R. Kayan, Pamukkale Ü. Öğrencilerine Konuştu

Ramazan Kayan, Pamukkale Üniversitesi öğrencilerinin konuğuydu

Pamukkale Üniversitesi öğrencileri yılın son programında Arş. Yaz. Ramazan Kayan’ı ağırladı.

Program öncesi yapılan piknikle, öğrencilerin hocayla bizzat görüşme imkanı bulduğu program, Yazarın “Müslümanların modern dünyadaki sorumlulukları” adlı sunumu ile tamamlandı.

Ramazan Kayan hoca, konferans da özetle şunları söyledi:

“ Konunun ehemmiyeti ve derinliği nedeniyle tamamını incelemek zor olsa da inşallah bugün meselenin temel noktalarına değinmeye çalışacağız.

Allah, bizleri dünyaya halife kıldı, yani emanetlerini bize verdi ve bu emanetlerden sorumluluğumuz ölçüsünde hesap vereceğimizi bize bildirdi. İşte bizler, bu sınav hayatını yüz akıyla tamamlamak için sahalara indik ve bu görevi üstlendik. Bu sebeple bizler dünyada gücümüzün yettiğini yapmakla sorumlu, yapmamakla suçluyuz.

Sorumluluğun tarifini, Almanya'ya yaptığım bir ziyaret sırasında tanıştığım engelli bir kardeşimizden öğrendim. Vücudun da sadece üç el parmağını kullanabilen kardeşimizin mücadelesi, sorumlulukları üstlenme azmi beni gerçekten çok etkiledi.

Bugün Sorumluluklarımızı 3 temel başlıkta incelemeye çalışacağım:

a) Kendimize karşı sorumluluğumuz.

Bu başlığımızın temel noktası, kişinin kendini çözmesinde, kendi ile barışmasında yatar kanaatindeyim. Şahsi sorumluluklarımızı, kendimize olan sorumluluğumuzu gerçekleştiremememizin nedeni, kendi dünyamızdaki evham ve endişe duvarını aşamamamızdandır. Hal böyle olunca biz ilk olarak kendi kendimizi engellemiş oluruz. Biz böyle yaptıktan sonra birilerinin bizi engellemesine gerek kalmayacaktır.

Bugün çevrimizde de gördüğümüz, geçmişin önder insanları, birikimli kesimleri kendi köşelerine çekilmişler, kendilerine bahaneler üreterek sorumluluk sahasından kaçıyorlar. Burada çözüm, kendimizi keşfetmemiz, kendimizi inşa etmemiz ve harekete geçmemizdir. İçimizdeki kavgaya bir son verip, sahalara dönemeye çalışmamızdır. Kardeşlerimizle bir araya gelip konuşmalıyız. Niye bu halde olduğumuzu istişare etmeliyiz. 

Müslümanın değişmeyen temel özelliklerinden olan ihlası ve kararlılığı yakalamamız gerekmektedir. İstikrarlı olmalı ve istikametimizi doğru çizmemiz gerekir. Kalem Suresi 48. ayet de Hz. Muhammed(a.s)'a Yunus(a.s) örneği verilerek bir ders verilmiş, bir uyarıda bulunulmuştur, Rabbimiz tarafından. Yunus (as) mücadeleden kaçmış, rabbinden izinsiz o yöreyi terk etmiş ve tabiri caizse bu kavimden bir şey olmaz demiştir. Hz. Muhammed(as)'a hatırlatılan bu uyarı hepimizi ilgilendirmektedir. Bizler Allah için buradayız. Toplum bize sırtını dönse de, bizimle alay etse de, kendi arkadaşlarımız, kardeşlerimiz bizi bırakıp gitse de, tek başımıza mücadele vermemiz gerekse de, sahaları terk etmeyeceğiz. Toplumu bırakmayacağız, sabır ile anlatmaya devam edeceğiz. Etrafımıza bakıp kim var kim yok demekten önce, ben varım diyeceğiz.

b) Topluma karşı sorumluluğumuz.

Müslüman şahsiyet, kendi içindeki barışı, eğitimi sağladıktan sonra tebliğ ve inşa görevi için topluma açılacaktır. Biz Müslümanlar bu aşamada insanlık için mücadele vereceğiz. Hayırlı bir ümmet olabilmek için, halka iyiliği emredip kötülükten uzaklaştıracağız. Marufu egemen kılıp, Münkeri def etme görevi, icraatı, bizleri hayırlı Müslümanlardan kılacaktır. Dolayısıyla Müslüman bu aşamada kendisi için değil, başkası için yaşayacaktır. Bizim sorumluluğumuzdaki bir insanın cehenneme gitmesi, bizim sorunumuzdur. Müslüman şahsiyet, yalnızca kendi cennetini düşünürse, bu noktada kendine özel alanlar yaratıp, o alanlara hapsolursa kendini küçültür, görevini ifa etmemiş olur. Bu aşamanın somutlaşması için kendimize şu soruları sorabiliriz: Kaç insana ulaştık, kaç proje ürettik, ne kadar çile çektik? Buralara verilen cevaplar bizim topluma olan sorumluluğumuzun ölçüsünü belirtir kanaatindeyim.

Müslüman şahsiyetin Salih olması yetmez, Muhsin de olması gerekmektedir. Yasin suresinde anlatılan, şehit edilen gencin sözü, cenneti kazanmasına rağmen, keşke kavmim de bilseydi olmuştur. Allah İslam’ı içimizde tutalım diye bize nasip etmedi. Bu nimet için bizler, insanların kapılarını çalmalı, komşulara gitmeli ve daveti ulaştırmalıyız. Kendimiz için yaşama basitliğinden ve topluma karşı oluşan ön yargılarımızdan kurtulalım. Şu zamana kadar baktığımda, kendimize kapalı duvarlar ördüğümüzü görüyorum. Milyonları es geçip, davete muhatap olarak kabul etmediğimizi görüyorum. Kendimize bakıp biz bu kadarız deyişimizi ve durumu bununla örttüğümüzü fark ediyorum.

Bu noktada şunu da görmemiz lazım ki bizler her istediğimizi iman ettirme gücüne sahip değiliz. Peygamberlerin yakın akrabalarının durumlarından yola çıkarsak, bizim asli görevimiz sahada durup, mücadeleyi devam ettirmektir. Soğuk şubatlar yaşasak da, ihanete uğrasak da benden buraya kadar deyip havlu atamayız. Bu noktada Allah mutlaka bir yol gösterecektir.

c) Allah’a karşı sorumluluğumuz.

Son sorumluluk başlığımızı, Allah’ı gündemimizin neresinde tutuyoruz cümlesinden hareketle işleyeceğim. Evet, Allah gündemimizin neresinde. Allah’a ne kadar zaman ayırıyoruz, işlerimizin ve sözlerimizin kaçında onu vekil tutuyoruz? Şunu bilmeliyiz ki, bizim için Allah kaçıncı sıradaysa, bizde onun indinde o sıradayız.

Bizler hayatımızın her alanında ona tutunup, onu vekil kılmamız gerekmektedir. Allah’ı asla gücendirmememiz gerekmektedir. Onun huzuruna çıktığımızda yanımızda getirdiğimiz amellerimizin hesabını nasıl vereceğimizi kendimize sormalıyız. Allah’a karşı toparlanmalı ve ona karşı dürüst olmalıyız. Bu anlamda Müslümanı inşa eden en önemli iki özellik karşımıza çıkacaktır. Tevhid ve Takva.

Konumuzu ilgilendirdiği için Takvaya değinmek istiyorum. Takva; Allah’ın dur dediği yerde durmak, öl dediği yerde ölmektir. Takva; kendini, rabbini, haddini ve hesabını bilmektir ve Müslüman şahsiyetin bürünmesi gereken bir elbisedir.

İnsan üç elbiseyi hiç unutmaz. Gelinlik ve Damatlık (baba evinden kendi evine), İhram (kendi evinden Allah’ın evine), Kefen (dünya evinden ahiret evine). Dördüncü elbisesi ise hepsinden önemli olan Takva elbisesidir (dünyadan cennete). O olmadan kötülüklerden kurtulamaz, ahireti kazananlardan olamazsınız. Rabbimizin Araf suresi 26.ayette söylediği gibi: Takva elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır.

Konumuzu şu üç başlıkta özetlemek istiyorum: Nefis terbiyesi (kendimize karşı sorumluluğumuz), Tebliğ( topluma karşı sorumluluğumuz) , Tevhid ve Takva (Allah’a karşı sorumluluğumuz).”

Konferans çay ikramı ve soru cevap bölümüyle son buldu. Ramazan hocamızdan ve katılan kardeşlerimizden Allah razı olsun. 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi