Ahmet Varol / Yeni Akit
Ramazan ve ümmet dayanışması
Türkiye’de büyük bir felaketin yaşanmasının ardından ilk Ramazan ayına girmiş bulunuyoruz. Yüce Allah’tan bu mübarek ayı yaraların sarılmasına ve kardeşlik dayanışmasının artmasına vesile kılmasını diliyoruz. Temennimiz bu mübarek ayın tüm İslam âlemine hayır ve bereket getirmesidir.
Ramazan Müslümanlarda ümmet bilincini güçlendirmek için önemli bir fırsattır. Çünkü bu mübarek ayda Müslümanlardan istenen vazifelerden biri de birbirlerinin dertleriyle dertlenmeleridir. Bu aya özel olarak fitre sadakasının konması işte bu “ilgilenme” talebinin sembolik bir uygulamasıdır. Verenler açısından sembolik olsa da ihtiyaç sahiplerinde basite alınamayacak rahatlamaya vesile olmaktadır.
Oruç en başta Allah’a karşı bir kulluk sorumluluğu ve ibadet olmakla birlikte hikmetlerinden biri aç ve ihtiyaç içindeki mü’minlerin sıkıntılarını hissetmek ve anlamaktır. Bu hikmet iman kardeşliğinin ve ümmet bilincinin önemine biraz daha dikkatimizi çekiyor.
Yüce Allah; “Mü’minler ancak kardeştir.” (Hucurat, 49/10) diye buyurarak tüm mü’minleri kardeş ilan etmiştir. Aynı zamanda bu kardeşliğe herhangi bir sınır da konmamıştır. İster İslâm coğrafyasında yaşıyor olsun isterse bir başka ülkede, bir mü’min diğer mü’minlerle kardeştir.
Ümmet bilincinin gerçek anlamda hâkim kılınabilmesi için Müslümanların iradeleri dışında ve genellikle ulusçu anlayışlara göre çizilmiş sınırların aşılabilmesi, tüm Müslümanları bir bütün olarak kabul eden anlayışla hareket edilmesi gerekir. Eğer böyle hareket edilirse mekânda yakınlığa ek olarak ihtiyaçta öncelik de dikkate alınacaktır.
Ramazan bir eğitim, nefis terbiyesi ve günâhlardan arınma dönemidir. İman kardeşliği bilincini güçlendirmek için de bu mübarek ayın oluşturduğu havadan yararlanmalıyız.
Dünya Müslümanları mübarek Ramazan ayına bu yıl da çeşitli sıkıntı, ızdırap ve acılarla giriyor. Bazı yerlerde Müslümanlar kalabalık kitleler halinde mülteci kamplarına sıkıştırılmış durumdalar. Bunlardan oruç tutabilenler iftar ve sahurda yiyecek bir şey bulabilmek için çeşitli yardım kuruluşlarının eline bakıyorlar. Birçok Müslüman, sömürgeci güçlerin hizmetindeki uluslararası örgütlerin duyarsızlığından cesaret alan işgalcilerin kurduğu esir kamplarında veya zindanlarda Ramazanı geçiriyor. Pek çok İslam beldesinde hiçbir yerden geliri olmayan binlerce Müslüman aile, yardımseverlerin veya hayır kurumlarının dağıttığı üç beş paket erzakla Ramazanı çıkarabilmenin hesaplarını yapıyor. Bütün bunlar Müslümanların başsız kalmasının, birlik ve bütünlük içinde haksızlıklara karşı duramamalarının ortaya çıkarmış olduğu manzaralardır.
Ramazan ayında Müslümanlar arasında kardeşlik ve dayanışma ruhu canlanıyor. Yardımlaşma ve dayanışma duyguları etkisini gösteriyor. Ancak mü’minler olarak ilgi alanımızı biraz geniş tutmamız, ümmet bilinci içinde tüm Müslümanların dertleriyle dertlenmemiz gerekir. Maddi imkanlarımız sıkıntı içindeki tüm Müslümanlara el uzatmamız için yeterli olmayabilir. Ama hiç olmazsa düşünce ve ilgi sınırlarımızı daraltmamalıyız. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kimliği taşıyan herkesin bizim kardeşimiz olduğunu unutmamalıyız. Ayrıca destek ve yardım ellerimizi uzatırken yakınlığın yanı sıra önceliğe de önem vermeliyiz.
Bu yılın Ramazan ayı öncesinde Türkiye’de yaşanan deprem felaketinden dolayı, bu felaketten etkilenen insanlarımızın tabii ki bizim açımızdan bir önceliği var. Ancak felaketin çok büyük olması sebebiyle sadece öncelik verilmesi yeterli değil, aynı zamanda bu yılki iyiliklerimizin geçmiş yıllara nispetle daha çok olmasına ve böylece yaraları sarmak için paylaşımı artırmaya da ihtiyaç var.
Bilindiği üzere Ramazan’da iftar davetleri verilmesi bir gelenek halini almış durumda. Bu iyi bir gelenek. İhtiyaç sahipleri için verilen iftarlar yine devam etsin. Ama ben şahsen, eşi dostu ağırlamak, tanıdıkları bir araya getirmek amacıyla iftar verilmesi için tahsis edilen bütçelerin bu yıla özel olarak depremden zarar gören kardeşlerimize gönderilmesini öneriyorum.