Suriye'de bir süre PYD/PKK'nın paravan kuruluşu SDG'nin sözcülüğünü yaptıktan sonra bölgeden kaçan Talal Silo, ABD'nin PYD/PKK'ya verdiği askeri desteğin ayrıntıları ve DEAŞ'a karşı mücadele görüntüsü altında yapılan anlaşmalar konusunda AA'nın sorularını yanıtladı.
SORU: Amerikalılarla ilk temaslarınız nasıl oldu?
CEVAP: (SDG sözcülüğüne getirilince) Benimle Suriye dışında görüşmek istediler. Helikopter benzeri bir araçla geldiler. Alıp Erbil’e götürdüler. Erbil Havaalanındaki ABD üssünde iki gün kaldım. İşlerin koordinasyonu ve basın çalışmaları üzerine konuştuk. SDG’ye destek veren medyayı belirledik. Hangilerine röportaj verebileceğimizi konuştuk.
SORU: Amerikalı üst düzey yetkililerle doğrudan görüştünüz mü?
CEVAP: Görüşmeler doğrudan gerçekleşirdi. Ben de bu görüşmelere katıldım. (ABD'nin DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi) Brett McGurk, (ABD öncülüğündeki Doğal Kararlılık Operasyonu Birleşik Ortak Görev Gücü Komutanı) General Stephen Townsend ve (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) CENTCOM komutanı Votel ile görüşmelere katıldım. Bizden katılanları (sözde SDG genel komutanı YPG'li) Şahin Cilo belirliyordu. Çelebiye üssündeki tüm görüşmelere katılıyordum. ABD Dışişleri heyeti ile toplantı yaptık. Cilo ile ABD yönetimi arasında tam bir koordinasyon vardı.
SORU: PYD/PKK’nın paravan kuruluşu SDG’nin ambleminde Suriye haritasına Hatay’ı neden dahil ettiniz?
CEVAP: Cilo bize dedi ki “Suriye devleti Türkiye’ye bir (il) kurban vererek kuruldu. Ama biz ondan vazgeçemeyiz”. Bu toplantıyı Haseke’de YPG’nin halkla ilişkiler binasında yaptık.
SORU: SDG sözcüsü sıfatıyla ne konuşacağınıza nasıl karar veriyordunuz?
CEVAP: Ben, Cilo’nun talimatıyla sözcülüğe atandım. Atanınca, (dönemin PKK Suriye sorumlusu) Bahoz Erdal beni Karaçok’a yemeğe davet etti. Her şeyi konuştuk. Bana bir silah hediye etti. SDG’de açıklama yapma talimatı Cilo’dan gelirdi. Metni bana WhatsApp veya Viber’dan gönderirdi. Redakte ederdim. Bahoz Erdal ayrılınca (Kandil’den) Nureddin Sofi geldi. Açıklamaları (Cilo’nun üstü olarak) o da denetliyordu. Taziyeleri bile onayla yayınlardım. Okuduğum Rakka’nın kurtarılışı açıklamasını da Cilo verdi. Bence o da yazmamıştır. Öyle bir kabiliyeti yoktu.
SORU: Amerikalıların talep ettiği basın açıklamaları oldu mu?
CEVAP: Türkiye’deki bir patlamayı kınamamızı istediler. Bir de SDG’nin PKK ile ilişkisi olmadığına dair açıklama yapmamızı istediler. Açıklamayı Cilo verdi. Cilo’ya sebebini sorunca, “ABD istedi. Böylelikle bizimle (SDG) PKK arasında bir bağ olmadığı gösterilecek” dedi. Bizim rolümüz kağıt üzerindeydi.
SORU: Sözde SDG ile PKK’nın Kandil elebaşları arasındaki iletişim nasıldı?
CEVAP: Şahin Cilo, SDG genel komutanı olmasına rağmen söz sahibi değildi. Talimatlar Bahoz Erdal’dan geliyordu. Bahoz da (PKK/KCK üst düzey elebaşı) Sabri Ok’tan emir alıyordu. Bu ilişkileri çözmek iki yılımı aldı. Kolay olmadı. Beni özellikle ABD ile toplantılarda yanlarında bulundurmak zorundaydılar. Silah teslimatları sırasında dahi katıldım. Bu süre içerisinde onların güvenini kazandım. Bütün özel sırlarına vakıftım. PKK, bölgede alınan askeri, sivil ve ekonomik kararlara imza atıyor. Bütün kararlar Kandil’den alınıyor, oradakilere uygulamak düşüyor.
SORU: PYD/PKK, SDG adı altında ABD yardımlarını almaya nasıl başladı?
CEVAP: SDG’nin kuruluşundan bu yana ABD’nin silah ve mühimmat yardımı var. Bunları YPG’ye paraşütlerle atıyordu. SDG ilan edildikten sonra ABD’nin isteği üzerine Kürt unsuru zikredilmeden farklı isimler altında silah ve mühimmat yardımı yapıldı. Ben de iki parti silah aldım. Bizim aldığımız hafif silahlardı. Rus yapımıydı. SDG kurulurken Amerikalı bir heyet geldi. SDG askeri konsey üyelerinin parmak izlerini ve retinaları taradı, fotoğraflarını çekti.
Amerikalılar sahaya ilk geldiklerinde Haseke ile Tel Temr arasında İstirahet el-Vezir adlı küçük bir üsse yerleşti. Orada helikopter pisti yaptılar. Yakınında Dirbasiye yolu üzerinde Tel Beyder adlı ikinci üssü kurdular. Burada da helikopter üssü kuruldu. Bize oradan silah veriyorlardı. (Suriye-Irak sınırındaki) Simalka sınır kapısından da geliyordu.
Sonra, Çelebiye üssü devreye sokuldu. Burası eskiden (Fransızların Lafarge) çimento fabrikasıydı. Ayn İsa ile Karakozak köprüsü arasındaki Sırrin yakınlarındaydı. Büyük bir ABD üssü inşa ettiler. SDG’ye sağlanan tüm desteğin ana deposu burası. Çelebiye üssü devreye girince yardım arttı. Trump geldikten sonra tam destek aldık. (Irak sınırındaki) Simalka sınır kapısından askeri malzeme taşıyan yüzlerce askeri araç gördük. Hepsi Çelebiye’ye taşınıyor. Buradan SDG’ye gidiyor diye YPG’ye veriliyor.
Çelebiye’nin girişinde adı Hemin olan bir YPG temsilcisi var. Koordinasyonu o sağlıyor. İster silah ister araç olsun o teslim alıyor. Bazen üsse bırakıyor, bazen aynı bölgedeki ana depoya koyuyor. YPG’nin silahlardan sorumlu komutanı Safkan’a da teslim ediyor. O da belirli bölgelere dağıtıyor.
SORU: ABD silah yardımı dışında ne tür destekler sağlıyor?
CEVAP: Askeri eğitimler veriyor. Bu amaçla kurulan bir kamp vardı. Tedaviler için sağlık merkezleri bulunuyor. İlk yardım ve hızlı cerrahi müdahalede kullanıyorlar. Amerikalı ve Fransız sağlık ekipleri var. Ayrıca Fransızlar keskin nişancı (Kanas) eğitimi verdi.
SORU: ABD yardımlarının duracağı konusunda bir sinyal alındı mı?
CEVAP: ABD’nin son açıklamalarına göre, artık silah sevkedilmeyecekmiş. Ama yeterince silah aldılar zaten. Aldıkları paranın haddi hesabı yok.
SORU: PYD/PKK, ABD’den bağımsız hareket edebiliyor mu?
CEVAP: ABD onayı olmadan hiçbir hamle yapamaz. Çünkü desteği ABD veriyor. Özellikle de hava desteğini. Amerikalılar da DEAŞ’ı karadan harekat olmadan yok edemez. Herkes bunu biliyordu.
SORU: PYD/PKK elebaşları ile ABD’liler arasında ihtilaf çıkmıyor mu?
CEVAP: Hiçbir ihtilaf yok. Çünkü iki taraf tüm konularda ittifak sağlamış durumda. ABD, SDG'ye açık ve sınırsız askeri destek sağladı. Birlikte hareket etmesinde ortak fayda söz konusu. SDG veya PKK’nın menfaati, bu bölgelerde hakimiyet kurmaktır. Nitekim kurdular. ABD’siz bu gerçekleşemezdi.
SORU: ABD’nin Suriye sahasındaki askeri varlığı ne düzeyde?
CEVAP: Görüşmelerde bize söylenene göre şu an 2 bin Amerikalı asker bulunuyor. Eğitmenler, danışmanlar, hava operasyonlarının irtibat görevlileri gibi elemanları var. Denizcilerin batarya bölükleri ve özel kuvvetler personeli mevcut. Diğer ülkelerden de var. İngiltere, Fransa, Danimarka gibi. Ama çok az.
SORU: ABD’nin DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi McGurk’ün Suriye sahasındaki etkisi nedir?
CEVAP: En başından beri çok etkili. Mesela Çelebiye üssündeki ilk toplantımızda, Münbiç’in kurtarılması konuşuldu. Bunu öneren oydu. Türk tarafını ikna etmemiz için çoğunluğunu Arapların oluşturacağı kente özgü askeri konsey kurulması gerektiğini söyledi. Böylece şehri kurtaranların Münbiç’in kendi evlatları olduğu havası verilmek istendi. Aynı öneriyi Rakka’da da gördük. Önerileri yaparken, “Türk tarafını ikna etmemiz gerekiyor” derdi. Onun için de sahadaki unsurların Araplardan oluştuğu görüntüsünü vermemiz gerektiğini söylerdi. Münbiç Askeri Konseyi bünyesinde Münbiç Türkmenleri Birliği görünüyordu. Oysa içinde kimse yoktu. Ben bile bana bağlı görünen grubun isimlerini uydurarak yazdım. Bu McGurk’ün talebiyle yapılıyordu.
Yine Rakka operasyonuna sadece Arap Koalisyonunun katılacağı açıklanmıştı. Aslında Arap Koalisyonu diye bir şey yoktu. Şahin Cilo komutasındaki SDG’nin izlediği politikaları McGurk yönlendiriyordu.
Münbiç’in kurtarılmasının ardından, SDG’nin kenti kurtardığını, YPG’nin şehrin dışına çekildiğini, şehirde kalanların oranın evlatları olduğunu belirten bir bildiri yayınlamamızı istedi. Tabi gerçekle alakası yoktu.
SORU: PYD/PKK’nın Rakka’da DEAŞ’la anlaşarak oradan çıkmalarına yardım etmesi büyük yankı uyandırdı. Rakka’da neler yaşandı?
CEVAP: Rakka müzakereleri Ayn İsa'da SDG genel karargahında yapıldı. İki gün sürdü. (DEAŞ’la irtibatı sağlayan) Ebu Muhammed, Cilo ve yardımcısı Kahraman görüştüler. DEAŞ’ın Deyrizor dışında gideceği yer yoktu. ABD buna razı gibiydi. Çünkü SDG (Rakka ve Deyrizor’da) aynı anda iki hamle yapmıştı. Deyrizor’daki adamları güçsüzdü. ABD ise rejim ordusu gelmeden Irak sınırına ulaşması için SDG’nin Deyrizor operasyonuna başlamasını istiyordu. Amerikalılara göre, rejim ordusu Deyrizor’a 6 haftada ulaşabilirdi. Fakat rejm ordusu beklenenden hızlı ilerleyince, ABD SDG’nin DEAŞ ile müzakerelere başlamasını istedi. Böylece teröristler (Rakka’dan çıkıp Deyrizor’daki) Bukemal’a gidecek, rejimin ilerleyişini engelleyecekti. 3 bin 500 teröristin çıkışına izin vermek amacıyla görüşmeler yapıldı. 500 kadar da kadın ve çocuk vardı.
ABD ile Cilo, bu teröristlerin Suriye rejim ordusundan önce Deyrizor’a ulaşmasını istiyordu. Bu nedenle Rakka'dan çıkanlar vurulmayacaktı. Aynı gün Cilo benden basının karşısına geçip bir tiyatro oynamamı istedi.
Medya ekibi olarak “tiyatro”yu hazırladık. Oyuna göre, Rakkalı Arap aşiretlerinin girişimiyle 275 yerli DEAŞ’lı terörist SDG’ye teslim olmuştu. Karşılığında kentten sözde 3 bin 500 sivil çıkarılacaktı. (Aslında kimsenin teslim olmadığı) Bu tiyatroda, 275 kişinin varlığını göstermek için Ayn İsa kampından birilerini getirip koydular.
İkinci oyunu basına oynadılar. Gazetecilerin Rakka’ya gitmesini yasakladılar. Gazetecilere, içerden çıkmaya yanaşmayan yabancı DEAŞ’lılarla çatışılacağını söylediler.
Oysa bir kurşun bile sıkmadılar. Bu süre zarfında kentten çıkarılan DEAŞ’lılar gidecekleri yere ulaştı. Ardından, Rakka’nın alındığını ilan ettik.
Sonradan öğrendik ki DEAŞ’lıların bir kısmı rüşvet vererek (Deyrizor dışında) başka yerlere ulaşmış. Birçoğu Fırat Kalkanı bölgelerine girmiş.
SORU: Rakka’nın içine girince neler gördünüz?
CEVAP: Rakka'da yaşananlar kentin kurtarılması değil yıkımıydı. Rakka'nın kurtarıldığını ilan edeceğimiz gün oraya gittim. Maalesef kentteki tahribatın büyüklüğü karşısında şok oldum. Yüzde 95i'nden fazlası yerle bir olmuştu.
SDG'nin kuruluş amacı halk ve topraklarımızı DEAŞ terörü ve zulmünden kurtarmaktı. Ancak kurtuluş denilen şey benim gördüklerimse, böyle bir kurtuluşa gerek yoktu. Çünkü bu yıkımdı. Yıkım iki tarafın eliyle oldu. SDG yıktı ABD de kentin tamamının yıkımına neden oldu. Sebebini halen bilmiyorum. Sonra Rakka Sivil Meclisi, uluslararası toplumdan kentin imarı için maddi destek istiyor. Kentin imarı bahanesiyle kişisel çıkar sağlayacaklar gibi görünüyorlar.
SORU: Rakka gibi başka danışıklı dövüşler oldu mu?
CEVAP: Rakka, DEAŞ’lıları anlaşarak tahliye ettikleri ilk yer değildi. Üçüncüsüydü. ABD ve (sözde genel komutan) Cilo anlaşarak yaptılar. Münbiç’in kurtarıldığının ilanından hemen önce Münbiç Askeri Meclisi açıklama yayınladı. 2 bin DEAŞ’lının sivil kalkanla kentten çıkışına izin verildiğini duyurdu. SDG, ABD ve Münbiç Askeri Meclisi; DEAŞ'lıların can güvenliğini sağlayıp Cerablus'a doğru gitmelerine izin verdiler. İlk anlaşma buydu.
SORU: PYD/PKK’nın DEAŞ’la diğer anlaşması neredeydi?
CEVAP: Diğeri (Fırat Nehri üzerindeki) Tabka’da oldu. Tabka, baraj ile yerleşim bölgesi Sevre olarak ikiyi ayrılıyor. Tabka alındı ve duyuruldu. Ama Sevre kaldı. Kaç kez operasyon düzenlendiyse başarısız oldu. DEAŞ’ın şiddetli direnişi vardı. Müzakereye mecbur kaldılar. (Rakka’da da arabuluculuk yapan) Ebu Muhammed devreye girdi. Kızkardeşinin eşi Tabka’da DEAŞ emiriydi. Kendisinden, 500 teröristin Cilo ve Amerikalılar tarafından güvenli şekilde çıkması için DEAŞ’la görüşmesi istendi. DEAŞ’lıların talebi, silah ve mühimmatlarıyla Tabka’dan Rakka’ya geçmekti. Cilo bizim adımıza Amerikalılarla görüştükten sonra DEAŞ’lılara güvenli çıkış izni verildi.
SORU: Türkiye, ABD’ye Rakka’yı ortak operasyonla almayı önermişti. ABD bu meseleyi sahaya taşıdı mı?
CEVAP: Amerikalıların o öneriyi getirdiği (Çelebi üssündeki) toplantıya ben de katılmıştım. McGurk ve (Amerikalı senatör) John McCain vardı. McCain, Türkiye’nin Tel Abyad’dan açılacak 25 kilometrelik bir koridordan Arap savaşçılarla beraber kendi birliklerini Rakka’ya geçirmeyi önerdiğini söyledi. McCain’in getirdiği öneriydi, bağlayıcı değildi. Şahin Cilo, bunu farkedince, Türkiye’ye ve beraberinde geleceklere 25 santimetrelik bir koridor dahi açmayacaklarını söyledi. McCain o sözlerle yetindi. Sonra SDG’nin silah talebi üzerinde konuşuldu. McCain desteğini tekrarladı. Yardım sözü verdi. Tek bir şeye karşı çıkacaklarını, uçak savar verilemeyeceğini söyledi.
SORU: Rakka’da terörist elebaşı Öcalan posterlerinin asılmasına ABD’den yazılı açıklamayla tepki geldi. Taraflar arasında ne yaşandı?
CEVAP: Amerikalılar, örgüt kamuoyu nezdinde zorda kalmasın diye posterler ve sloganlar konusunda hep uyarırdı. Kürt tarafı uyarıyı kabul etmezdi. Amerikalıların bizle görüştüğü yerlerde Öcalan posterleri oluyordu. Hatta SDG’nin ilk kurultayında bile vardı. Bölgedeki bayrakların tümü YPG, YPJ ve benzeridir. Yani SDG bayrakları göremezsin. Amerikalılar kiminle çalıştıklarını iyi biliyor.
SORU: Örgüt elebaşları verdikleri bunca destek karşılığında PKK/KCK yani örgütün ana gövdesi için uluslararası alanda açık destek istemedi mi?
CEVAP: Daha nasıl bir destek olacak ki? PKK’nın silah ve para desteğine ihtiyacı var. Silahlar SDG’ye ondan YPG’ye gidiyordu. YPG’den de PKK’ya ulaşıyordu. Dolayısıyla Şahin Cilo’nun gelin PKK’ya silah verin demesine gerek yok. Yolun sonunda YPG üzerinden PKK’ya ulaşıyor zaten.