Suriye ’deki kriz Ürdün ve Lübnan gibi sınır komşularında olduğu kadar Türkiye ’de de her geçen gün biraz daha fazla hissedilen bir travmaya dönüştü.
Suriye’den ateşlenen silahların Türkiye’de aldığı can sayısı 10’a yaklaştı. Diğer taraftan kaçakçılar, sınır köylerinde yaşayan insanları ve göçmenleri kalkan ederek, son dönemde artan sınır kontrollerini aşmaya çalışıyor. Hudut birliklerinin engellemeye çalıştığı kaçakçıların yaklaşık bin kişiyi bulan kalabalıklarla karşılaşması, kaçakçılardan çok taşlı sopalı gruplarla mücadele etmek zorunda kalması, bu travmanın görünen parçalarından bazıları.
Artık Türkiye’nin sorunu
Türkiye, Suriye’deki katliamın bitirilmesi kadar bu travmayı da aşmaya çalışıyor. Bu nedenle uluslararası topluma sürekli “Artık mesele sadece Suriye’nin meselesi değil, bir komşu olarak Türkiye’nin de güvenlik meselesi” mesajını veriyor. Ancak sorunun BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye topraklarındaki bazı insani operasyonlara başlamadan ya da Suriye hava sahasına ilişkin bazı kısıtlamalara gidilmeden bir sonuç alınamayacağının da farkında. BM Güvenlik Konseyi’nin bir karar alabilmesi için 5 daimi üye ile birlikte en az 4 geçici üyenin evet demesi gerekiyor.
Rusya daimi üye olarak Suriye’den yana açık bir tavır sergiliyor ve Türkiye de dahil birçok uluslararası aktörün beklediği hiçbir tasarıya geçit vermiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan ’ın üç gün önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesini de işte tam bu nokta üzerinden analiz etmek gerekiyor. Erdoğan Putin’in tavır değiştirmeyeceğini bildiği halde sık sık arıyor ve aynı sıkıntıları tekrar tekrar anlatıyor. Üst düzey bir yetkili, bu durumu izah ederken “Rusya’nın tuzu kuru. Bölgedeki istikrarsızlık petrol fiyatlarını arttırıyor ve Rusya’nın çıkarına sonuçlar doğuruyor. Haliyle bu durumun devam etmesi yönünde politikalardan vazgeçmeyeceklerini biliyoruz. Yine de sürekli taciz ediyoruz. Durumun ciddiyetini anlatıyoruz” yorumunu yaptı.