Yaşar Değirmenci / Yeni Akit
Hüzünlü Ramazandayız
Bu yıl da Ramazan’ı çok buruk karşılıyoruz. Gazze’de kan gövdeyi götürüyor. Doğu Türkistan’da ve Hindistan’da Müslüman kıyımı bütün hızıyla sürüyor.
Her Ramazan’dan farklı bir hissiyat içindeyiz, öyle de olmalıyız. Çünkü bizim sabah ile akşam ezanı arasında tuttuğumuz orucu, Gazzeli kardeşlerimiz günlerdir, sahuru yaşamadan ve iftar etmeden tutmak durumundalar. Buruklukla, hüzünle oruca başlıyoruz. Orucu gün boyu yaşarken bunu da gönlümüzde tutmamız ve gözümüzü başka yere çevirmeden şuurlu bir Müslüman gibi Gazze’nin hüznünü, kederini, acısını kuşanmamız gerekiyor. Rabbimize niyazımızı, gözyaşlarıyla aczimizi itiraf ederek, hem bağışlanma hem inşirah hem felah dilemek borcundayız. Başka türlüsü, bizi oruçla gerçekten irtibatlı kılmaz, pek çok ibretle dolu bu tecrübenin idrakine vardırmaz.
Bulunduğumuz ülkemizin insanları çekilen sıkıntılarla beraber birçok nimetlere sahip. Çeşitli nimetlere sahip olanların bu nimetlerden yoksun olanları düşünmesi icap eder. Üzerimizdeki, elimizdeki imkanları, halinden çok daha mütevazı bir hale getirmeliyiz. Böyle bir zamanda, bu mübarek ayda bile tok açın halinden anlamayacaksa, Ramazan-ı Şerif’in manevi ikliminden nasiplendiğimizi söyleyemeyiz. Tuttuğumuz orucu düşünerek değerlendirelim.
Oruç, bütün ibadetlerin özü ve özeti gibidir; dahası, bütün ibadetlerin özellikleri Ramazan ayı boyunca oruçta özetlenir. Neresinden bakarsanız bakın, oruç, diğer ibadetlerden pek çok bakımdan ayrılan benzersiz bir ibadettir. Ramazan orucunun benzersizliği ile Allah’ın benzersizliği arasındaki bu hayatî irtibat düşünüldüğünde Şura suresinin 11. Âyetini düşünerek okuduklarımı paylaşayım.
“…O’nun zatı gibi, O’na benzer gibi bir kanun koyucu da yok. Her şeyi işiten, bilen ve gören O’dur; doğruları insanlara duyuran, doğru yolu gösteren de O’dur.” (42 Şura 11)
(Allah’ın her açıdan benzersizliğini ve eşsizliğini ifade eder. Âyet, tevhidin şartı olan Allah tasavvurunu inşâ eder. Zat, sıfat ve eylem itibarıyla hiçbir yaratılmış O’nunla kıyaslanamaz. Yaratanla yaratılanlar arasındaki mahiyet farkına işaret eder. Bu yasayı koyan Allah bundan beridir. Tek olmak O’na mahsustur. O’nun benzeri ve O’nun gibisi yoktur. Bu göz kamaştırıcı eşsiz düzeni en ince ayrıntısına kadar O’nun gibi kanun koyup düzenleyerek idare edebilecek olan biri de O’nun zatıdır. O’na benzer gibi bir kanun koyucu da yok.)
Oruç; beşerî özellikleri terk etmek, böylelikle ilâhî özelliklerle donanarak Allah’a yaklaşmak ve yükselmek demektir. Bunları düşünüp yazarken Siyerde geçen şu bilgiyi de nakledeyim.
Ramazan gelince Peygamber Efendimiz sahabesini topladı, şöyle buyurdu;
“Suphanallah! Daha neyi bekliyorsunuz? Sizi ne bekliyor biliyor musunuz?” Hz. Ömer telaşlandı ve “Ey Allah’ın elçisi, Vahiy mi indi? Yoksa düşman mı geliyor?” Efendimiz; “düşman gelmedi lakin Ramazan geldi. Allah bir gecede bu kıble ehlinin tümünün günahlarını affedecek!” Orada bulunanlardan birisi “vay vay” dercesine başını salladı. Efendimiz o kişiye dönerek; “sanki göğsün dediğimizin zor olduğunu sana fısıldadı.” Adam: “Hayır vallahi ey Allah’ın resulü, ama şunu düşündüm.
Münafıklar var, onları düşündüm Allah o şer olan kişileri, münafıkları da mı affedecek?
Efendimiz şöyle buyurdu:
“İnanıyor görünüp inanmayan münafık kâfirdir. Kâfire ise Ramazan›da bir af yoktur.”
...
Şu hadis-i şerifle bitireyim. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına bir şey gelirse, ‘şöyle yapsaydım, böyle olurdu’ diye hayıflanıp durma. ‘Allah’ın takdiri bu, O, ne dilerse yapar’ de. Zira ‘eğer şöyle yapsaydım’ sözü şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar.”