PYD veya Bir Lejyoner Örgütünden Kahraman Çıkarma

ABD'nin Esed'e baştan beri en sadık muhafızlığı yapan PYD'ye verdiği desteğin bizatihi Esed'e destek olduğunu belirten Yasin Aktay, bu ilişki ağında PYD'nin rolüne dikkat çeken bir yazı kaleme almış.

Yasin Aktay / Yeni Şafak

ABD'nin Suriye'de kriz başladığında birinci önceliği Esad'ın gitmesiydi. Bu öncelik kendi müttefikleriyle birlikte üzerinde mutabık olunan bir şeydi. Ancak ABD zamanla Esad'ın alternatifinin “kim” olduğu sorusunu ısrarlı bir biçimde ifade etmeye başladı. Esad'a alternatif bir kişi arayışının kendisi, aslında Suriye'nin geleceği konusunda Suriye halkının hiç bir şekilde dikkate alınmayacağını yeterince gösteriyordu.

Buna göre Esad'ın alternatifi olarak “bir kişi” arayışı, Suriye'nin geleceği için öngörülenin veya reva görülenin yine bir diktatör olacağıydı. Biz ise Esad'ın alternatifinin demokrasi olması gerektiğini baştan beri söyledik durduk. Oysa ABD için Suriye'nin geleceği konusunda hiç bir zaman demokrasi bir seçenek bile olmamış görünüyor.

Daha da kötüsü, ortaya çıkan son duruma bakıldığında, ABD'nin kendi planlarını bölgedeki müttefiklerine hiç açmadan, tek taraflı olarak yapıp uygulamaya koyduğu anlaşılıyor. Bu planların içinde Suriye'de, Suriye halkının kendisinin karar vereceği bir gelecek yok. Bu kararı ABD asla Suriye halkına bırakmak istemiyor ve Suriye için uygun gördüğü şey ya yine Esed'in kendisi veya bir alternatif olacaksa Esed türünden bir diktatördür.

PYD ve YPG'nin bu planların içinde önemli bir yerinin olduğu da anlaşılıyor. PYD'nin Esad'ın baştan itibaren desteklemiş olduğu, bütün silahlarını temin ederek sahaya sürmüş olduğu bir örgüt olduğu bir gerçek. PYD tam da bundan dolayı üzerine düşeni hep yaptı ve baştan itibaren Esed'den almış olduğu görevleri hakkıyla yerine getirdi. İşin ilginç yanı, DAEŞ'in de Suriye rejimiyle muvazaalı bir durumu var.

Onca yaşanandan sonra ABD'nin esasen Esed'le veya Esed rejimiyle hiç bir sorununun olmadığı ve onun yaptığı onca katliama rağmen, ABD tarafından halen gözden çıkarılmamış olduğu görülüyor. Tam da bundan dolayı Esed'e baştan beri en sadık muhafızlığı yapan PYD ile gayet iyi anlaşıyor. PYD'ye verilen desteğin bizatihi Esed'e destek olduğunda hiç kuşku yok. Bu durumda can alıcı soru şu oluyor: Esed bu kadar vazgeçilmez idiyse, baştan itibaren Esed'e karşı harekete geçirilen onca ulusal veya uluslararası ittifakları ABD niye harekete geçirmekte o kadar ısrarlı davrandı? ABD'nin niyeti ve planı baştan itibaren bu muydu yoksa süreç içinde bu plan değişti de bugünkü halini mi aldı?

ABD'nin bize anlattığı hikaye, bu politika değişikliğine yol açanın DAEŞ'i n ortaya çıkışı ve kendisi için öncelikli bir tehdit halini almış olduğudur. Bunun üzerine ABD birincil önceliği Esed'le mücadeleye değil, DAEŞ'le mücadeleye vermiş oldu. ABD'li yetkililerden sıkça duyduğumuz bir şey, tam da bu öncelik ışığında PYD'nin DAEŞ'le savaşı en iyi yürüten bir örgüt olduğu ve bundan dolayı PKK ile ilişkisi bilindiği halde, desteklendiğidir.

Aslında Esed'le ilişkisi bilindiği halde PYD'nin desteklenmesi aynı zamanda DAEŞ'in de dolaylı olarak desteklenmesi anlamına geliyor, çünkü DAEŞ'in varlık sebebi bizatihi Esed rejiminin kendisidir. Bu ilişki ağı ABD'nin terörle mücadele stratejisinin bir çelişkiler yumağından ibaret olduğunu gösteriyor. Açıkçası bu çelişkiler bölgede ve dünyada terörü daha fazla azdırmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

PYD'nin DAEŞ'le en iyi savaşan bir güç olduğu tezi de, ispatlanmak için bizzat iddia edenlerin elbirliğiyle çalışmasına ve desteğine ihtiyaç duyan koca bir yalan. Nitekim, bugün PYD denilen güce yedi düvel destek veriyor. Rusya'sı ayrı destek veriyor, ABD'si ayrı, İran'ı ayrı, Esed'i ayrı, Hizbullah ve Şebbiha milisleri ile PKK'sı ayrı ayrı her türlü desteği veriyor... Hava bombardımanlarıyla, sahadaki güçleriyle, tanklarıyla, silahlarıyla önleri açılıyor, sonra bunlar büyük kahramanlar gibi boşaltılan alanlara yerleştiriliyorlar.

Bu esnada kendilerinden hiç bir yardım esirgenmiyor, hiç bir ihtiyaçları eksik bırakılmıyor. Ayıp olmasa gelip o tetikleri de yardımcı güçler çekecek, PYD adına. Sonra bu kadar yardımla zar zor ilerletilenPYD'ye “DAEŞ'e karşı en iyi savaşan örgüt” payesi veriliyor.

Yahu kimi kandırıyorsunuz? Bu kadar gücü ölmüş eşeğe yükleseniz, ondan istediğiniz kahramanı üretirsiniz. Onca medya gücüyle onu sevimli bir kahramana dönüştürürsünüz de, bir anırmasını kesemezsiniz.

Daha şimdiye kadar PYD'nin tek başına, bu güçlerden yardım almadan DAEŞ'e karşı elde ettiği bir tek başarı yok. Kobani'de sözümona DAEŞ'le savaşırken bütün bu güçlere ilaveten dünyanın medya desteği ve Özgür Suriye Ordusu ile Peşmergenin yardımını bile aldı da DAEŞ'i öyle püskürtebildi. Bilahare hava bombardımanı desteğinde DAEŞ'in bir kaç yıldır ÖSO'ya karşı güçlü bir direnişle elinde tuttuğu Tel Abyad ve Şeddadi'den tek kurşun atmadan geri çekilişi, aralarındaki danışıklı dövüş dansını de ele veriyor, hepsini yöneten aklın bir olduğunu da...

Bugünlerde DAEŞ'in yıllardır elinde tuttuğu Rakka'da da aynı oyunun oynanması bekleniyor.

“DAEŞ'e karşı en iyi savaşan güç”, dolayısıyla kurtarıcı bir kahraman olarak pazarlanan PYD'ye senaryoya uygun rol yazılmış bile. DAEŞ canavarından hiç kimsenin şimdiye kadar alamadığı Rakka, yine gereken tüm destekler verildikten sonra PYD güçlerine kurtarılacaktır.Tabi bu senaryoyu tamamlayacak olan, önden bir kaç sahnenin oynanmasını bekleyebiliriz. Kafa kesen, kafaya sıkan veya belki daha yaratıcı DAEŞ vahşeti görüntüleri izleyebiliriz.

Gerçek şu ki, PYD bütün bu süreçte kendi halkına karşı savaşan bir lejyoner örgüttür. Türkiye'de PKK'sıyla Suriye'de YPG'siyle, Kürtleri değil, kendisini tutanları, kendisine bu rolü yazanları temsil ediyor sadece.

Bu senaryoyu yazanlar canavarı da tutmuş, ondan kurtaracak kahramanı da.

Yorum Analiz Haberleri

Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!
İşgal edilen zihinler