Rachel: İnsanlığın Öze Dönüşünü Yeşerten Çiçek

“Rachel, insan olabilmenin, onurlu ve izzetli bir varlık olabilmenin yegâne şartı olan zulme karşı tavır almayı, adaletle davranmayı ve çürümüşlüğe karşı vakarla durmayı gösterdi tüm insanlığa.”

Amerikan vatandaşı Yahudi asıllı gencecik bir kızdı Rachel Corrie. Filistinlilerin yaşadığı zulme sessiz kalmamak için türlü riskleri göze alıp mazlum bir halkın haklarını savunmaya gelmişti Filistin'e. Siyonist caniler bu gencecik kızı dozerle ezerek katletmekten geri durmadılar. Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasına engel olmak için bedenini siper etmişti Rachel ve oracıkta canını teslim etti.

Rachel'in katledilmesinin hemen ardından Özlem Hicran Özyurt, Haksöz dergisinde aşağıdaki yazıyı yazmıştı. Çok değil, yaklaşık 4 ay sonra yine Filistin için yapılacak bir etkinlik dolayısıyla yola çıkan Özgür-Der ekibinde yer alan Özlem Hicran Özyurt'u, geçirdikleri trafik kazası sonrasında Macide Göç Türkmen ile birlikte Rabbimize uğurlamıştık.

Şimdi Rachel'in katledilişinin 12. yılında Özlem Hicran Özyurt'un kaleminden Rachel'i hatırlamak ve hatırlatmak istedik:


Rachel Corrie: İnsanlığın Öze Dönüşünü Yeşerten Çiçek

Özlem Hicran Özyurt / Haksöz Dergisi 

"Oraya geldiğimde deli saçması şeyler söylersem ya da İsrail ordusu beyazları vurmama konusundaki ırkçı eğilimlerinden vazgeçip bir şey yaparsa şu yargıya varmakta hiç tereddüt etmeyin: Dolaylı olarak desteklediğim ve hükümetimin başlıca sorumlusu olduğu bir soykırımın göbeğindeyim." (Rachel Corrie)

Elinde megafonu, ölüm ve zulüm saçan kıyım makinelerinin karşısında duruyordu, tereddütsüz, biteviye. Yürekli ve cevval. Ve Filistinli bir çocuğun sapanındaki taş misali çetin ve direngen, haykırıyordu: "Kıyıma karşı kıyam!"

Demir yığınları içinde güç gösterisi yapan Siyonist eşkıyalara karşı dağ gibi yüreğiyle bedenini siper eden Rachel Corrie… Genç kız yıkımı durdurmak için haykırdıkça, cani üzerine üzerine sürüyordu ölüm makinesini hırsla. Ve dev buldozerden güç alan ebter olası cani acımasızca geçti genç kızın üzerinden ve alçakça geri giderek bir kez daha ezdi bu soylu, cesur yüreğin bedenini. Kafatası çatlayan ve iç organları parçalanan Rachel hastaneye kaldırıldıktan bir süre sonra hayatını kaybetti. Her kıyımla azgınlaşan ve azgınlaştıkça çıldırasıya kızaran gözleriyle insanlığa kafa tutuyordu Siyonist çete. Bizaresi ayaklarına dolanan zebil Siyonist, Rachel'i öldürerek zafer kazandığı zehabına kapılıyor ve sonun başlangıcına vardığından bihaber sırıtıyordu. Zelil ve zorba Siyonist yalnızca bedenini ezebiliyordu Rachel'in o kadar. Ya ondan sonrası. Ve işte sonrasında başlıyordu her şey. Kar altına sızan güneşi görmüştü Rachel, silkinerek doğrultmuştu başını bir çiğdem gibi. Zemheri soğuğuna karşı yağmur sıcaklığıyla kucaklamıştı Filistin'i, Filistinli çocukları. O; baharın muştusunu veriyordu ve çağlıyordu zulme, acıya, çirkefliğe inat.

Siyonist vahşetin hunharca katlettiği bir Filistin dostuydu Rachel Corrie. Filistin halkı ve Filistinli çocuklar için omuz vermişti Filistin intifadasına. Filistin dostu olmanın, işgale ve katliamlara hayır demenin bedelini, vatandaşı olduğu ülkeye ait bir buldozerin (CaterPillar) altında can vererek ödemişti. Henüz 23 yaşında gencecik bir üniversite öğrencisiydi o. Dünyada gelir düzeyi en yüksek yerlerden biri olan Washington eyaletinin Olympia kasabasından, Uluslararası Dayanışma Hareketi adlı barış girişimcisi bir grupla gelmişti Filistin'e. Gazze'de yokluk, yoksulluk, elem, keder ve daha ne ararsanız zulmün pençesinde, hepsine tanık olmuş, hepsini yaşamaya adamıştı kendini. Ne konforlu ve sakin süregelen yaşamı, ne vatandaşı olduğu ülke ne de gözbebeği olduğu ailesi durdurabilmişti onu. Oturduğu yerden buğzetmek dindirememişti onun yüreğindeki yangını. Katliamlara attığı imzalarla dosyası kabarık olan bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanan Rachel için Filistin, yüreğinden gelen onurlu sesin tek ulaşabileceği adres olmuştu. Ve kopup gelmişti, terk-i diyar eyleyerek her şeyi, her şeyini. Filistin'e adandı o, Filistin'e göyündü.

Her gün acıyı, her gün ölümü su gibi içmeye alışmış Filistinli çocuklar tanıdı Rachel. Ve sevgisi kat kat artarken intifadaya, katmer katmer biriktirdi öfkesini kan emici Siyonistlere ve onların hamisi, vatandaşı olduğu devletine. Bu işgale, bu kıyıma sessiz kalamazdı. Çünkü o, insan olduğunu hatırlayan bir erdem yumağı idi. Ve bir an bile kırpmadan gözlerini, korkmadan dikildi Siyonist katillerin önüne. Yaklaşan ölüm korkutmuyordu onu. Çünkü o, ölümü de şenlik havasında evlerine taşıyan Filistinlilerden tanımıştı. Her ölümle yeniden dirilen Filistinlilerden.

Rachel böyle tanıdı Filistinlileri, böyle tanıdı direnişi. Ve bizler de Rachel'i tanıdık. Allah'ın ahsen-i takvim üzere yarattığı insanoğlunun öze dönüşünü yeşerten Rachel'i. Ülkesinin emperyalist saldırganlığına ve ırkçıları destekleyen kirli pazarlığına karşı zillete ortak olmama adına hayatının baharında her şeyi geride bırakıp yollara düşen ve yaşanagelen katliamlara "DUR" diyen bir insanı tanıdık. Şerefli ölümleri aşağıların aşağısı bir yaşama yeğleyen Rachel'i tanıdık. Ne diyordu yaratan "Andolsun biz insanı ahsen-i takvim'de (en güzel suret ve ölçüde) yarattık. Sonra onu esfel-i safilin'e (aşağıların aşağısına) döndürdük." Rachel fıtratından dalga dalga yayılan insani duygulara meylederken vahyin gerçekliğine tanıklık ediyordu. Rachel, insan olabilmenin, onurlu ve izzetli bir varlık olabilmenin yegâne şartı olan zulme karşı tavır almayı, adaletle davranmayı ve çürümüşlüğe, aşağılık planlara karşı vakarla durmayı gösterdi tüm insanlığa.
Ne adı taşındı ülkesindeki gazete ve televizyonlara ne de bu vahşet konu oldu. Hüküm sürdüğü yıllar boyunca saçtığı vahşetlerle bugün azgınlığının, kudurmuşluğunun zirvesinde olan ABD hükümetinden ise tek bir ses bile çıkmadı Rachel için. Kayıtlara göre o bir Amerikan vatandaşıydı ama kayıtlarla gerçekler birbirinden farklıydı işte. Filistin intifadasını destekleyen, işgalci İsrail'e karşı savaş açan biri asla Amerikan vatandaşı olamazdı, olsa da onun katli bırakın sorgulanmayı, alkışlanırdı bile. Nitekim öyle de oldu. Sessiz sedasız geçiştiriliverdi bu insanlık dışı vahşet. Gazetelerin haber sayfalarında, en ücra köşelere zorla sıkıştırılan müsveddelerde bir kısa cümle olarak yer aldı Rachel için ABD'nin tavrı. Yetkili makamlar sadece soruşturma başlatacaklarını söyleyip aslında alkış tutmuşlardı bu kalleş ve kirli katle. Bu İşbirlikçi suskunluğun lehlerine olduğu zannıyla yol alan Amerika önemli bir şeyi gözden kaçırıyordu. Katliamlarını, vahşetlerini ve çevirdiği türlü desiseleri gizlemeye çalışsa da artık o çok güvendiği halkı yanında yer almıyordu, almayacaktı. Rachel bir başlangıç oldu Amerika ve onun tetikçisi İsrail için. Sonun başlangıcı.

Dünya tarihinde yeni bir sayfa daha açtın Rachel. Tüm dünyada erdemli yüreklere bir kahraman olarak yerleşirken, o vatandaşı olduğun için kendini suçlu hissettiğin ülkenin de korkulu düşü oldun. Artık senin yolunu sürdürecek binlerce gönüllü olacak. Senin yaşadığın yerlerden ve zulmün önünü kesmek için yollara düşecek on binlere on binler katılacak ve sürdürecek bu kavgayı omuz omuza. Direnişinle ışık saçtın insanlığa Rachel, insanlık sana daima minnettar kalacak.

(Haksöz Dergisi / Sayı: 145-146 / Nisan-Mayıs 2003)

Biyografiler Haberleri

"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?
Filistin cihadına adanmış bir ömür: İsmail Heniyye