Ramazan ayı yaklaşırken hatırlanması gerekenler

Erol Erdoğan, Ramazan ayı yaklaşırken ailelerin çocuklarla iletişimi noktasında Ramazan'ın önemli tesirini hatırlatıyor.

Erol Erdoğan / Lacivert

Oruç ayının mevsim etkisini tazelemek

Aileler, çocuklarına İslam'ı, Kuran'ı, namazı, camiyi sevdirmeye dair yöntem tavsiyesi istediklerinde "Ramazan ayını kaçırmayın" diyorum. Uzun bir yapılacaklar listesi bekleyen insanlar, cevabım karşısında şaşırıyorlar. Şaşkınlığın gülümseye dönüşmesiyle "Ramazan ayı gelince, oluşturacağınız oruç iklimine çocuğunuzu teslim edin, onlar aralarında hallederler, istediğinizden fazlası olacaktır" diye ekliyorum.

En az yirmi yıldır ailelere böyle tavsiyelerde bulunuyorum. Çocuklarına Müslümanlığı sevdirmek isteyenlere Ramazan ayını önermeye, kızlarımın çocukluk dönemlerinde ailecek geçirdiğimiz Ramazan aylarında, kendi çocukluk Ramazanlarımı hatırlayışımla başladım.

Sonraki yıllarda Ramazan ve çocuk ilişkisi üzerine okumalarımı, araştırmalarımı ve tefekkürlerimi yoğunlaştırdım. Ramazan ayı ile çocuğun masalımsı birlikteliğine zaman içinde hayranlığım arttı. 2013'te yayımlanan İnsan Mevsimi kitabımda, çocuk ve Ramazan ilişkisine dair üç yazıya yer verdim. 2016'da yayımlanan Oruç Mevsimi kitabında da konuyu farklı yönleriyle detaylıca işledim.

Çocukluktan yaşlılığa Ramazan'ın bitmeyen etkisi

Çocuklara İslam'ı, Kur'an'ı, namazı, camiyi sevdirmek için oruç günlerini önerişim, çocukluk Ramazanlarımın bendeki latif etkilerinden kaynaklanıyor. Çocukluğumun ilkokul sona kadar olan bölümü Sinop'taki köyümüzde, sonraki yıllar İstanbul'da geçti. Köy Ramazanlarını geniş aile ortamında yaşadım. Bu Ramazanların bir kısmı sıcak yaz Ramazanlarıydı.

Babamlar oruçlu iken gün ortasında bile tarlada sıcak atında çalışıyorlardı. Onların zorluğa sabrı ve oruca sadakati, iftar ve sahur sofralarındaki mutluluğu, teravihlerdeki muhabbeti, bayramlardaki paylaşımcılığı bana İslam'ın çocuksu, coşkulu ve insanî yönlerini derinden tattırdı.

İlkokuldan sonraki çocukluk ve gençlik zamanlarımı büyük ölçüde Erenköy, Fatih, Üsküdar'da geçirdim. İstanbul'un Ramazanları ışıltılı ve renkli, köy Ramazanları masal tadında ve gökyüzü genişliğindeydi. İkisi de güzeldi.

Yemek her zaman güzeldi ama iftar sofrası bambaşkaydı; camiler Ramazan'da bayram düğün yeriydi; büyükler çocukları hep seviyordu ama bayramda harika seviyorlardı; gece her zaman esrarengizdi ama sahur sofrası, ezan ve davul olan gece daha heyecanlıydı; büyükler her zaman dua ederdi ama Ramazan'daki duaları çok samimiydi. İşte bu müthiş iklim, içine dâhil olan herkesi, en çok da biz çocukları sarıp sarmalıyordu.

Çocuk ile Ramazan arasında öyle bir dostluk oluşuyor ki, bu büyüleyici ilişki insanı hayatı boyunca etkiliyor. Çocuk dindarlığının en büyük zemini Ramazan ayıdır. Sahur, iftar, teravih, ezan, bayram gibi Ramazan'ın her durağı çocuğun zihninde ve yüreğinde cennete kapılar açar, çocuk her durakta doğal dindar olma yolunda ilerler.

Ramazan'ın iyileştirici ve kuşatıcı ikliminden çocuk kadar etkilenen diğer grup yaşlılardır. Bir çocuk kadar ruhu incelen ileri yaştaki insanlar, her yıl Ramazan'ı dört gözle beklerler. Yaşlılar, Ramazan'daki şefkat, merhamet, paylaşım, sevgi, dayanışma ikliminde kendilerini iyi hissettikleri gibi ileriye dair umutları da artar. Bir yaşlı insan, bereket ve huzurla geçirdiği Ramazan ayının etkisiyle, çocukları ve torunlarını iyi bir dünyada bıraktığı duygusuna erişebilir.

Ramazan'ın dayanışmacı ve paylaşımcı iklimi yoksulları, yetimleri, göçmenleri, öğrencileri, gurbet insanını da mutlu eder. Böyle insanlar hâl hatır sorma, kumanya ikramı, maddi yardımlar, iftar ve sahur davetiyle umutlarını artırırken, varlıklı insanlar da birilerinin gözlerindeki sevinci çoğalttıkları için kendilerini nasipli sayarlar.

Mekânın oruç mevsimine dâhil olması

Ramazan ayı insanları iklimine çekmekle kalmıyor, sokakları, mahalleleri ve şehirleri de manevi ikliminden faydalandırıyor. Mukabele sesleri camiler ve apartmanlardan yollara taşarak her yere vahyi ulaştırırken, meydan ve sokak iftarları ile şehrin taşı toprağı oruçla tanışır, mahyalar ve minare şerefeleri de şehrin göğünü Ramazan ile taçlandırır. Bende oluşan his, evrendeki her zerrenin, her canlının, her eşyanın, her mekânın Ramazan neşesiyle hemhâl olduğudur. Ramazan günlerinin mevsim etkisi, müminlerin iman, taat ve takvalarını ziyadeleştirirken, çocuklara dindarlığı sevdirir, yaşlıları ferahlatır, fakir fukarayı hayata bağlar, varlıklı insanları paylaşımcı yapar, bütün bir âlemde terapi etkisi meydana getirir.

Oruç mevsiminin sosyal, kültürel, folklorik yönü o kadar güçlüdür ki, oluşan latif ve zarif dindarlık iklimi, İslam mensubu olmayanları da doğal biçimde etkiler. Zaman zaman telaffuz edilen "Sosyolojik Müslümanlık" veya "Kültürel Müslümanlık", büyük ölçüde Ramazan etkisiyle oluşur. Sosyolojik veya kültürel Müslüman olarak tanımlananların anlattıkları güzelliklerin çoğunluğu, Ramazan aylarının etkisiyle oluşmuş hasletlerdir.

Ramazan ayının insanı, zamanı, mekânı, eşyayı kuşatan mevsim ve iklim etkisi onun çok yönlü bir ibadet olmasının yanı sıra Müslümanların bu ayı coğrafyalarının ve çağlarının imkânlarınca kültüre, geleneğe, edebiyata, musikiye, medeniyete dönüştürmeleriyle de ilişkilidir. İbadetler bir açıdan mali ibadetler ve bedeni ibadetler olarak ikiye ayrılır. Ramazan ayında namaz kılmak, oruç tutmak, Kur'an okumak gibi bedeni ibadetlerin yanı sıra sadaka ve fitre vermek, iftar sofrası düzenlemek, kumanya dağıtmak gibi mali ibadetler de vardır.

Komşularımız, akrabalarımız, iş arkadaşlarımız, kapımızı çalanlar, bir öğrenci veya yetiştirme yurdunda kalanlar, hapishanede ömür törpüleyenler, sokakları ev edinmişler, yetimler, kimsesizler, gurbetçiler veya göçmenler; herkesle paylaşacak bir şeyimiz olur Ramazanlarda. Kediler, köpekler, güvercinler ve bütün canlılar, oruç mevsiminde insanın paylaşımcı erdeminden nasiplenir. Hatta sabırlı ve iradeli olmak, açlığa ve susuzluğa tahammül etmek gibi üçüncü bir başlıkta da ruhani-psikolojik ibadetleri sayabiliriz.

Ramazan ayı böylece dini ve ahlaki arınmanın, toplumsal iyileşmenin, kültür ve değer aktarımının merkezi olur. Ramazan'ın on bir ayın sultanı kabul edilmesi, biraz da, dini, sosyal, ahlaki, kültürel ve tıbbi bakımdan bütün aylardan her yönüyle bereketli olması sebebiyledir.

Ramazan ayı o kadar sultandır ki, fıkıh ve tefsir gibi ilimlerin yanında tıptan sosyolojiye, edebiyattan musikiye, gastronomiden mimariye, folklordan psikolojiye, eğitimden sanata kadar geniş bir alanda Ramazan'a dair konuşmamız mümkündür hatta zorunludur.

Ramazan'da ilginç insan hâlleri

Oruç günlerinde "ilginç" tanımlanacak öyle hâller olur ki, bunların bazısında gülümsemek, bazısında inceden düşünmek gerekir. Bunlarda da Ramazan aylarının iklim etkisi görünür.

Yıl boyu gece yarılarına kadar açık olan içkili yerlerden bazılarının Ramazanlarda kapalı olması, içki içenlerin sarhoş eden içeceklere ara vermesi bunların başında gelir. Günde birkaç paket sigara içen bir insanın gün boyu sigarasız durabilmesi de öyle. Sigarayı bırakmak isteyenlerin Ramazan ayını bu kararına vesile yapması, bazılarının da ezanla birlikte sigarasına sarılmasını ilginç Ramazan davranışları arasında sayabiliriz.

Her an bir şey yeme içme eğiliminde olan çocukların, tekne orucu tutabilmeleri, ilk gün orucunda oluğu gibi bazen tam gün oruçlu olmaları da Ramazan'a has ilginçliklerdendir.

Kavga, saldırı, cinayet gibi olayların Ramazan aylarında genelde azalması ile küslerin Ramazan günlerinde ya da bayramda barışmalarını da listeye dâhil edebiliriz. Normal zamanlarda selamlaşmayı akıllarına getirmeyenlerin, Ramazan'da ve bayramda, komşusuyla selamlaşma beklentisine girmesi de bu ayın hoşluklarındandır.

En tutumlu insanın bile cömert olması, hayırseverlerin normal zamanlara göre daha paylaşımcı davranması, ayni ve nakdi bağışların artması, insanların yardımcı olabileceğim biri var mı diye araştırma yapması da Ramazan'ın hoş ilginçlikleri arasında sayılabilir.

Üç beş rekâtlı vakit namazında tembellik gösterenlerin Ramazan gecelerinde camileri sokaklara taşacak kadar doldurmaları ile yürümekte zorlanan yaşlıların ziyaret için cami cami dolaşmalarını da hoş ve ilginç davranışlar arasına dâhil edebiliriz.

Orucun iklim etkisi

Ramazan ayı gerçekten insanı ve toplumu kendine getiriyor, sonraki bir yıl boyunca, insan bu kendine gelişin dinamizmiyle idare ediyor. Ancak modern dönemlerde Ramazan'ın mevsim etkisi azaldı; oruç günleri çocuğu, genci, kadını, yaşlıyı, yoksulu, göçmeni, kimsesizi; sokağı, mahalleyi, şehri; geceyi, gündüzü, göğü eskisi kadar sarıp sarmalayamıyor. Maddi yardımlar çoğalsa da iklim boyutu azalan Ramazanlar yeterince şifalı olamıyor. Bu eksilme dine, Ramazan'a, oruca ait değil, eksilmeler bizim.

Öyleyse "Ah o eski Ramazanlar" veya "Nerede o eski bayramlar" yakınmalarından kurtularak toparlanmalıyız. Bu söylemler sorumluluktan kurtulmaya çalışmanın dışavurumudur. Bize eski Ramazanların harikuladeliğini yaşatanlar çocukluk dönemimizin büyükleridir. Bugünün çocukları ve gençlerine Ramazan'ın tadını yaşatacak olan bizleriz. Keyfiyeti azalan ne oruçtur ne de Ramazan. "Eski Ramazan" demek yerine kendinde eksilenin peşine düşmeli insan. "Gerçek bayramlara erişmek" temennisinden de vazgeçelim. Her bayram gerçektir, biz gereğini yapalım.

İnsan için hürriyetten daha güzeli yoktur. Kendini her türlü ilahtan azat ederek Allah'a ram olan insan tutkular, hazlar ve tüketiciliğin esiri olmamalıdır. Modern insan her şey hızlıca olsun istiyor. Oruç, sabır ve irade eğitimiyle modern insanın şifasıdır. Üstelik oruç o kadar samimi bir özgürleştirici ki insanın kendine bağımlı olmasını da istemiyor, devamlı oruçluluk hâli dâhi men ediliyor.

Oruç günleri, mevsim özelliğiyle insanlık için her zaman imkândı, modern insan için ise büyük ihtiyaç. O iklimi yeniden oluşturmalıyız. Ramazan ayını oruç mevsimine dönüştürebilirsek, oluşacak iyileştirici iklim birçok yaramızı saracak, umudumu artıracak, tebessümümüzü kavileştirecektir. Bu iyileşme hâli, aile içi sorunları, toplumsal yarılmaları, bireysel bunalımları, umutsuzlukları ve intiharları azaltacak, güven ve adalet toplumu inşa çabamızı destekleyecektir.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı