Putin Ukrayna’dan ne zaman vazgeçer?

Olga Chyzh, "Rus firavunu" olarak tanımladığı Putin'in Ukrayna politikalarının kökenlerini analiz ediyor.

Olga Chyzh / Perspektif

Putin Ukrayna’dan ne zaman vazgeçer?

Rusya’nın Ukrayna’ya girmesinin üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş olsa da bu işgal şaşırtıcılığından pek bir şey kaybetmedi. 10 gün kadar önce hedefli bir füze saldırısı Dnipro’da bir apartmanı yerle bir etti, 45 yurttaş katledildi. Britanya, Fransa ve hatta şimdiye kadar temkinli davranan Almanya bile artık Ukrayna’ya tank göndermekten bahsediyor. Hiçbiri ilk tankı gönderecek ülke olmayı istemeyen Batılı müttefikler bürokratik bir tavuk oyununa sıkışıp kaldığı için, bir ay önce bile bu imkânsız görünüyordu.

Peki ne değişti? ABD ve Avrupa Birliği’ndeki üst düzey savunma yetkilileri, bu gelişmenin Ukrayna’nın savaş alanında belirleyici bir başarı kazanmasına yardımcı olacak bir yol olduğunu, bunun Rusya’yı barış görüşmelerinde bulunmak zorunda bırakabileceğini belirtti. Oysa Ukrayna, işgalin ilk günlerinden bu yana ısrarla, Batı’dan kendisine saldırı silahı sağlamasını istiyordu. Ukrayna’nın Batılı destekçilerini bu yeni karara sevk eden ne oldu?

Bu sorunun yanıtı savaşın zaman akışında, caydırıcılık konusunda çalışan uzmanlar arasında “geleceğin gölgesi” (shadow of the future) olarak bilinen kavramda yatıyor. Putin’in “üç günlük savaşı” haftaları ve ayları buldukça, tarafların da uzun vadeli yeni planlar formüle etmesi gerekti. Başlarda biraz tereddütlü olan Batı, sonunda klasik, tipik kademeli tırmanma stratejisini benimsedi.

Askeri desteğini küçük tanksavarlardan toplara, patriot füze savunma sistemlerinden tanklara yükseltmek, pokerde iyi bir eli ifade etmek için bahsi kademeli olarak artırmaya benzer bir işaret verme stratejisi. Rusya’nın kırmızı çizgilerini birbiri ardına geçen ABD ve müttefikleri, Ukrayna’ya Rusya saldırısını püskürtmesi için gereken desteği sağlamaya kararlı oldukları mesajını yolluyorlar. Buradaki fikirse, Rusya’nın nihayetinde askeri hedeflerine erişemeyeceğine inanması durumunda, verebileceği en iyi tepkinin kazanmasının mümkün olmadığı bir savaşı sürdürmek yerine bir an önce kayıplarını azaltmak olacağı.

Peki Rusya neden oyundan çekilmiyor? Çünkü Putin, ülkeyi Batı’daki rakiplerinden farklı bir dizi yerel kurumsal kısıtlama setine göre yönetiyor. Seçimlerde oy kullanabilecek yaşa gelen nüfusun büyük bir kısmının desteğini alarak iktidarda kalan demokratik bir liderlerin aksine, Putin’in iktidarını sürdürmesi sadece, çoğu sanayi ya da devletteki üst düzey konumu için kendine bel bağlamış olan, sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen güvenilir seçkinin desteğine bağlı. Bu seçkinler kendi nüfuzlarını artırmak için genellikle birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışsalar da kaynakları bakımından Putin’e muhtaçlar. Haliyle servetleri doğrudan Putin’e bağlı ve bu nedenle de Putin’in izlediği siyasete karşı çıkabilecek konumda değiller.

Putin’in iki avantajı

Bu kurumsal bağlam Rusya liderine iki önemli avantaj sağlıyor. Birincisi zamansal bir avantaj. Düzenli bir seçim yarışıyla kısıtlanmamış olan Putin geleceğe yatırım yapabilir, zamanı kollayıp Batı’da bugün Ukrayna yanlısı seçkinlerinin yerini daha az lehte bir grubun alacağı güne kadar bekleyebilir.

Batılı liderler birbirlerinin pokerdeki başarıları kutlarken, Putin ve seçkinleri onlarla aynı masada bile değil. Rusya’nın perspektifinden, Batı’daki halihazırdaki düşmanları askeri hedeflerine erişmesinin önünde anlık kesintilere neden olan bir şeyden fazlası değil. İki yıllık bir zaman diliminde ABD Başkanı Joe Biden, Batı’nın birlik halinde Ukrayna’ya destek olmasını sağlamak için orada olmayabilir. Küçük bir çatlak bile Rusya’nın işleri yoluna koymasına yetebilir.

Putin’in ikinci avantajı politik serbestliği biçiminde devreye giriyor. Putin’in politika alanı, savaşın finansal yükünün ceremesini çeken halka hesap verme gerekliliği olmadan, içinde bulunduğu küçük bir çevrenin çıkar çatışmalarına göre belirleniyor. Büyük ölçüde ordu ve istihbarattan seçkinlerin oluşturduğu bu çevre de tamamıyla savaştan yana. Onlara göre, Sovyet topraklarının yeniden birleştirilmesinin sağlayacağı fayda kısa vadede tazmin edilebilecek geçici zarar olarak gördüklerinden çok daha ağır basıyor. Bu seçkinlerin bazıları, Rusya’da topyekûn askeri seferberlik gibi savaşın daha da tırmandırılmasını istiyor. İktidarın Rusya’nın muhafazakâr seçkinlerinde yoğunlaşması, Kremlin’in emperyalist dış politikasının Putin’in liderliğinin çok daha ötesine uzandığına işaret ediyor.

Batı, Rusya’yı kendi kıstaslarına göre değerlendirme hatasına düşerek, bu ikinci avantajın farkında değilmiş gibi davranıyor. Batılı liderlerin kafalarında, zaiyat ve hazinede Rusya’yı geri adım atmak zorunda bırakacak bir askeri bedel eşiği var: Ukrayna bir kez daha cepheyi yarıp geçebilseydi Rusya kendine çekidüzen verip bazı tavizlerde bulunmayı kabul edebilirdi. Biden’ın ve Avrupalı müttefiklerinin unuttuğu şeyse, otoriter liderlerin demokratik rejimlerin liderleri ile aynı halk baskısıyla karşı karşıya kalmadığıdır. Askerlerin ceset torbalarında evlerine döndüklerini gösteren iç karartıcı görüntüler demokratik başkanlar için zararlıdır. İktidarda kalması halkın desteğine bağlı olmayan liderler içinse önemsizdir. Hiçbir zaiyat Rus firavunun kalbini yumuşatmaya yeterli gelmez.

Bunlar Ukrayna için ne anlama geliyor? Rusya’nın yumuşamayacağı anlamına geliyor. Bir Rus inancına göre, tavaya atılan ilk krep genellikle tutmaz, başka bir deyişle, bir şeyde başarılı olabilmek birkaç deneme yanılmadan sonra mümkündür. Bu askeri operasyonlar için de geçerli görünüyor. Sovyet-Fin Muharebelerinden Çeçenistan Savaşı’na, Rusya’nın başta başarısız olurken ikinci denemede başarıya ulaşan askeri girişimlerle dolu bir geçmişi var.

Ukrayna topraklarında tek bir Rus askeri bırakmasa bile Rusya’nın saldırganlığı sona ermeyecek. Rusya, Ukrayna toprakları üzerinde hakkı olduğunu iddia etmeyi sürdürecek ve bu iddiasını da tehditlerle, aralıklı füze saldırılarıyla ve sınır çatışmalarıyla destekleyecek. Savunan taraf için nihai zafer diye bir şey yok. Nihai zafer, saldırganın kısa bir ertelemenin ardından tekrar dönmesini engellemek için yok edilmesi anlamına gelir. Ukrayna içinse Rusya’nın topraklarını alma iradesini ya da uzun vadeli kapasitesini yok etmek bir seçenek değil. Uluslararası ve yerel baskılardan etkilenmeyen bir saldırgan söz konusu olduğunda Ukrayna’nın elde etmeyi umabileceği en iyi sonuç, son teknoloji füzesavar savunma sistemi ve hazırda bekleyen birinci sınıf bir orduyla desteklenen zayıf bir barış olabilir.

Batılı destekçileri iyi niyetle müzakere yoluyla çözüme varılabileceğini ummayı sürdürüyor olsa da Ukrayna bunu biliyor. Ukrayna’nın ihtiyacı olan meşakkatli bir işe hazırlanmak, müttefiki olabileceklerle ilişkilerini güçlendirmek ve kendi savunma sanayiini daha da geliştirmektir. Ukrayna’nın kalıcı barışı sağlamasının tek yolu da bulabildiği en büyük silahları stoklamaktır.

Çeviri Haberleri

Amsterdam'daki saldırının Yahudilikle ve antisemitizmle alakası yok!
Trump'ın gelişi Filistin meselesinde neyi değiştirecek?
Trump neyi başararak seçimleri kazandı?
Demokrat Parti neden kaybetti?
10 yaşındaki Raşa'nın vasiyeti: Lütfen benim için ağlamayın...