Kazakistan'ın başkenti Astana'da perşembe ve cuma günleri, Asya ülkeleri ile Bağımsız Devletler Topluluğu liderlerinin katılımıyla üç önemli zirve gerçekleştiriliyor. Kimi gözlemciler, zirvenin katılımcıları arasında bulunan Vladimir Putin'in Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmesinin, Ukrayna'da barışa gidecek yolu açmasını umuyor. Pek çok yorumcu ise Putin'in ne kadar yalnızlaştığının iyice görünür olduğu değerlendirmesinde bulunuyor.
Eurotopics sitesinin uluslararası basından derlediği haber şöyle:
Tehlikeli bir aşil topuğu
Radio Kommersant FM, Rusya için işlerin etkisinin düne kadar tartışılmaz olduğunu sandığı yerlerde dahi iyiye gitmediği kanısında:
“Kremlin, zirvelere tehlike sinyalleri veren bir arka zeminde hazırlanıyor. Özellikle de daha yeni ‘yakın yurt dışından’ gelen haberler hayli nahoş. En beklenmedik olanı ise Kırgızistan’ın ülkede düzenlenecek olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü tatbikatını (son anda) iptal etmesiydi. ... Eski Sovyet ülkeleri [Rusya’nın] yardımına koşmak için acele etmiyor. Batı’nın uygulayabileceği ikincil yaptırımlardan çekiniyorlar. ... Moskova’nın daha düne kadar dokunulamayacağını düşündüğü ‘yakın yurt dışı’, Rusya’nın aşil topuğu haline geliyor.”
Hindistan Rusya'a sırt çeviriyor
BM’de Rusya’nın Ukrayna’daki bölgeleri ilhakına ilişkin düzenlenen oylamada, Hindistan Putin’e destek vermeyerek çekimser kaldı. Dagens Nyheter, ülkenin temkinli adımlarla Batı’ya doğru ilerlediğini düşünüyor:
“İtiraf etmek gerekir ki [Başbakan] Narendra Modi, düşünce özgürlüğüne ve demokratik değerlere fazla saygı gösteren bir lider değil. Ancak Çin’i bir ortak olarak görmeyi bıraktı ve elbette ülkenin geleceğini de Putin’in artık bütünüyle gözden düşen projesinde görmüyor: Hindistan’ın Batı’ya doğru çıktığı yolculuk kolay geçmeyecek, ancak bunun alternatifleri çok daha kötü.”
Uluslararası arenada giderek izole oluyor
Gazeteci Ivan Yakovyna, NV’de Putin’in artık Çin ve Türkiye’ye de bel bağlayamayacağı gözleminde bulunuyor:
“Bu savaşın tetiklediği küresel istikrarsızlık, Avrupa ve ABD’de enflasyonu yükseltiyor. Hindistan, Çin ve Türkiye’de üretilen mallar daha az satın alınıyor. ... Dolayısıyla, savaşın bir an önce bitmesi bu ülkeler için bir hayli önemli. Büyük paralar kaybediyorlar. Bir durgunluk ve ardından da siyasi istikrarsızlık dönemine girilebilir. Önümüzdeki yıl Erdoğan’ı seçimler bekliyor. Çin’de ekonomik durgunluk başladı bile. Büyümek Çin devleti için kritik önemde. ... Putin 7 Ekim’de 70 yaşını kutlarken, Çin tarafından resmi bir tebrik de gelmedi.”
Sovyetler Birliği hiç değilse öngörülebiliyordu
The New Times şöyle diyor:
“Putin yönetimindeki Rusya, iki sistem arasındaki zıtlaşma çoktan aşılmışken bile iyi komşuluk ilişkileri bakımından umutsuz bir vaka sayılır. Sovyet liderlerinin aksine, Putin kural tanımıyor. Sovyet politbürosu, bugünün liderlerine kıyasla genel olarak sözde ve eylemde ölçülü ve sorumlu bir tutum sergiliyordu. ... Rusya, ‘özel operasyon’ ile yumuşak gücünden geriye kalanları da kaybediyor. Ülke cazibesini giderek yitiriyor - ülkeden ayrılanların sayısından da anlaşılabileceği üzere kendi yurttaşları için de.”
Hızlı bir barış ancak onunla mümkün
To Vima, Putin için bir çıkış yolunun var olduğuna inanıyor:
“Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılması, Rusya’nın ilhak ettiği bölgelerin daimi statüsü netleşene kadar işgal ettiği topraklardan çekilmesi halinde mümkün olabilir. ... Elbette Putin’in çatışmada böyle bir sonu kabul etmesi ve bunu bir zafer olarak görmesi kolay değil. Ancak yapacağı propagandayla, kamuoyunu Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı saldırgan ve düşmanca girişimlerini püskürttüğüne ve Ukrayna’yı ‘nazizimden arındırdığına’ ikna edebilir. ... Batı’nın bu stratejik çözüm için ödeyeceği bedel ise Putin’in bir süre daha iktidarda kalmasını kabullenmek olacaktır.”
Putin pes etmeyecek
Dnevnik, Putin'in Ukrayna'nın büyük bölümünü fethetme planlarından vazgeçmeyeceği uyarısını yapıyor:
“Zamanın Rusya'nın lehine işlediğine inanıyor. Uzun bir savaşta Batı'nın birliğini koruyamayacağını ve Kiev'i bugün yaptığı gibi destekleyebilecek durumda olmayacağını düşünüyor. Haklı olup olmadığını bilmiyoruz, ancak çok açık olan bir şey var: ABD ve AB, Ukrayna'yı askeri, ekonomik ve siyasi olarak desteklemeye ve Moskova'ya yaptırımlarla baskı yapmaya devam etmeli. Şu anda inisiyatif hâlâ Ukrayna'nın elinde. Kiev başka bölgeleri de özgürleştirmek için gerçek bir fırsata sahip ve bu fırsatın değerlendirilmesi hepimizin menfaatine.”