Lili Bayer / Perspektif
Putin kaybediyor, şimdi ne olacak?
Kaybetmekte olan Vladimir Putin’in tepkileri her zaman olduğundan daha zarar verici planlara varacak ve Batı başkentlerini de bu korkutucu senaryolarla tertiplediği kendi savaş oyununa girmeye zorlayacak şekilde sertleşiyor.
Rusya Devlet Başkanı, savaş cephesinden oldukça uzaktaki kentlerdeki Ukraynalıları terörize ediyor. Avrupa’ya giden doğalgaz boru hattına sabotaj talimatı verdiğinden şüphe ediliyor ve çok daha korkuncu, nükleer savaş tehditleri savuruyor.
Sadece birkaç hafta içinde olan biten bu.
Batılı liderler, ne yaptığı zaten belli olmayan ve şu sıralar daha da öngörülemez olan Rusya liderinin bir sonraki hamlesine yönelik bir plan yapmaya çalışıyorlar. Putin’in halihazırda sergilediğini çok daha abartılı biçimlerde sergilemesinden korkuyorlar: Kışa girerken Ukrayna’nın enerji tesislerini imha etmeye yönelik daha fazla terör harekâtında bulunulmasından, Avrupa toplumuna enerji sağlayan altyapının işleyişine daha da zarar verilmesinden ve daha fazla nükleer savaş tehdidinden.
İşte ortaya çıkabilecek çeşitli durumlar ve Batılı müttefiklerin bu durumlara nasıl hazırlandığı:
Avrupa'yı sabote etme
Rusya’nın bir NATO müttefikine doğrudan meydan okuması pek ihtimal dahilinde değil, ancak Kremlin’in NATO ülkelerinde toplumu güçlendiren sistemleri el altından işlemez hale getirmeye yönelik isteği giderek artıyor görünüyor.
Önce, Rusya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan Kuzey Akım denizaltı boru hattında patlamalar meydana geldi. Bu, Kremlin’in parmağı olduğundan şüphelenilen bir sabotaj girişimiydi.
Bir başka Kremlin komplosu ihtimali ve endişe yaratan durum, 10 gün kadar önce birilerinin Almanya’da trenlerin çalışmasını sağlayan kabloları kesmesi oldu.
İhtimal dahilindeki başka sabotaj senaryoları ise, rahatsız edici biçimde çok.
Letonya Başbakanı Krisjanis Kariņs “Petrol ve gaz taşıyan birçok boru hattımız, veri kablolarımız var” diyor.
Telefonda verdiği bir röportajda Kariņs, “Tek yapmamız gereken nerede savunmasız olabileceğimiz konusunda farkındalığımızı artırmak. Sonra da savunmasız olma potansiyeli bulunan altyapımızın savunmasını güçlendirmek” diyordu.
NATO bu yılın başlarında güncellenmiş strateji belgesinde bu gibi “melez saldırıların”, bir müttefike karşı askeri saldırının ittifaktaki tüm üyelere karşı bir saldırı olduğunu söyleyen askeri ittifakın 5’inci maddesini uygulamaya sokacak kadar ciddi hale gelebileceğini kabul etmişti.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçen hafta yaptığı konuşmada gazetecilere, ittifakın Kuzey Akım olaylarını müteakip Baltık ve Kuzey Denizlerindeki varlığını “iki katına çıkardığını” ve müttefiklerin “kilit tesislerin çevresindeki güvenliği artırıyor” olduğunu söyledi.
Geçtiğimiz yıllarda NATO genelinde “dayanıklılık”ı artırma çabalarına rağmen, uzmanlar ve yetkililer Avrupa’nın altyapı ağlarının hükümetlerin opsiyonlarını sınırlayacak kadar geniş (ve genellikle özel şirketlerin elinde) olduğunu itiraf ediyor.
Ulusal makamlar karada ve denizde devriyeleri (böylece caydırıcılığı da) artırabilir ancak o zaman bile her şeyi takip etmek mümkün olmaz. Ayrıca, idaresi güç bir diğer boyutu olan siber tehdit de söz konusu.
Geçmişte NATO Genel Sekreter yardımcılığı görevinde bulunan, Alman Ordusu’nun emekli generallerinden Heinrich Brauss, nerede ve nasıl bir saldırı olabileceğini önceden hesap etmenin ve koruyucu tedbirler almanın “oldukça zor” olduğunu söylüyor ve “genel olarak hepimiz savunmasızız” diye ekliyor.
Zaman kazanmak
Putin işi ciddiye bindiriyor gibi görünürken uzmanlar, Putin’in havanın soğumasının çatışmanın dinamiklerini değiştireceğini ve en nihayetinde Batı’nın Ukrayna’ya silah ve fon sağlamayı bıkacağını umarak zaman kazanmaya çalışıyor olmasının da mümkün olduğunu söylüyor.
Royal United Services Institute uzmanlarından Mark Galeotti, “Putin meseleye ‘Bunu nasıl kazanırım?’ diye bakmıyor artık ‘Bunu kaybetmekten nasıl kurtulurum? diye yaklaşıyor” diyor. Rus liderin yaklaşımını “stratejik sebat” olarak adlandırıyor.
Uzmanlar Putin’in birkaç yüz bin Rus’u daha askere alarak savaşa sokma hamlesinin bu taktiğin parçası olduğunu öne sürüyorlar.
ABD Avrupa Kuvvetleri eski komutanı Ben Hodges, “Bunun tüm amacı, zaman kazanmanın aracı olarak bedenleri kullanmak” diyor.
Batılı liderler, Putin’in savaş yorgunluğu ve yüksek enerji fiyatlarının halkın Ukrayna’yı desteklemeye gösterdiği ilgiyi azaltacağından emin olduğunun oldukça farkındalar. Bu taktiğe karşılık olarak da Batı başkentlerinde Ukrayna’nın müttefiklerinin kendi uzun vadeli stratejilerini geliştirmeleri ve Putin’i (engellere rağmen) yine de önemli bir tehdit olarak görmeleri gerektiği algısı var.
Batı Avrupa’nın üst düzey diplomatlarından birine göre “Sorun, onun hâlâ güçlü olması ya da elinin altındaki muazzam imkânlar. Öngörülemezliğe verebileceğimiz karşılık ancak tahmin edebilme olabilir. Son aylarda emin olduğumuz şey de bu.”
Rusya takipçileri de Moskova’nın uzun süreli oyununun (ister Putin yönetiminde isterse gelecekteki olası bir rejimde) Ukrayna’nın ötesine geçebileceğine dikkat çekiyor. Rusya’nın, özellikle AB’nin doğu sınırındaki eski Sovyet ülkelerine ağırlık vererek, sınırları dışındaki huzursuzluğu körükleme konusunda engin bir geçmişi var.
SAIS Dış Politika Enstitüsü’nün uzmanlarından, ABD’li eski bürokrat Daniel S. Hamilton, “Daha fazla tırmandırılmasına hazırlıklı olmamız gerektiğine inanıyorum” diyor. Kısa bir süre önce gerçekleşen bir panelde Batılı hükümetlerin “Avrupa’da gitmek istediğiniz kadar doğuda istikrarsız bir duruma hazırlıklı olması” gerektiğini öne sürdü.
Kıyametle tehdit
Sonra nükleer savaş olasılığı var ki bu düşünce son zamanlara kadar akla hayale gelmez görünüyordu.
Uzmanlar, ister daha sınırlı güçte bir taktik nükleer silah, ister güç gösterisi yapmak için su üzerinde patlatılan bir nükleer bomba, isterse topyekûn bir nükleer saldırı olsun, Moskova için nükleer silahların en az ihtimal dahilinde olan seçenek olarak kalacağına dikkat çekiyor.
Galeotti “Açıkçası, anlaşılır bir şekilde nükleer kullanımı imalarına odaklandık” diyor, “Bence böyle bir olasılık varsa şayet, bundan çok uzaktayız.”
Yetkililere ve uzmanlara göre nükleer retorik, Ukrayna’daki ve Kiev’i destekleyen NATO ülkelerindeki insanları korkutmayı amaçlayan bir yıldırma taktiği sağlıyor.
Batılı liderler iki uçlu bir yaklaşım benimsediler: Nükleer retoriğin Ukrayna politikasını dikte etmesine izin vermemek ve aynı anda da Moskova’yı herhangi bir nükleer saldırının neden olacağı korkunç sonuçlara karşı uyarmak.
Letonya Başbakanı Karins, “Rusya, geçici olarak fethettiği toprakları güvence altına almak için nükleer silahlarla tehdit edebiliyorsa, o zaman hepimiz -herhangi birimiz- şantaja maruz kalıyoruz demektir” diyor. “O zaman sırada ne var Putin, Rus birlikleri Moldova’ya girecek ve biri bu konuda bir şey yaparsa nükleer saldırı tehdidinde de mi bulunacak yani? Sonra muhtemelen daha da ileri gidebilir.”
Ortak karar, Washington’ın tam anlamıyla nasıl karşılık vereceğini ortaya koyarak Putin’i nükleer tabuyu yıkmaktan vazgeçirmeye ön ayak olması gerektiği.
Çin ve Hindistan gibi, Rusya’nın ekonomisinin ayakta durmasına yardım eden büyük ülkelere rol düşebilir. Bir nükleer saldırı, halihazırda sallantıda olan uluslararası sistem ve küresel ekonomiyi kaçınılmaz olarak sarsar ki bu da Rusya’nın müttefiklerinin dahi kaçınmak isteyeceği bir şey.
Amerikalı yetkililer, şu zamana kadar, karşılık verme planlarında kasten muğlaklık bıraktılar. Bu Washington’ın düşüncelerini özel olarak Rus yetkililere ilettiğine işaret ediyor. Beklentiler, ABD’nin tepkisinin kendi nükleer cephaneliğine yer vermeyeceği ama kesinlikle sert olacağı yönünde.
Biden, Eylül ayında detaylara girmeden, “Dünyada daha önce hiç olmadıkları kadar parya olacaklar” diye ant içti.
SAIS’ten Hamilton, “Onlara onlarla aynı yolla yanıt vereceğimizden pek emin değilim” diyor. Ama “dolaylı yollardan verilecek pek çok karşılık” var diye ekliyor.