Rabbimizin emrettiği gibi vefalı insanlar olalım

Süleyman Gülek, Hz.Peygamberimizin hayatı ve ayetler üzerinden örneklendirme yaparak vefanın gerekliliği ve önemine dikkat çekiyor.

Süleyman Gülek/Yeni Akit

Vefalı insan olmak

İnsanın kişiliğini oluşturan en önemli değerlerden birisi vefalı oluşudur. Vefa, görülen iyilikleri unutmama, iyilikte bulunanlara o iyiliğin benzeriyle veya daha güzeliyle karşılık vermek. Vefalı olmak, insan ilişkilerinde önemli bir erdem ve ahlaki değerdir. Vefa, kişinin dostlarına, ailesine, topluma ya da bir amaca karşı sadakat ve bağlılık göstermesini ifade eder. Bu özellik, insan ilişkilerini güçlendiren, güven duygusunu pekiştiren ve toplumların bir arada huzur içinde yaşamasını sağlayan temel bir unsurdur. 

En büyük vefakârlık, yaratanını tanımak, kulluk görevlerini yapmak O’nun verdiği nimetlerin kıymetini bilmektir, şükür etmektir. En büyük nankörlük de kulun, Rabini inkâr etmesi, şirk koşması, O’nun yüceliğini tanımamasıdır. Ahde vefa, kulun Allah’a, ümmetin peygamberine, dostun dostuna, aile fertlerinin birbirine sevgi ve sadakatidir. 

Vefakârlık, dostlukların devamını sağlayacağından, sosyal dayanışmayı daha güçlü kılar. Vefa, düşman bile olsa verdiği sözden dönmemektir. Vefalı insan, dost-düşman herkesin güven ve emniyet duyduğu kimsedir. Onun karakterinde yalancılık, döneklik ve kalleşliğin izine rastlanmaz. En zor anlarda bile ahde vefa eder. 

Kur’ân’da hem Allah’a hem insanlara verdiği söze sadakat eden ve sözleşmelerine hakkıyla riayet eden kimseler övülmekte ve bu davranış, kendilerine cennet vaat edilen mü’minlerin bir özelliği olarak zikredilmektedir: 

“Onlar (akıllı kimseler); Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayan kimselerdir.” (Ra’d Suresi, 20); “Onlar (kurtuluşa eren müminler), emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet eden kimselerdir.” (Müminun Suresi, 8) Ahde vefa gösteren mü’minler, Allah’ın sevgisine mazhar olururlar. (Al-i İmran Suresi, 76) Buna mukabil ahde vefa göstermeyenler ziyana uğrarlar (Bakara Suresi, 27) ve ahirette ilahî nimetlerden mahrum kalırlar.

Vefakârlık; kadir kıymet bilmek ve kendisine yapılan iyiliği unutmamaktır. Rasûlullah (s.a.v.): “İnsanlara teşekkür etmeyen kimse Allah’a da şükür etmez.” (Ebû Dâvud, Edeb 11) buyurmuştur. 

Bu nedenle insanların yaptığı iyiliklere teşekkür etmeliyiz, nankörlük, yapmamalıyız. Nankörlük ise iyiliğin değerini bilmemek veya kendisine yapılan iyiliğe kötülük ile mukabelede bulunmaktır

Bir insanın vefa göstereceği, sözünü tutacağı ilk makam, Rabbi’nin makamıdır. Vefakârlığın en güzel örneği Hz. Peygamber de görülmektedir. Peygamber Efendimiz o cahiliye toplumunda bile bu karakteri, bu sıfatı ile meşhur olmuş, Muhammedu’l-Emîn diye anılmıştır. Bütün hayatı boyunca vefakârlığı bir erdem olarak öğreten ve yaşatan Peygamberimiz (s.a.v.) de, çevresindekilere küçük yaştan itibaren vefakâr davranmanın önemini aşılamıştır. 

En küçük iyilikler için dahi vefa gerektiğine vurgu yapan Allah Rasulü, iyi ve kötü günde beraber olan, hüznü ve sevinçleri birlikte yaşayan eşlerin ve aile fertlerinin birbirlerine karşı vefakârlığına özel bir vurgu yapmış ve kendisi de bunun en güzel örneklerini sergilemiştir.

Her konuda olduğu gibi, ahde vefada da tüm insanlık için örnek olan Peygamberimizin şu hareketi her türlü takdirin üstünde olsa gerektir. Peygamberimiz Hudeybiye umresi için Mekke’ye giderken Ebva’ya uğramış, burada bulunan annesinin kabrini ziyaret etmişti. Kabri eliyle düzeltmiş, bir taraftan da ağlamıştı. 

Niçin ağladığı sorulunca da: “Annemin bana olan şefkat ve merhametini hatırladım da bu sebeple ağladım” buyurmuştu. (İbn-i S’ad, I, 116, 117) Peyganberimiz (s.a.v.) sevgili eşi Hz. Hatice (r.a.) ile ilgili şöyle buyurmuştur: “Kendi zamanındaki kadınların en hayırlısı İmrân’ın kızı Meryem’dir. Bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı ise Hatice’dir” diyerek de ona olan vefasını da göstermiştir. Tarih; Allah Rasûlü’nün sözüne sâdık kaldığına, kendisine kucak açanlara karşı hiçbir zaman vefakârlıktan ayrılmadığına, kendisine yapılan iyiliği aslâ unutmadığına şahitlik etti. Ahde vefâ mü’minlerin en temel özelliğidir. Vefâkâr mü’min¸ her zaman ve her şartta sözünde duran¸ verdiği sözün gereğini yerine getiren kimsedir. 

Dolayısıyla Müslüman kişi¸ başta Allah’a ve peygamberine karşı sorumluluklarını yerine getirir. Ardından insanlara karşı da sorumluluklarını yerine getirir. Vefakârdır, kendisine yapılan iyilikleri asla unutmaz ve gereken ilgi ve alakayı gösterir.

Bu sebeple anne ve babamıza, eşimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza, komşularımıza, arkadaş ve dostlarımıza karşı vefalı olalım. Onları sevinç ve üzüntülü günlerinde asla yalnız bırakmayalım. Vefalı olanı Allah sever kullar da sever. Ne mutlu vefalı olmaya gayret edenlere!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!