Mehmed Göktaş / Doğruhaber
Göklerden gelen misafirimizi yine göklere uğurladık
Onu karşılarken de, uğurlarken de gözlerimiz hep göklerdeydi, ufuklarda heyecanla onun hilalini gözetliyorduk.
Gelirken beraberinde bize getirdiği ne varsa göklere aitti, vahye aitti, Cebrail’e aitti.
Bizden alıp götüreceği, hatıra olarak kabul edeceği her şeyi de aynı şekilde alıp göklere götürdü.
Bir ay boyunca üzerimizden akan bir çağlayandı Ramazan, sağanak halindeki bir yağmurdu.
Arınmak isteyenleri arındırdı ve gitti. Kirlenen gözlerimizi ve bakışlarımızı temizledi.
Dillerimize bulaşmış kirli sözleri, lüzumsuz kelimeleri sildi süpürdü, onların yerine Vahyin kelimelerini yerleştirdi.
Tıkanan cömertlik damarlarımızı açtı, paslanan vicdanlarımızı pırıl pırıl yaptı.
Sözün özü, şeytanlarımızı zincire vurdu, öfkelerimize gem vurdu.
Rabbimize sunabileceğimiz güzellikler yaptırdı bizlere.
İşte diyoruz ki, bu güzellikleri sürdürelim, ebedileştirelim. Ramazan’dan kalma hatıralarımız olmalı.
“Elhamdülillah, 2023 Ramazan ayında başlamıştım bunu yapmaya, o günden bu yana hep sürdürüyorum” diyebileceğimiz güzelliklerimiz olmalı.
“Kur’an üzerinde bu kadar yoğunlaşmam, 2023 Ramazan’ından kalan güzel bir hatıradır” diyebilelim. Yani bu yoğunluğu hiç eksiltmeden artık sürdürelim.
Unutmayalım ki, “Elemtera”dan aşağısı ile Allah Teala’nın dinini ne yeryüzüne hâkim kılabiliriz, ne de kendi nefsimize.
Sahura kalktığımızda, aynı zamanda Teheccüd’e kalkmış olduk, teheccüd kıldık.
Ramazandan sonra bir hatıra olarak Teheccüd’ü sürdürmeli değil miyiz?
Allah’ın dinini bu coğrafyaya hâkim kılma iddiasındaki Müslümanlar olarak zaten bizim mutlaka gece hayatımız olmalı değil midir?
Peygamberî deyişle, “Bir süt sağımı kadar da olsa” gece uyanık olup, Allah Teala’nın huzurunda bulunmamız gerekmez mi?
Diğer insanlardan farklı olarak, uykumuzu bölüp Huzur'a varmalı değil miyiz?.
Bilmeliyiz ki, gecesi olmayanın gündüzü yoktur. Gece sabaha kadar yatağa boylu boyuna uzanan birisinin gündüze vereceği hiç bir şeyi yoktur. Gece bizlerin feyizle dolduğumuz, gündüz ise tükendiğimiz vakit değil midir?
Ne güzeldir gece! Yıldızların parlayıp kendisini gösterdiği, nurların tecelli ettiği zamandır ve mekândır gece. Görmüyor musunuz? Bin aydan daha hayırlı olan vakit, gündüz değil gecedir. Rasûlullah’ın (s.a.v) şu yalan dünyadaki en yüce ve mutlu anı olan Mi'rac, gece vuku bulmadı mı?
Evet, gece gönül adamlarının akşama kadar bekleyip durduğu vakittir. Gece samimiyettir.
Gecenin riyası yoktur. Herkes uyurken kalkmalıyız, bir abdest almalıyız soğuk suyla, Rabbimizin huzuruna varmalıyız, boynumuzu bükmeliyiz...
Gecenin nasıl iletken olduğunu göreceğiz. Radyo dalgaları bile gece daha iyi çeker.
Cömertlik damarlarımızın kabarışını Ramazanla birlikte sona erdirmemeliyiz, başkalarına infakta bulunma işini gücümüzün yettiği oranda bir hatıra olarak sürdürmeliyiz. Unutmayalım ki, insanlar sadece Ramazan ayında muhtaç durumda değildirler, insanların ihtiyaçları devam etmektedir.
Yani, demek istiyorum ki, şöyle geriye dönüp baktığımızda, bu Ramazan’dan bizde birkaç hatıra kalmalıdır.
Yoksa niçin bayram yaptığımızı zannediyoruz? Bu anlamda Ramazan bayramınızı en samimi duygularımla tebrik ediyorum.
Kutlu olsun hem Bayramımız, hem Cumamız!