Putin, Beşar Esadı -Sonunda- Satar...

Suriye ordusunun Hums’da sergilediği savaş taktikleri Grozni’nin aynısıdır. Esed, “deneyimli” Rus askeri danışmanlara sahip.

Star yazarı Ardan Zentürk, Rusya'yı Beşşar Esed'in Suriyesini desteklemeye iten dinamikleri kaleme aldı. Zentürk'e göre on binlerce insanın ölümüne sebep olacak süreç sonunda Rusya, önceki politikalarının gösterdiği tecrübeyle, Suriye'yi satacak. İşte Grozni ve Bosna sürecini hatırlatan Zentürk'ün analizi:

Putin Beşar’ı -Sonunda- Satar...

ARDAN ZENTÜRK / STAR

 

Batı Asya’da hüküm süren “hanedan” tarzı diktatörlerin ortak bir yanı var: İşbaşındayken, kirli ellerini sahip olmak istedikleri her şeye pervasızca uzatıyor ve sahte bir saltanat içinde yaşıyorlar. Kişisel felaketleri kapılarına dayandığı anda ise, ne yapacaklarını şaşırıp, günü kurtarmanın, aileleriyle birlikte bir gün daha fazla nefes alıp-vermenin telaşına düşüyorlar. Kaddafi’nin linç kitlesi, Saddam’ın cellatları ve Mübarek’in savcılar karşısında yaşadıkları çaresizlik budur... Şimdi, aynı akıbete adım adım Beşar El-Esed’in yaklaştığını izliyoruz.

Suriye içinden gelen bilgileri aktarayım: Beşar’ın kardeşi Mahir’in komutasındaki Suriye ordu birlikleri Hums’da katliam gerçekleştiriyorlar. Kuşatılan mahallelerin tank ateşiyle yerle bir edildiği, masum sivillerin hedef alındığı, geride kalanlara “ibret dersi” vermeyi amaçlayan berbat bir gelişme bu. Bu, El-Esed hanedanı açısından bir aile geleneği aslında. 30 yıl önce, 1982’de de “baba” Hafız El-Esed, Sünni nüfusa sahip Hama kentinde yaşanılan bir ayaklanmanın bastırılması görevini kardeşi, “amca” Rıfat El-Esed’e vermiş, o da 40 bin sivili toplu mezarlara doldurmuştu!..

1982’de dünya” Soğuk Savaş”ı yaşıyordu ve Suriye, Sovyetler Birliği’nin Batı Asya’daki uzantısıydı. Hama katliamı yaşanırken dünya, “nükleer dehşet dengesi nedeniyle” -ne yazık ki- hareketsiz kalmıştı. 1982 yılında Sovyetler Birliği’nin başında Sovyet istihbarat örgütü KGB Başkanlığı’ndan gelen Yuri Andropov vardı. Bugünkü katliamın destekçisi Rus lider Vladimir Putin’in de KGB içinden gelen bir karakter olması tesadüf kabul edilebilir mi?

Sovyet/Rus “derin devletinin” içinden gelip ülkelerinin başlarına geçen Andropov ve Putin’in, ellerinin Suriyeli Müslümanlar’ın kanına bulaşması, El-Esed ailesinin de arkalarındaki Sovyet/Rus desteğine güvenerek ülkeyi yeni bir Bosna-Hersek’e çevirmesi altı çizilerek okunması gereken gelişmelerdir.

1993-1996 Bosna Hersek Savaşı’nda Sırp lider Slobodan Miloşeviç’e açık destek vererek 300 bin Müslüman Boşnak’ın ölümüne yol açan Rusya Federasyonu’nun ilk devlet başkanıBoris Yeltsin’in yaptığını, Vladimir Putin şimdi, Suriye’de yapıyor.

ÖNEMLİ BİLGİ: Hums’da bugün yaşanılan, 1999-2000 yılları arasında Çeçenistan’ın başkentiGrozni’de yaşanılanların aynısıdır. Rus siyasetinde yükselişinin ilk yılında Vladimir PutinGrozni’nin tanklar ile çevrilmesi, kentin dünya ile irtibatının koparılması, bölgede yaşanılan sivil ölümlerini dünyaya duyuracak yabancı gazetecilerin öldürülmesi, elektronik karartma uygulanması taktiklerine dayalı bir strateji geliştirmiş, Rus ordusu Grozni’de kontrolü sağladığında büyük bir katliam gerçekleştirmişti. Suriye ordusunun Hums’da sergilediği bütün savaş taktikleri Grozni’nin aynısıdır ve bu da, Beşar El-Esed’in “deneyimli” Rus askeri danışmanlara sahip olduğunu işaret etmektedir.

Beşar El-Esed ve ailesinin artık “geriye dönülemez” bir noktada oldukları açık gerçek. Yarın, “son dakikaya kadar direnme” stratejisinden vaz geçip, kendilerini güvenlik bir bölgeye götüreceğine inandıkları uçakla Şam’dan havalandıklarında inebilecekleri bir havalimanı bulacakları çok şüpheli. O uçağa binmek zorunda kaldıklarında, Rusya’nın kendilerini satmış olduğunu da öğrenmiş olacaklar!..

Rus diplomasisi, aslında, “basit” bir denklemde işliyor. Batı’nın hassas olduğu bir konuda gelişme yaşandığında, Rusya derhal, bu konu üzerinden nasıl bir pazarlık yürüteceğinin stratejisini belirliyor. Bu, genelde, Avrupa ve Amerika’dan sağlanacak yeni mali olanaklaradönük pazarlık maddesi oluyor. Rusya, BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto yetkisine dayanarak, pazarlık çıtasını yükseğe koyuyor. Talepleri Almanya ve ABD tarafından karşılandığında da derhal pazarlığa son vererek Batı’ya yolu açıyor. Saddam Hüseyin’e sahip çıkıyor gibi gözüktüler, ortada bıraktılar. Libya için homurdanır gibi yaptılar, Kaddafisokak ortasında öldürüldü. “Bosna kasabı” Slobodan Miloşeviç’i Lahey Adalet Divanı’na neredeyse kendi elleriyle teslim ettiler... Yarın Batı’dan istediklerini aldıkları anda, Beşar El-Esed’i kaderine terk edecekler... Nitekim, BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’deki insani durum ile ilgili aldığı son kararda Rusya, ilk kez veto yetkisini kullanmadı, demek, pazarlık masasında ilerleme var!..

Ama, bütün bu süreçte Suriye’de on binlerce insan ölecek...

Dünyaya hakim güçler açısından konu “Müslümanlar’ın ölümü” olunca, iş sadece bir “teferruta” dönüşüyor...

Yazık!..

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!