Selahaddin E. Çakırgil’in yorumu:
İlâhiyatçı bir prof., ‘namaz kılmayan müslümanlar’ hakkında, -kahvehane ağzı bir uslûb ile-hakaret ifade eden sözler söylemiş TRT ekranlarından, bir İftar Programı’nda.. Program sunucusu durumu kurtarmaya çalıştıysa da, ağızdan çıkan söz, yaydan fırlayan ok gibidir. Mutlaka bir yerlere çarpar ve yaralar, zedeler.
O Prof. efendi, belki de inancının tebliğini yaptığını sanmıştır. Ama, insanları irşad edip kalblerini mi ısındırmıştır; yoksa bir hışım ve nefret duygusu mu uyandırmıştır?
Hatırlayalım: Bunalan müslümanlar, Hz. Peygamber (S)’e, ‘düşmanlarına lanet etmesi’ çağrısında bulununca, Hz. Peygamber (S), bu isteklere, ‘Enbiya-107’de yer alan ve ‘Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik..’ meâlindeki‚ ‘vemâ erselnâike illâ rahme-t’en li-l’âlemîn’ âyetiyle karşılık vermişti.
Kur’an-ı Kerîm, (Tahâ-44)’de, Fir’avun’la görüşmeye giden Hz. Mûsâ’ya, ‘Ona, ‘qavl-i leyyin’le, mülayemetle hitab et!’ meâlinde uslûb telkin edildiğini de bildirir.
‘Rahmet dini’ olan İslam’ın, hışımlı ifadelerle tanıtmaya ihtiyacı mı var?