Medyadan siyaset, toplum ve iş dünyasına ölümcül bir hastalık taşıyan troller/tetikçiler meselesine dair Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarısı tartışılmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı ve ‘devlet’ adına ‘racon kesen’ Pelikan gibi trol örgütlenmelerin esasen FETÖ’nün bir dönem iş gördüğü ‘Fuat Avni’ formatıyla hukuku ayaklar altına aldığı herkesin bildiği bir sır.
Hemen her gün medyada istihdam edilen troller vasıtasıyla Türkiye yeni bir tehdit ve şantaj sarmalına sürükleniyor. Yalan ve manipülasyonla medya üzerinden siyaset ve toplumu vesayet altında tutan tetikçi ve trollerin kimleri ihanetle suçlayarak infaz edeceği kaygıyla (ve de çaresizce) bekleniyor.
Devlet adeta eski devlet olmuş, düzen sanki eskiye dönmüş ve ‘taşeron raconcular’ marifetiyle yine kafa koparmaya mı soyunmuştu? Devletin, MİT’in, emniyet İstihbarat’ın lejyoner ruhlu kimi tetikçi ve trollere ‘yeni bir düzen kurma’ yetkisi verdiği günler geride kalmamış mıydı?
Ahmet Taşgetiren bugün Star’da kaleme aldığı makalesinde “hukukun ulaşamadığı alanlar”ın oluşumuyla meydana çıkan büyük sıkıntı ve derin stres alanlarını tasvir ediyor. Devletin “rutin dışına çıkması” nasıl devasa çöküşleri tetiklediyse “devlet adına racon kesme” teamüllerinin de benzer travmaları tekrarlatması sürpriz olmaz. Zaten Taşgetiren de bu yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışını hem gecikmiş hem de yetersiz bulduğunu ifade ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve devlet adına racon kesenler kim? Kimlere ne şekilde racon kestiler, nasıl bedeller ödettiler? Bu suçlar ne zaman ve nasıl engellenecek, ortaya çıkardıkları maddi manevi zararlar nasıl telafi edilecek? Trol deyince, troliçe denince hemen hiç kimse ‘kim onlar?’ demiyorsa, profesyonel düzeyde nifak ve suç üretim üssü denince bütün bir toplumun aklına hemen Pelikan Yalısı düşüyorsa ‘tecahül-ü arif’ sanatına ilgi göstermenin bir sebebi kalmamıştır artık.
Ahmet TAŞGETİREN
Racon
Aslında bir klinik vak'a söz konusu.
Ama medyamızın hastalıklı yapısı, bu tür klinik vak'aları da bir süre içinde barındırıyor, gündem olmasına imkan sağlıyor.
Adam, ya da duvar dibi yaratıklarından oluşan bir internet sitesi, ya da kuştan kurttan isim seçen bir özel yapılanma, büyük harfle “DEVLET” adına racon kesiyor.
“DEVLET”in kime güvendiğini, kime güvenmediğini, kimin ne zaman boynunu kıracağını on(lar)dan öğreniyoruz.
Öylesine “DEVLET” adına konuşuyor(lar) ki, adeta “DEVLET” gücünü kullandıklarını hissediyorsunuz.
Bir parmak oynatmasıyla yazarları deviriyor, hani deyim yerindeyse öldürüyor, diriltiyor(lar).
“Ene rabbüküm'ül âlâ”deyişi vardır ya hani Firavn'ın.
Nihayet bu yapının bu gücü Cumhurbaşkanı'ndan aldığı izlenimleri yaygınlaştı da ya da Ak Parti teşkilatında “Bu adam(lar) bizim adımıza racon kesiyor intibaı veriyor ve bizim bunu savunmamız zorlaşıyor” gibi serzenişler yukarılara taşındı da, Sayın Cumhurbaşkanı, önce, aylar önce, “Benim adıma yalnız sözcüm konuşur” deme gereği duydu.
Ama yetmedi, adam(lar) devlet adına racon kesmeye devam etti. Bu defa sayın Cumhurbaşkanı çok daha net “Kimse benim adıma racon kesemez” dedi, bir de ilavede bulundu: “Racon kesilecekse bunu da ancak ben keserim, bu böyle biline!”
Racon böylece devlet dilimize girmiş oldu.
Racon, şu anda kullanılan muhtevası ile, yer altı dünyasında “Hakim güç” adına -ki buna Kabadayı denir, Baba denir- konulan kuralı, tayin edilen haracı ifade eder. “Buraların raconu budur” denir, “Buralarda raconu falanca baba keser” denir vs. Siyaset adına sıkıntılı bir kelime racon. Racon, hukukun ulaşamadığı alanı ifade ediyor çünkü. Onun için devlet diline girmese daha iyi olur.
Devletin dışındaki alanda ise, gerçekten böyle kerameti kendinden menkul adamların racon keser hale gelebilmesi, ayrı bir pörsümeyi ifade ediyor.
Aslında dikkatli bakıldığında “DEVLET” adına konuşmak, bütünüyle Cumhurbaşkanı adına konuşmak anlamına gelmiyor.
Daha geniş bir şey var “DEVLET”te.
Bir tür Fuat Avni'lik var. Sanki MİT adına da konuşuyor izlenimi verilmek isteniyor. Oralardan bilgi alınıyor, birilerinin hesabının oralarda kesildiği kanaati oluşturuluyor. Adam bir parmak oynatmasıyla medyaya yeni düzen verebileceğini söylüyor. Bunu Cumhurbaşkanı yapmaz. Bunu aslında MİT bile yapmaz. Emniyet İstihbarat bile yapmaz. Çünkü bunların tamamı hukuka bağlı çalışır. Ama bu yeni tür “Fuat Avni”lerin hukuk çerçevesi diye bir kaygıları yok. Nerede ise hukukun bile “racon kesme” formatına indirgenebileceği izlenimi vermeyi tercih ediyorlar. Bu da sanki “Bu dönemin Zekeriya Özleri” ile birlikte hareket edildiği algısını oluşturuyor. “Zekeriya Öz tipi” sözümona hukuk uygulamalarında, sabahın 5'inde kimin kapısının çalınacağı bilinmezdi, öylesine güçlüydü “Zekeriya Öz tipi”, TV kanalından parmak sallayan adam(lar) şimdi böylesine racon kesiyorlar.
Racon!
Aslında bence Sayın Cumhurbaşkanı'nın “Benim adıma kimse racon kesemez” demesi, klinik vak'ayı çözmek adına yeterli değildir.
Belki de bir bakmak lazım! Racon kesilmiş mi, kim kesmiş, neden kesmiş, bunun mağdurları var mı, adam(lar) racon kesme yetkisini kimden, nereden alıyorlar, Sayın Cumhurbaşkanı böyle “Falanca yerlerde racon kesebilirsiniz” gibi bir yetki vermediğine, vermeyeceğine göre, bunlar hangi cesaretle Cumhurbaşkanı adına racon kesmeye yeltenebiliyorlar? Hani böyle racon kesenler hakkında da “DEVLET”in bir tavrı olmalı değil mi? “DEVLET” ne zamandan beri böyle taşeron raconcular kullanıyor olabilir ki?
Tabii ki “DEVLET”in bir takım adamlara racon kesme yetkisi vermediğini biliyorum.
Ama nasıl bir ortamda yaşıyoruz ki, adam(lar) uzunca süredir üstelik Beyoğlu'nun arka sokaklarında değil, medya ortamlarında “DEVLET şunu yapacak” diye racon kesiyor ve biz klinik vak'a haline gelmeden buna mani olamıyoruz. Neden, nasıl?
Bu adam(lar)ın güven mektubunu alıp temiz kağıdı oluşturanlara ise, eskiden kullandıkları temiz kağıtlarının şimdi çöpte olduğunu hatırlatmak isterim.