Putin’in ölümü idealleştirmesi Nazi propagandalarını hatırlatıyor

Svetlana Stephenson, Putin'in devlet merkezli inşa ettiği söylemin tarihteki yansımalarını inceliyor.

Svetlana Stephenson / Perspektif

Putin’in ölümü idealleştirmesi Nazileştirmeyi yansıtıyor

Rusya son aylarda Ukrayna istilasında güç kaybetmeyi sürdürürken, yıllardır devlet kontrolündeki medyasıyla yayılan şiddet karnavalı da yerini ciddi bir havaya ve milli kahramanlık eylemlerinde bulunma çağrılarına bıraktı.    

Devletin propagandacıları Rusya’nın televizyon ekranlarında Ukrayna kentlerinin yakılıp yıkılmasını ya da nükleer silah kullanılmasını tartışırken yetkililerin korkutucu gülüşlerini duymak hâlâ mümkün olsa da bir süredir yeni özellikler ön plana çıkıyor.

Son zamanlara kadar Rusya, resmi anlamda yeni yönetim stili olarak gopniklerin (sokak çetesi üyelerinin) birinin avıyla karnavalesk bir şekilde alay etmesini olağanlaştıran davranışlarını yüceltmiş görünüyordu.  

Böylesi haydutça davranışın örneklerinden biri, Wagner Grubu’nun bir paralı askerin, Ukrayna güçlerine teslim olduğu için balyozla vahşice katledildiği bir video yayınlamasıydı. Grubun kurucusu, bu videodan günler sonra Avrupa Parlamentosu’na sahte kanla kaplı başka bir balyoz yolladı.

Ahlakın ve hukukun reddedildiğini tüm açıklığıyla ortaya koyan ve güçsüz olanın küçük düşürülmesini bir tür eğlenceye dönüştüren bu türden kötülük dolu gösteriler, Rusya’nın düşmanlarına egemenlik gösterisi yapmasını ve temel ahlak normlarıyla Batı medeniyetinin kurallarının buralarda geçmediğini vurgulamasını amaçlıyor gibi görünüyor.

Tüm bunları evlerindeki rahat koltuklarında izleyen Rus televizyonu seyircileri, sefalet içinde yaşıyor olsalar dahi Rusların diğerlerinden çok daha güçlü olduğuna ve kendilerine bulaşılmayacağına ikna oluyordu.

Ukrayna’da askeri yenilgilerin birbiri ardına gelmesi ve seferberlik ilanıyla bu durum değişmeye başladı.

Artık halkın içinde bulunduğu zamanın ağırlığının farkına varma zamanı gelmiş gibi görünüyor, ne de olsa ülkedeki erkek nüfus kıyıma gönderiliyor. Rus şarkıcı Shaman’ın milyonlarca dinleyicisine ölümün karanlık büyüsünü sunduğu parçası “Let’s Stand Up”ın (Meydan Okuyalım) konusu da bu.

Sovyetlerin son yıllarının pop starları da dahil olmak üzere, zombi gibi sanatçılar, halka kendilerine yukardan bakarak “küçük görenlere” “meydan okumalarını” öğütlemeye başladı. Böylece artık hayatta olmayan atalarının yolundan gidiyorlar.

Şu aralar devlet televizyonunda melankoliye gömülerek Rus kahramanlar hakkında şarkılar söyleyen şarkıcılar var; sönük soluk görünüşleri, koyu renk makyajları ve yas kıyafetleriyle bir matem havası yaratıyorlar.

Görseller kendilerini feda edenlerin görüntülerinden oluşuyor: Yüzlerinde sert bir kararlılıkla cepheye giden asker görsellerinin yanında reklam panolarında Donbas’ta ölen çocukların isimlerinin yanı sıra İkinci Dünya Savaşı’nda yaşamını yitiren askerlerin adları listeleniyor. Asker kasketi giyen bir oğlan çocuğu önünden geçen askerleri selamlarken bir kadın ağlıyor. Ne umudun ne zaferin bahsi geçiyor; hiç bitmeyen savaşlara mahkûm Rusya için bir ağıt bu.

Başkan bile halka kendini feda etmesi gerektiğini anımsatmak için benzer teatral performanslar sergiliyor. Ulusal televizyon Kasım ayı başlarında Putin’i İkinci Dünya Savaşı’nın Moskova savunması sergisini ziyaret ederken gösterdi. Putin Kızıl Meydan’a doğru ağır ağır yürüyor, İkinci Dünya Savaşı askerleri gibi giyinmiş bir koro savaş marşı söylüyor ve bir uçak replikasının pervanesi ağır ağır dönüyordu. Böyle eylemlerin sembolizmi yaklaşan zaferle ilgili değil artık, daha çok Rusya vatandaşlarının kutsal görevine dair.

Putin bir süre önce askere alınanların anneleriyle bir araya geldiğinde de ölümün hayata anlam kattığı düşüncesi öne çıkarılmıştı. Başkan duygusuz düşüncelerini sıralarken, annelere oğullarının hayatlarının savaşa gönderilmeden önce anlamı olmadığını söyleyerek onlardan çocuklarının kahramanca ölmelerine sevinmelerini istediğinde, Rus kültürü ve geleneğini de ciddi biçimde yanlış anladığı oldukça açık bir biçimde ortadaydı.

Putin, huzur içinde bir yaşamın anlamsızlığını devlet için ölmenin anlamlılığıyla kıyaslayarak “Hayatını boşa geçirmedi” diyordu.

Böyle bir söylem, her ikisi de hayatını kaybeden bir askerin annesini tesellisi olmayan bir biçimde trajik bir figür olarak resmeden Rus kültürüne ve hatta Sovyet kültürüne yabancı. Askeri otoritelerin Asker Anneleri Komitesi’ne karşı saygılı bir tavır takınmasının da gösterdiği gibi, Çeçen savaşlarında bile annelerin oğullarını kurtarmaya çalışma hakları teslim edilmişti.

Ne var ki Putin bu kültürel anlayıştan alenen yoksun. Bir annenin oğlunun ölümüne sevinmesi düşüncesi, kadınların devletin istediği çocukların üreticisi olarak tasvir edildiği Nazi ideolojisinden alınmadır.

Rusların yaşamının nazileştirilmesine hız verilmesi, halkta yetkililerin refahlarını umursamadığı farkındalığının artmasıyla örtüşüyor. Asker annelerine oğullarının ölümünü kaderleri olarak kabul etmelerini söylemek hiçbir zaman iyi bir strateji olmayacak.

Aynı zamanda Eylül ayına dek oldukça yaygın olan sadist devlet propagandası karnavalı da Rusya’nın savaştaki yenilgileriyle artık sadece uygunsuz olmakla kalmıyor, televizyonların reytinglerine bakılırsa talep de görmüyor.

Kuru gürültü merasimi kayıp, acı ve ölümün gerçekliğini daha fazla örtemeyecek. Önümüzdeki sene görmeyi umabileceğimiz şey, Rusya’nın devlet propaganda makinesi tarafından yaratılan fantezi dünyasına karşı gerçekliğin yavaş ama istikrarlı bir zaferidir.


Bu yazı The Moscow Times tarafından yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. 

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı?
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!