Benginur İkbal Akgül / TRT Haber
Rusya, 24 Şubat’ta Ukrayna saldırısına başladığında savaşın bu denli uzun sürmesi öngörülememişti. Zira savaşın ilk döneminde başkent Kiev’in düşmesi ve Rusya’nın hedefine çabuk ulaşması en çok beklenilen sonuçtu. Fakat böyle olmadı... Ukrayna halkı ve ordusu Rusya’ya karşı tüm gücüyle direndi ve ilk günden bugüne 7 aydır haklı bağımsızlığını savunuyor.
Direncin gücü Batı’nın da katkısıyla kuvvetlenirken, Rusya’nın sahada verdiği kayıpları artırıyor. Tüm bu gelişmelerin ardındansa, savaşın boyutları değişmeye hazırlanıyor...
Savaşın boyutu değişiyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kısmi seferberlik ilan etmesinin ardından 300 bin asker daha Rus ordusuna katılacak. Bu kararla, sahada Rus askeri üstünlüğünün yeni bir süreci başlatacağı öngörülüyor.
Ukrayna'daki ayrılıkçı yönetimler olan Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde Rusya'ya katılmak için yapılacak referandum sonrası ise kritik. Zira kısmi sefereberliğin ardından bu bölgelerde yaşanacak şehir içi çatışmalar da savaşın sonucunu etkileyebilecek nitelikte.
Peki, Rusya'nın askeri üstünlüğü Ukrayna’ya karşı yeterli olacak mı? Bugüne kadar Ukrayna saldırılarında beklenilen ilerlemeyi gösteremeyen Rusya, seferberlik ilanıyla sahada nasıl bir denge sağlayacak?
Tüm bu soruların yanıtını ve savaşın boyutlarını istihbarat alanında önemli çalışmaları bulunan Tolga Ökten ile konuştuk.
“Hızlı ve sonuç alıcı bir harekat hedefleniyordu”
Savaşın askeri boyutunu değerlendiren Ökten, Rusya’nın ilk olarak stratejisinin Ukrayna’yı Kuzey, Güney ve Doğudan büyük çaplı bir manevrayla kuşatmaya başladığında profesyonel askerlerin bu planın bel kemiğini oluşturduğuna dikkati çekiyor. Ökten, ilk amacın hızlı ve sonuç alıcı bir harekat olduğunu belirtiyor ve Ukrayna yönetiminin paralize edilmesini, başta Kiev olmak üzere büyük şehirlerin ele geçirilerek hükümetin devrilmesinin hedeflendiğini anlatıyor.
“Bu durum Ukrayna’nın beklenenin üstünde başarı sağlayan karşı saldırısına kadar sürdü. Eğer siyasi bir çözüme ulaşılamazsa, kışın bastırmasıyla birlikte savaşın dördüncü evresine gireceği ve şehirlere sıkışacağı ve yıpratmaya döneceği değerlendirilebilir. En azından dağılma emareleri gösteren Rus ordusunun tekrardan toparlanabilmesi amacıyla bu yolu denemesi gerekli.”
“Rus ordusunda büyük bir erime yaşandı”
Ökten, kısmi seferberlik ilanın aslında topyekün bir savaşın ilk adımı olduğuna dikkati çekiyor.
“Savaşın dördüncü aşamasında özel operasyondan topyekûn savaşa doğru bir geçiş ortaya çıkmakta. İlan edilen kısmi seferberlik bunun en önemli göstergelerinden. Savaşın ilk üç aşamasında Rus ordusunun profesyonel asker sayısında büyük bir erime yaşandı ve bu durum profesyonellere dayanan bir ordu için kabul edilemez bir durum.”
Rus lider Putin’in kısmi seferberlik ilanın ardından askere alınacakların özellikleri de belirtildi. Buna göre, ilk olarak 300 bin askerin orduya katılacağı belirlendi. Belli askeri tecrübesi olacak bu askerlerin eğitim süreçleri ise 15 gün olacak.
“Şehir savaşlarında sayısal üstünlük önemli”
Ökten, bu süreçte silah altına alınacak askerlerin harbe hazırlık seviyelerinin de tartışmalı olduğunu vurguluyor. Ökten’e göre bundan önceki dönemlerde bu askerlerin kullanılması Rusya açısından insani bir felaket de yaşatabilirdi.
“Diğer taraftan savaşın dördüncü aşamasının Rusların savunma konumunda olacağı şehir savaşı tarzında bir yıpratma savaşına dönmesi durumunda sayısal üstünlüğün önemi çok büyük olacaktır. Harbe hazırlık seviyesi düşük olsa bile savunma bir savaşın güçlü olan tarafıdır ve hücuma göre daha statik pozisyonlarda yapılır.”
“Ukrayna savaşın seyrini değiştirdi”
Savaşın bundan sonraki dönemini dördüncü aşama olarak değerlendiren Ökten, Rusya’nın savaşı şehir savunmasına dönüştürmesi durumunda Ukrayna’nın teknolojik üstünlüğünün de dengelenebileceğini söylüyor.
“Aslında teknoloji ve sayısal üstünlük arasında hangisinin daha önemli olduğu askeri stratejide sıkça tartışılan bir konu. 21. yüzyılda dengenin teknoloji lehine bozulduğu ve özellikle hassas hedefleme sistemlerinin sayısal üstünlüğü ortadan kaldırdığı iddia edilmekte.
Ukrayna da savaş öncesi ve süresinde tedarik ettiği Bayraktar SİHA, Javelin, Harpoon, HARM ve HIMARS gibi ateş gücü teknolojileri ile savaşın seyrini değiştirdiği de söylenebilir.”
Teknoloji mi, sayısal üstünlük mü?
Peki, Batılı ülkeler tarafından sadece siyasi değil askeri anlamda da desteklenen Ukrayna, askeri üstünlüğü olan Rusya’ya karşı gücünü koruyabilir mi? Ökten’e göre Rusya’nın bir şekilde bu teknoloji asimetrisini dengelemesi gerekli ve Rusya bunu dördüncü aşamada yaşanacak olan olası bir şehir harekatında teknolojinin yerine insan sayısını koyarak alacak.
“Teknoloji açısından zayıf olan birçok aktörün, bu asimetriyi dengelemek amacıyla şehirlerin sahip olduğu yapay engelleri kullanmaya çalıştığı bilinmekte. Rusya’nın da üçüncü aşamada Harkov’da yaşadıkları bozgunu sayısal üstünlüğe dayalı sembolik bir Stalingrad direnişine dönüştürme çabalarına tanık olabiliriz.”