Faruk Beşer’in, Yeni Şafak’ta yayımlanan (3 Mayıs 2019) yazısı:
Yine Ramazan’ın tespiti, yine Müslümanların perişanlığı
Her Ramazan, her bayram yazıyoruz ama yine yazmak zorundayız.
Müslümanların perişanlığını Ramazan’ın ne zaman başlayacağını tespit edememeleri kadar net gösteren başka bir konu yoktur dense yeridir. Her sene dünyanın her tarafında dünyalar kadar söz söylenir, yazılar yazılır ve bir arpa boyu yol alınamaz. Oysa doğru yerden bakmamız halinde konu o kadar basittir ki, bunu anlamıyor olmamız insanı kahrediyor.
Meselenin önemli noktalarına tekrar değineceğiz ama uygulama açısından şu kuralı da söylemeliyiz: Resulüllah buyuruyor ki, ‘Oruca herkesin başladığı günde başlanır, bayram herkesin bayram ettiği gündür, kurban da herkesin kurban kestiği gündür’ (Tirmizi). Yani durum ne olursa olsun oruca hep beraber başlanır, hep beraber bayram edilir. Buna göre pazartesi hep beraber oruca başlayacağız, 4 Haziran Salı günü de hep beraber bayram edeceğiz. İşin uygulaması böyledir, başka türlü davranmak doğru olmaz. Bu hadisi şerifin bir işareti de şudur: Tespitte hata olsa bile Müslümanların birlikte hareket etmeleri, yanlış yapmamalarından daha önemlidir. Bu sebeple benim burada söyleyeceklerim kimseyi bağlamaz.
Ancak ulema ve ilgililer açısından meselenin bilinmesi gereken yönleri vardır. Çok kısa olarak özetlemeye çalışayım:
1. Allah’ın kâinattaki ayetleri ile Kuranıkerim’deki ayetleri birlikte anlaşılmalıdır. Birini anlamadan diğerini anlayamayız. Güneş de, Ay da Allah’ın birer ayetidir ve dakik bir hesap ile hareket ederler. Bu ölçülü hareketin bir sebebinin de bizim onlar ile hesabı öğrenmemiz olduğunu bizzat Kuranıkerim söyler.
2. Ramazan’ı başlatmak için Hilal’i görmek bizatihi bir ibadet değildir. Önemli olan Ramazan ayını/şehrini doğru tespit etmektir. Bu tespit için Resulüllah (sa) kendi zamanında üç farklı yol göstermiştir: Hilal’i bizzat görmek, bu mümkün değilse Şaban’ı otuza tamamlamak, ya da takdir etmek. Takdir hesap demektir. Bu farklı metotlar da gösteriyor ki, asıl olan rü’yet değil, Ramazan’ın doğru tespitidir. Allah da (cc) Hilal’i gördüğünüzde demiyor da, Ramazan ayına/şehr-i Ramazana ulaştığınızda oruç tutun buyurur.
3. Tarihte Müslümanlar ibadetlerini doğru zamanlarda ve doğru mekânlarda yapabilmek için özellikle astronomi bilimini geliştirmişler ve meseleyi doğru anladıkları zamanlarda bu bilimden sonuna kadar yararlanmışlar. Hatta Hicri V. Asır’da yaşayan Subkî, ‘eğer bir gün hesap bize çok kesin sonuç verirse o zaman rü’yete değil hesaba bakarız. Çünkü önemli olan Ramazan’ı en doğru şekilde tespittir’ demiş. Müslümanlar varlığı anlamaktan uzaklaştıkça İslam’dan da uzaklaşmışlar.
4. Yeni ayın başlangıcı tamamen kozmolojik bir ayettir ve dünyanın hiçbir yerine göre farklılık arz etmez. Bu da güneşin, ayın ve dünyanın fezada aynı düzlemde buluşmaları anıdır, bu durum ayda bir kez gerçekleşir ve yeni kameri ay da bu kavuşum/içtima ile başlar. Bu sene Ramazan ayının başlangıcı olan kavuşum yarın (4 Mayıs cumartesi) Greenwich saatiyle 22.46, yani Türkiye saatiyle 20.46’dır. Bunun anlamı şudur: Yarın akşam saat 08.46’da bütün dünya için Ramazan girmiştir ve henüz sahuru bitmemiş olan ülkeler Pazar günü oruca kalkmalıdırlar. Bu başlangıç bu sene Hindistan’ın doğusuna tekabül ediyor. Oysa rü’yet gerçekleşmeyeceği için Diyanet Takvimi, Ramazan’ı pazartesi başlatıyor, bu çok açık bir yanlıştır.
5. Dünyada şu anda bu kabil dini meseleleri dert edinen bir İslam devleti yoktur. Herkes meseleyi siyasi ya da ideolojik olarak ele alıyor. Sn. Mehmet Görmez zamanında Diyanet İşleri Başkanlığı meseleyi pek çok yönüyle ciddi olarak ele almış ve birkaç yıl önemli çalışmalar yapılmıştı. Ancak ilk düğmenin yanlış iliklenmesi sebebiyle sonuca varılamadı. İlle de rü’yet diye tutturan ideolojik fırkaların mahalle baskısı sebebiyle, hem hesaba itibar edelim, hem de rü’yeti esas alalım gibi bir garabet izlendi ve bu kadar kolay bir mesele ne yazık ki, halledilemedi.
6. Rü’yet diye tutturanların hadis anlayışları da ayrı bir garabettir ki, bunu da oturup saatlerce konuşmak gerekir. Sen yanlış düşünüyorsun diyenlerle tartışmaya hazırım.
7. Fakire göre mesele Müslümanlar için aynı zamanda bir onur ve haysiyet meselesidir. Mehmet Görmez’in 2016’da gerçekleştirdiği geniş katılımlı ve kısmen sonuca yaklaşılan en son uluslararası toplantıda bu fakir de vardı. Toplantıda Fransa temsilcisi şöyle bir şey söyledi: ‘Biz ülkemizde resmi makamlara müracaat edip bayramlarımızın tatil olmasını talep ediyoruz, ancak farklı Müslüman gruplar üç farklı gün bildirince adamlar şaşırıyor ve hangisi doğru ise lütfen bize onu bildirin ki, tatil yapalım diyorlar. Doğrusu bendeniz bu hali bir zül olarak görüyor ve utanıyorum. Meselenin vebali ideolojik saplantılarla Müslümanların kafasını karıştıranlara aittir. Bilen biliyor ki, Türkiye’de bazı fırkaların hedefi bu problemin halledilmesi değil, farklı kalarak kendi varoluşları meselesidir.