Rahmet iklimi "üç aylar" yeniden dirilişe vesile kılınmalı!

Yavuz Kurt, üç ayların hikmetine dair hatırlatmalarda bulunurken bu aylara denk gelen bazı gecelerin nasıl geçirilmesi gerektiğini irdeliyor.

Yavuz Kurt / Diyanet Aylık Dergi

Rahmet iklimi "üç aylar" ve ilahi ikram geceleri

Dünya’nın Güneş çevresindeki hareketi sonucu meydana gelen mevsimler, birbirinden farklı hava olaylarının yıl içerisinde yaşadığımız bölümleridir. Ancak mevsimler sadece bu fasıllardan ibaret değildir. “Üç aylar” namıyla şöhret bulmuş receb, şaban ve ramazan, insanın kendisinden başlayarak gerçekleştirdiği değişim ve dönüşüm mevsimidir. Bu aylar, ibadetlerle dolu manevi bir iklimdir.

Bu mevsimin ilk ayı olan “recep” ve ikinci ayı olan “şaban”da Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) çokça oruç tuttuğu ve bu aylarda oruç tutmayı ashabına tavsiye ettiği rivayet edilmiştir. (Ebû Dâvûd, Savm, 54-56) Allah Resulü (s.a.s.), özellikle şabanın on beşinci gecesine ayrı bir değer vermiş, bu gecede yapılan tevbe ve istiğfarın Allah katındaki değeri ile makbuliyetini ümmetine müjdelemiştir (Tirmizî, Savm, 39). Üç ayların sonuncusu olan “ramazan” ise cennet kapılarının ardına kadar açıldığı, cehennem kapılarının kapatıldığı, şeytanların bağlandığı bir zaman olarak tarif edilmiştir (Nesâî, Sıyâm, 5). Kur’an’ın nüzulüyle taçlanan üç ayların sonuncusu ramazanda bulunan Kadir Gecesi’nin ise müstakil bir sure olan “Kadir” suresinde ömre bedel bir gece olduğu belirtilmiştir.

Üç aylar ve bu aylarda bulunan mübarek gün ve geceler, kazançların ve kayıpların gözden geçirildiği müstesna zamanlardır. Bu feyizli ayların, gün ve gecelerin değirmeninde öğütülen pişmanlıklar, ümit kitabının sayfaları arasında yerini hülyalara bırakmış, cennete talip müminlerin arınmalarına vesile kılınmıştır.

Mübarek üç aylarda ve bu aylarda bulunan kandil gecelerinin katkısıyla insan, erteledikleri şeylere hız vermiş, ahirete uzanan yolculuğun ehemmiyetini anlamıştır. Çıkmaz sokakları çıkar hâle getirmiş, fırsatlardan bohça hazırlayıp yola çıkmıştır. Yeni safhaların önünü açmış, başlangıçlara adım atmıştır. Sadece fâni bedeni için kıyafet tedarik etmemiş, kifayet edecek maneviyatı kuşanmış, dışını süslerken yüreğini unutmamıştır.

Üç aylarda bulunan bereketli gecelerin birincisi, Regaib Kandili’dir. Recep ayının ilk cuma gecesi idrak edilen ve “ilgi duyulan, arzu edilen” anlamına gelen “regaip”, rağbetin neye olması gerektiğine bir işarettir… İnsan, dünyada rağbet ettiği değerlere göre ahirette rağbet görecektir. Şayet bu rağbeti yaratıcıya ve elçisine olursa değer bulacak, felaha erecektir. Aksi vaki olduğunda mevcut kıymetini dahi kaybedecek, hüsrana düşecektir.

İnsanlık tarihi, İslam’a rağbet edenlerle rağbetten bigâne kalanların tarihidir. Hz. Nuh’un (a.s.) çağrısına rağbet edenler, yeni bir hayata adım atarken rağbet etmeyenler zillet içerisinde boğulup gitmişlerdir. Hz. Musa’nın (a.s.) davetine rağbet edenler galip gelirken rağbet etmeyenler denizi geçseler de süfli emellerine laf geçirememişlerdir. Hz. Yusuf’un (a.s.) iffetine rağbet edenler, edep ve hayâlarını süslerken, rağbet etmeyenler gayrimeşru işlere tamah etmişlerdir.

Bu gecelerden bir diğeri, “vasıta, araç” anlamına gelen “Miraç”tır. Kelime olarak Kur’an’da geçmemekle birlikte çoğul formu meâric, “yükselme yolları ve dereceleri” anlamında yüce Allah’a nisbetle kullanılmıştır (Meâric, 70/3). Rağbetini yalnızca yaratıcıya tahsis eden kul, miraç merdivenini basamak yapmış, yüce Allah’ın rahmetine ulaşmaya çalışmıştır. Her miraç, yeniden buluşmaktır. Kâinatın sahibinin kapısını ümitle bin kez daha çalmaktır. Ruha dar gelen dünya sokaklarından uzaklaşmak, iman faytonunun sırtında mütevazı bir yolculuğa çıkmaktır.

Miracı vesile kılmayı başarmış mümin, kulluk tepesine ulaşmış, beşer idrakinin ötesinde bir tecrübeyi yaşamaya başlamıştır. İbadetleriyle arzdan arşın sahibine yürümüş, tüm sathi ve suni ilerleyişlerden ayrılmıştır. Yorgun ruhunu sekînet havuzunda yıkamıştır.

Rağbetin yönünü hakka çeviren ve miraç ile ulvi değerlere erişen insan, artık beraati almayı hak etmiştir. “Berâet” kelimesinin Türkçeleşmiş hâli olan berat, “kişinin yükümlülükten kurtulması” anlamına gelir. Hayatına Regaip ile ektiği, Miraç ile su verdiği iyiliklerin artık hasat vaktidir. Behimi arzulardan sıyrılıp beraati hak etmiş mümin, yaratıcının rızasına nail olmuş, kazanmış demektir.

Berat Gecesi ile gelen kazanç çok kıymetlidir. Ancak kazancın sürekliliği için onarım elzemdir. Bu ise ramazan ayında insanlık ailesiyle buluşturulan şifa membaı Kur’an ile mümkün hâle gelecektir. İlahi kelamın âlemi nurlandırdığı gece olan Leyle-i Kadir’in değerini bilen kıymetlenecek, meleklerin nüzul eylediği yürekler huzura erecektir.

Hülasa, üç aylar ile gelen yüce ikramın esintisinden istifade için hayatımızda neye rağbet ettiğimize, neler için neleri miraç addettiğimize ve beraatimize vesile işlerimize dikkat etmeliyiz. Ahirette bir ömrün hayır üzere geçtiğine tanıklık için bu gecelerde durumumuzu “şahit” olarak güncellemeliyiz. Dünya meşgalesine bir es vermeli, huzur makamında nağmeler dinlemeliyiz. Emeller sınırsız olsa da ecelin muvakkat süreliğine emanet edildiğini, hiç bitmeyecek gibi tükettiğimiz saatlerin ölçülmez değerini bilmeliyiz. Minarelerde yanan kandilleri yüreğimizde harlayarak ömrümüzdeki geceleri tenvir etmeliyiz. Rabbani tecellilere ayna olmuş bu bereketli geceler hatırına hakikat nuruyla hanelerimizi cennet bahçesine çevirmeliyiz. Yarın gelmeden neleri öncelediğimizi ve önden neler gönderdiğimizi kemali ciddiyetle yeniden gözden geçirmeliyiz. İslam gemisiyle itaat yolculuğuna yelken açarken selamet sahilinde yolculuğu nihayete erdirmeliyiz. Şairin ifadesiyle, bu yolun son kapısı ölümse; her kapıda ağlayıp o kapıda gülümsemeliyiz.

“Allah’ım! Recep ve şaban aylarını hakkımızda bereketli kıl ve bizi ramazana ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 129)

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı