Taha Kılınç / Yeni Şafak
Ramazan takvimi-III
İslâm coğrafyasını tanımak ve anlamak… Cümleyi bu şekilde yazınca kolay, ama aslında böyle bir hedefe odaklanmak, bütün bir ömrü kaplayacak uzun, devamlı ve yorucu bir çabaya katlanmaya razı olmak demek. Çünkü karşımızda çok katmanlı, çok boyutlu, çok bilinmezli ve çok renkli bir coğrafya var. Üstelik sınırları sürekli genişleyen, devamlı gündemde olduğu için de dünyanın her yerinden herkesin ilgilendiği, bu sayede hakkında yapılan çalışmaların her geçen gün çeşitlendiği bir coğrafya… Geçen yazıda, İslâm coğrafyasına dair güncel okumaları hiç bırakmamak gerektiğinin altını çizerken kastettiğim de buydu zaten.
Şimdi, bu muazzam birikime dair aşinalığımızın artması adına birkaç noktaya daha değinmek istiyorum:
Sosyal medyadaki tuzak
Sosyal medyayı “yegâne bilgi kaynağı” görmek, günümüzde her yaştan insanın düştüğü en büyük tuzaklardan biri. Evet, oradaki bilgi akışı mühim, ama bilginin malumat olmaktan çıkıp marifete dönüşmesi ve tefekküre kapı açması için, okumanın bereketinden kopmamak gerekiyor. Sosyal medyada birkaç hesap takip ederek İslâm coğrafyası öğrenilmez ve anlaşılmaz. Temeli oturtmak için, ekranlardan satırlara dönmek şart. Üstelik ekranların dikkat dağınıklığı, odaklanma problemleri ve hafıza zayıflığını beraberinde getirdiği artık herkesin kabul ettiği dezavantajlar. Asılsız ve yanıltıcı içeriklerle manipülâsyonlar da cabası.
Çizilmiş haritaları çizebiliyor muyuz?
Genç arkadaşlarla sürdürdüğümüz İslâm dünyası çalışmalarında, sözü mutlaka haritalara getiririm, hatta zaman zaman harita çizme atölyeleri de yaparız. Harita çizmek ve coğrafyamızın hudutlarını zihinlerde canlandırabilmek, olmazsa olmazlarımızdandır zira. Ancak şunu esefle müşahede etmişimdir: Batılıların çizdiğinden -haklı biçimde- şikâyet ettiğimiz haritalarımızı, o haliyle bile kâğıda aktarmaktan aciziz. Çizilmiş haritayı bile çizemezken, yeni haritaları nasıl çizebileceğiz? Hafızalarımıza yerleştiremediğimiz bir coğrafyanın hudutlarına nasıl sahip çıkacağız?
(Teknolojinin insan hafızasına ve düşünme potansiyeline verdiği hasarı, henüz yeterince konuşmaya başlamadık. Mesela, yönümüzü kaybetmemizde -bunu her anlamıyla söylüyorum-, sözde bize istikamet kazandırmak için icat edilen navigasyon cihazlarının rolü nedir? Eskiler bulundukları konumu güneşe, aya ve yıldızlara bakarak kusursuz biçimde tayin ederken, bizler mesela navigasyon veya kıble “aplikasyon”larımız bozulsa, yönümüzü / kıblemizi bulabilecek durumda mıyız? Tüm bunlar, üzerinde düşünmeye değer meseleler…)
Genelden özele doğru
Coğrafyayı bölgelere ayırmak, her bir bölgeyi belli bir zaman içinde yoğunlaşarak incelemek, ardından daha özele doğru inerek bakışları derinleştirmek gerekiyor. Bir tanıdığım, Kur’ân’ı okurken böyle bir disiplin tutturmuştu: “Bu yıl Bakara yılı, tamamen bu sureye yoğunlaşacağım” diyordu, sonrasında surenin detaylarını aylara bölüp çalışmasına devam ediyordu. İslâm dünyası için de böyle bir usul muvafık görülebilir. Genelden özele ilerlerken ülke okumalarına, biyografilere, hatıratlara, siyasî ve dinî hareketlerin tarihlerine vs. sıra gelir. Uzun soluklu, ama kalıcı bir bilgilenme serüveni ortaya çıkar.
Her güne yeni bir bilgi
“Bir ajanda edinin. Her güne, İslâm coğrafyasına dair yeni bir bilgi ekleyin. Yılın sonunda, elinizde müthiş bir birikimin oluştuğunu göreceksiniz.” Genç arkadaşlara bu tavsiyeyi sıklıkla tekrarlarım. Hatta bu ajandalar çeşitlenebilir: Suriye ajandası, Filistin ajandası, Mısır ajandası… Böyle bir çalışmayı yürütebilmenin sırrı da “merak” kelimesinde gizli. Sürekli soru sormak, sürekli yeni bir şeyleri öğrenmeyi istemek ve merakla bilginin peşine düşmek. Başka türlü ajandalar dolmaz.
Yerinde görmek
Tüm bunların sonunda, elbette coğrafyayı bizzat ziyaret etmek ve yerinde görmek de elzem. Formülümüz şöyle: En yakından başlayıp uzaklara doğru açılacağız. Kudüs’e, Buhara’ya, Semerkand’a, Endülüs’e vs. gitme hayali kurarken Edirne’yi, İznik’i, Amasya’yı gündemine hiç almayan insanlar tanıyorum. Oysa yakından başlasalar, uzaklar da kolaylaşacaktı. Hayat böyledir. Önce elden geleni yaparsınız, imkânsız görünenler de zamanla mümkün hale gelir.
***
Geçen yazımdan sonra, Mustafa Kutlu Üstadımız aradı ve “Kardeşim, okumanın önemine vurgu yapmışsın ama neyi okuyacağımızı söylememişsin. Lütfen kitap adı da zikret, işimiz kolaylaşsın” dedi. Emir büyük yerden madem, “Ramazan takvimi-IV” diye devam edip bazı kitaplara işaret etmek şart oldu. Nasipse, cumartesi günü, İslâm coğrafyasına dair bir okuma listesiyle bu köşede buluşalım.