistin halkının özgürlük mücadelesinin yanındayız. Filistin halkının bu mücadelesini kendi mücadelemiz olarak görüyoruz. Filistinlilerle aramızda çok kuvvetli bir manevi bağ var. Filistinlilerin yaşadıklarıyla bizim yaşadıklarımız aslında birbirine çok benziyor. Biz de bir zamanlar Balkanlar’da çok güçlüydük, uğradığımız işgallerle bu gücümüz kırıldı. Filistin halkı da İsrail işgaliyle topraklarını kaybetti. Allah bana nasip etti ve Mavi Marmara’ya bindim. Bundan sonra da hem Kosovalı Müslümanlar hem de İslami Hareket’e Katıl Partisi olarak Filistin’in, Kudüs’ün özgürlüğü için üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Kosova İslami Hareket’e Katıl Partisi’ne halkın ilgisi nasıl? Önümüzdeki seçimlerde ilk defa seçimlere katılacaksınız. Seçimlerde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
İslami Hareket’e Katıl Partisi kurulur kurulmaz hem Kosova’nın içinde, hem de Batı’da partimize yönelik büyük bir karalama kampanyası başlatıldı. Hem Batılılar hem de Kosova’daki Batıcılar bizi insanlara büyük bir tehlike olarak gösteriyorlar. Kosova’daki yabancı güçler, Avrupa Birliği polisi beni bir çok kez sorguya aldı. Batılılar İslami Hareket’e Katıl Partisi’nden ve Kosova’daki İslami uyanıştan son derece rahatsızlar. Bu rahatsızlıklarını da açıkça ortaya koyuyorlar. Fakat Kosova halkından İslami Hareket’e Katıl Partisi’yle ilgili son derece olumlu tepkiler alıyoruz.
Batı Basını sizin savaşmaları için Suriye’ye genç gönderdiğinizi, 140’dan fazla Arnavut gencin Baas yönetimine karşı savaştığını iddia ediyor. Bu iddialar doğru mu?
Suriye’deki problem sadece Suriyeli Müslümanların değil; Kosovalı, Türkiyeli, Bosnalı, Malezyalı bütün dünya Müslümanlarının problemidir. Biz Suriye’de Baas yönetimine karşı verilen mücadeleyi doğru buluyoruz ve bu mücadelede Suriyeli kardeşlerimizin yanındayız. İslami Hareket’e Katıl Partisi olarak düzenlediğimiz bir programda Suriye’ye yardım topladık. Bu faaliyetimizden sonra Batı medyası benim Suriye’ye savaşçı gönderdiğimi iddia etmeye başladı. Fakat bu iddia asla doğru değil; ben Suriye’ye savaşçı göndermiyorum. Balkanlar’da yaşayan Arnavut, Boşnak, Türk gençlerinin Suriye’ye gittikleri ise doğru… Bu gençler Suriye’ye Esed’in zulmüne uğrayan kardeşlerine yardımcı olmak, cihad etmek için gidiyorlar.
-Sancaktar-