Ramazan Ayı, Bayram Günü ve Kadir Gecesi

Amasya Özgür-Der’de Ramazan ayının ve bayramın başlama günü ile ilgili ihtilaflar ve Kadir Gecesi konuları işlendi

HAKSÖZ-HABER

Özgür-Der Amasya Temsilciliği Ramazan Sohbetlerinde bu hafta Ramazan ayının ve bayramın başlama günü ile ilgili ihtilaflar ve Kadir Gecesi konuları işlendi.

Sitemiz yazarlarından Mustafa Siel tarafından, Bakara Suresi 185. ayet çerçevesinde gerçekleştirilen sohbette konu ile ilgili olarak şu hususlar dile getirildi.

BAKARA SURESİ 185. AYETİN MEALİ- (Oruç tutmanız gereken sayılı günler) ramazan ayı (içindeki günlerdir). (Orucun bu ayda tutulmasının hikmeti ise), tüm insanlar için doğru yol rehberi olan (huden linnas) ve (bu rehberliği kabul edip gereğini yerine getirenler – iman edip takvalananlar için izlemeleri gereken) doğru yol ile hakkı batıldan ayırmaya dair açık ve açıklayıcı net bilgiler (beyyinatın minel huda ve furgan) içeren Kur’an’ın bu ayda indirilmiş (indirilmeye başlanmış) olmasıdır.

O halde, sizden kim bu ayın girdiğini görürse, o ayda oruç tutsun. (Bu ay içindeki günlerde) sizden kim hasta ya da yolculuk halinde olursa, (bunlar yada benzeri meşru mazereti nedeniyle tutmadığı) gün sayısınca (ramazan ayı dışındaki) diğer günlerde tutmalıdır.

Allah (oruç tutmanızı emretmek ve meşru mazereti olanların sonra tutmasına ruhsat vermekle) sizin için zorluğu değil kolaylığı irade ediyor (ettiğini gösteriyor). (O halde gücünüz yetiyorsa ramazan ayında orucunuzu tam tutun. Ama hasta yada yolculuk halinde iseniz yada başka meşru ve makul mazeretiniz söz konusu ve özellikle oruç size zarar verecekse, o günlerde tutmayıp, tutmadığınız bu günler sayısınca ramazan çıkınca tutmak suretiyle, o ramazan ayının günü kadar oruç) gününü mutlaka tamamlayın.

(Orucu sadece fiilen tutmak ve sayıyı tamamlamakla orucun ve Ramazan’ın hakkını vermiş olmazsınız, bu ayda ve tuttuğunuz oruçlar esnasında), sizi hidayet ettiği şey üzere  (Kur’an mesajlarını tekrar gözden geçirin ve bu mesajlarda öğrettiği esaslar dâhilinde) Allah’ın büyüklüğünü sık sık hatırlayın ki, (ancak bunların tümünü yaparsanız) Allah’a gerçekten şükretmiş olursunuz.

RAMAZAN AYININ VE BAYRAMIN BAŞLANGICI OLMASI AÇISINDAN AYIN İLK GÜN HİLALİNİN GÖRÜLMESİ (RÜYETİ HİLAL) MESELESİ

Bakara 184. ayette sayılı günlerde oruç tutulması gerektiği ifade edildikten sonra, 185. ayette bu sayılı günlerin Ramazan ayının tamamı olduğu ve Ramazan ayına şahit olanın, yani Ramazanın başladığını öğrenen kişinin oruç tutmaya başlaması gerektiği bildirilmektedir.

Dolayısıyla, Ramazan ayının başlamasının (ve tabi bitmesi ile bayramın başlamasının), ayın (kameri) ay boyunca gerçekleştirdiği hareketler ve değiştirdiği biçimler (hilaller) gözlemlenip tespit edilmek suretiyle doğru olarak tespiti gerekmektedir.

Nitekim Bakara 189. ayette ile, ayın evrelerinin, yani kameri ay boyunca gerçekleştirdiği hareketler (cereyan) ve biçim değiştirmesinin (evrelerin - hilallerin) insanlar ve hac için vakit tespiti aracı olduğu bildirilmektedir.

Kameri bir ay olan Ramazan ayının girişini ve bitişini tespit ise, Kur’anın indiği dönemde ancak Ramazan ve Şevval aylarının ilk gün hilallerini görmekle mümkün olabilmekte idi. Bu nedenle peygamberimizin hilali gözlemlemeye dair emirleri o günkü şartların bir gereği idi.

MAKSAT HİLALİ GÖRMEK DEĞİL, RAMAZAN VE ŞEVVAL AYLARININ GİRİŞİNİ TESPİT ETMEK

Burada maksat hilali gözetlemek ve tespit değil, Ramazan ayının ve Bayramın girişini doğru olarak tespit etmek olduğundan, hilali tespit amaç değil araçtır ve bu nedenle en doğru nasıl yapılabilirse, çıplak gözle ya da hesapla o şekilde yapılması esastır.

Dolayısıyla günümüzde astronomik hesaplar çıplak gözle görmekten daha kolay ve kesin sonuç verdiğinden, artık hilalin gözlemlenmesi değil, astronomik hesaplara itibar edilmesi esas olmalıdır.

Nitekim namaz vakitleri Kur’anın indiği dönemde ancak güneşin gün içindeki hareketleri takip edilerek tespit edilmekte iken, bugün astoronomik hesaplar esas alınmakta ve kimse güneşin hareketlerini gözlemlemek ihtiyacı hissetmemektedir.

KAMERİ TAKVİM İLE GÜNEŞ TAKVİMİNİN GÜN, GECE VE GÜNDÜZ TARİFLERİ FARKLIDIR

Kur’an’da (ve o günkü Araplarda) sabah fecrin doğuşu (sabah namazı vaktinin girişi) ile, akşam ise güneşin batışı (akşam namazı vaktinin girişi) ile başlamakta ve gündüzden önceki gece o günün gecesi sayılmaktadır.

Mesela Cuma gecesi deyince biz Cuma gündüzü takip eden geceyi anlıyorken, Kur’an’a göre Cuma gündüzünden önceki (bizim Perşembe gecesi olarak kabul ettiğimiz) gece anlaşılmalıdır ki, dini uygulamalarda bu şekilde hareket edilmektedir.  

Kameri takvim uygulamalarına göre gündüzden önce gece gelmekte olduğundan, Ramazanın 1. gününün (yevm) gecesi (leyl), gündüzden (nehar) evvelki akşam namazı vakti ile başlayan gece olmakta; yine Ramazanın son 29 ya da 30. gününün gündüzü ise, Şevval ayının ilk hilalinin göründüğü gecenin öncesindeki gündüz olmaktadır.

AYIN İLK GÜN HİLALİNİN GÖRÜLMESİ KONUSUNDAKİ İHTİLAFLAR

Günümüzde, Ramazan ayının ve bayramın başlamasıyla ilgili çeşitli tartışmalar olmakta, bunların başlangıçları arasında 1 (hatta 2 ve 3) günlük farklı iddia ve uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Bu durum hem ilk gün hilalinin çıplak gözle tespitinin zorluklarından, hem hilalin dünyanın her bölgesinde aynı gün görülüp görülmeyeceği gibi tartışmalı ilmi meselelerden kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla bu mesele Müslüman fertleri ve toplulukları ve hatta devletleri aşan bir meseledir. Bu konuda ne Türkiye’de Diyanet’in yayınladığı takvime, ne de diğer ülkelerin uygulamalarına ve ne de sağdan soldan gelen haberlere tam olarak güvenmek mümkün değildir.

KAMERİ AYIN İLK GÜNÜ HİLALİNİ ÇIPLAK GÖZLE GÖRMEK TÜRKİYE’DE NEREDEYSE İMKANSIZ

İlk gün hilalini gözlemleyerek Ramazanın ve bayramın girdiğini tesbit etmek Türkiye şartlarında neredeyse imkansız denecek kadar zordur. Zira kameri ayların ilk gün hilalleri Türkiye’de, yaz ayları haricindeki aylarda hemen hemen görülememekte, yaz aylarında ise ancak dağ ve engebeli alanı çok az olan düz arazili yerlerde görülebilme ihtimali bulunmaktadır. Ancak ikinci gün hilallerini havanın açık olduğu zamanlarda, çok büyük engebeleri olmayan her yerden görmek mümkün olmaktadır.

Çünkü astronomik verilere göre ilk gün hilalleri güneşin batmasından sonra en fazla 10-15 dakika görülebilirken; ikinci gün hilali, akşam namazı vaktinin girmesinden 10-15 dakika sonra görülmeye başlanıp, yaklaşık 1 saat görülebilmektedir.

İLK GÜN HİLALİNİ ASTRONOMİK GÖZLEMLER VE HESAPLARLA TESPİT ETMEK DAHA SAĞLIKLI VE KUR’ANA UYGUNDUR

Ay ve güneşin bir hesap ile hareket ettikleri 55.Rahman Suresi 5 ve başka ayetlerde haber verilmiş ve günümüzde deneysel-bilimsel verilerle ispatlanmış bir gerçektir.

Dolayısıyla nasıl ki günümüzde namaz vakitleri için güneşin hareketlerine değil takvimlerdeki namaz vakitlerine bakıyorsak, kameri ayların başlaması ve bitmesine dairde hilale değil astronomik verilere bakabiliriz. Namaz ve hilale dair bu veriler çıplak gözle gözlemlemekten daha sağlamdır.

Bu nedenle Kur’an’ın indiği zaman zorunlu bir sorumluluk olan ayın ilk günü hilalin gözetlenmesi, günümüz Müslümanları için güncel bir sorumluluk değildir. Günümüz Müslümanlarının güncel sorumluluğu, hilalin ilk görüleceği günün bilimsel metotlarla doğru olarak tespit edilmesidir.

Pratik olarak da, dünyanın bilmem neresinde ilk gün hilalini gördüğünü iddia eden birkaç kişinin yanılma ihtimali yüksek olan bu iddialarıyla hareket etmek yerine, Yüce Allah’ın takdiri gereği kesin olan ilmi hesaplarla hareket etmek daha gerçekçidir.

İLK GÜN HİLALİNİN DOĞRU TESPİTİ BİR ÜMMET MESELESİDİR

Günümüzde kameri ayların giriş ve çıkışlarını bilimsel olarak tespiti mümkün ise de; bu tespitte hangi kriterlerin temel alınacağı, hesapla tespit edilen hilalin gözle görülüp görülemeyeceği, bu giriş ve çıkışların dünyanın hangi noktası esas alınarak kabul edileceği ile dünyanın önceden tespit edilebilen yerlerinde gözlemlenebilmesi ve bu durumun Müslümanlara iletilebilmesi, Ümmet bazında kurumların Kur’an ve astronomi ilimlerine vakıf alimlerce yürütülecek çalışmalar ile ancak çözümlenebilir ve şu anda pek mümkün gözükmemektedir.

Bu nedenle bu sorun Ümmet bazında bir çözüme ulaşana değin, Ramazan ayının ve bayramın başlaması hususunda her Müslümanın kendi yöresinde ve memleketindeki uygulamaya tabi olması maslahata daha uygun görünmektedir.

KADİR GECESİNİN KONUMU

Bakara Suresi 185. ayette Kur’an’ın Ramazan ayında indirildiği (indirilmeye başlandığı) bildirildiği gibi, 97. Kadir Suresi ile 44.Duhan Suresi 1’den 6’ya kadar olan ayetlerde Kur’an’ın Kadir Gecesinde indirildiği (indirilmeye başlandığı) bildirilmiştir. Bu durumda Kur’an’ın Ramazan ayı içindeki Kadir Gecesi olarak vasıflandırılan bir gecede - indirildiği (indirilmeye başlandığı) anlaşılmaktadır.

Tüm bu ayetlerde, Ramazan ayındaki Kadir (takdir – ölçü) Gecesi olarak vasıflandırılan bir gecede indirilmeye başlanan Kur’an’ın, insanların hidayetiyle (huden) alakalı her işte – hususta hakkı batıldan ayıran ölçüler içeren (furqan) ve insanları kurtuluşa – selama çıkaran bir bereket vesilesi olduğu vurgulanmakta ve bu vesileyle Ramazan ayında Kur’an’ın mesajlarına düşünsel ve duygusal bazlarda yoğunlaşılmasına işaret edilmektedir.

KADİR GECESİ KUR’AN İNDİRİLMEYE BAŞLADIĞI GECE OLDUĞU İÇİN KADİRLİ OLMUŞTUR

Yoksa genelde sanıldığı gibi, Ramazan ayı ve Kadir Gecesi yapılan ibadetlerin diğer ay ve gecelerden farklı ve üstün olduğu, bu ayda ve bu gece yapılan duaların çok makbul olduğu vurgulanmamaktadır.

Üstelik Kadir Gecesi Kur’anın peygamberimize indirilmeye başladığı gece gerçekleşip bitmiş olup, Kadir Suresinde her sene Kadir Gecesinin gerçekleştiği değil, bir defa gerçekleşmiş olan Kadir Gecesinde Kur’anın indirilmeye başlanmasının ne büyük bir nimet olduğu hatırlatılmakta; yani Kadir Gecesinin değil asıl Kur’anın önemine vurgu yapılmaktadır.

Bir kişinin eliyle önemli bir şeyi göstermesine rağmen, bakanların elin gösterdiği önemli şeye değil, ele önem vermesindeki çarpıklık gibi; Kadir Gecesi Kur’an’ın önemini gösterirken, bugün Kur’anın değil Kadir Gecesinin ön plana çıkartılması çok büyük bir çarpıklıktır.

MEVCUT KADİR GECESİ ANLAYIŞI KADİR GECESİNİN KADRİNİ BİLMEMEKTİR

Bu nedenle Ramazan ayında Kur’anın hidayet rehberi olarak indirildiği temel gerçeğini es geçip Kur’anı anlamaya ve anladıklarımızı hayatımıza aktarmaya odaklanmak yerine, tüm Ramazan gecelerine ya da sadece Kadir gecesine odaklanıp bu gecelerde mümkün olduğunca sevap kazanmaya çalışmak aslında kadir gecesinin kadrini bilmemektir.

Bu kadir bilmezlik öncelikle insanlar için en büyük nimet olan yol gösterici Kur’anın indirilmeye başlandığı ay olan Ramazan’a, Kur’anın indirilmeye başlandığı gece olan Kadir Gecesine ve bizzat ahiret kurtuluşumuz için bizlere verilmiş en büyük nimet olan sıratı müstekimin tek rehberi olan Kur’anın hakkını vermemek; Kur’an, Ramazan, Oruç ve Kadir Gecesinin gerçek hikmetlerini anlamamak ve bunlardan faydalanamamak anlamına gelir.

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi