Provokatörler Yanlış Yerde Aranıyor

Türkiye’nin koronavirüs gündemi içinde provokasyon gerekçesiyle gözaltına alınan bir tır şoförünün durumunu değerlendiren Alpay, asıl propaganda niteliğinde senaryolar üretenlere dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Kenan Alpay'ın yazısı:

O provokatör gözaltına alındı” başlığını görünce merak ve heyecanla hemen açtım haberin detaylarını. Haberde, Malik Yılmaz adındaki bir TIR şoförünün sosyal medyada yaptığı bir video paylaşımla “halkı kanunlara uymamaya teşvik” suçundan İskenderun’daki evinde gözaltına alınıp savcılığa sevk edildiğini ve ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını öğrendim.

Şoför Malik ne söylemiş de “halkı kanunlara uymamaya teşvik” etmiş dedim ve videoyu açıp izledim. Araç içerisinde, fonda ağır bir arabesk müzik çalarken sitemkârlıkla isyankârlık arasında gidip gelen bir ses tonuyla şu cümleler dökülüyordu ağzından: “Şimdi diyorsunuz ya “Evde Kal Türkiye”. Nasıl kalalım baba, emekli değilim, memur değilim, zengin değilim. İşçiyim ben, TIR şoförüyüm. Çalışmasam ekmek yok. Elektriğimi, suyumu, kirayı ödeyemem. Bunları ödememek ölmekten daha beter baba. Öleyim daha iyi. Siz evde kal demeden önce, bir düzeni getirmeden önce daha doğrusu bizi rezil etmeden önce kendinizi vezir etmeye çalışmayın. Bizi bu duruma getirmeden önce bizim için bir önlem alın. Biz de kendi hayatımız için bir önlem alalım. Ha senin lafınla açlıktan kepazelikten ölmüşüz, ha virüsten ölmüşüz. Beni bu virüs öldürmez beni bu senin düzenin öldürür.

“Batsın Bu Dünya” Dedirtmemek Asıl Mesele  

Şoför Malik’in bu videosundan etkilenerek kaç kişi “kanunlara uymama” yönünde davranışlar sergiledi, halkın hangi kesimi diğer kesimine karşı kin ve düşmanlık yönünde tahrik oldu acaba? Kaç kişi izledi bu videoyu bilemiyoruz ancak hiç kimsenin “asla evde kalmayacağız, inatla sokaklara taşacağız” gibi duygularla tahrik olmadığını gayet iyi biliyoruz. Buradaki temel sorun tedirginlik ve kaygının üst düzeyde seyrettiği, belirsizlik ve geçim zorluğunun fert ve toplumda korkuları olağan üstü düzeyde kışkırttığı bir dönemde insanların sitem etme, şikâyet etme hatta isyan etme haklarını suç sayma ve cezalandırma eğilimidir. İfade özgürlüğü kriz zamanlarında dahi askıya alınamayacağı için “niye şikâyet ediyorsunuz, sitem etmeye ve tedirgin olmaya hacet var mı, devlete güvenmiyor musunuz?” gibi sorular çok anlamlı ve de faydalı değil. Mesela köylerden şehirlere göçün sel misali taştığı, geçim zorluğunun boğazlara düğüm gibi takıldığı 1970’li yıllarda Orhan Gencebay besteleyip söylediği “batsın bu dünya” şarkısıyla mevcut işleyişe isyan ederek kitlelerin ruhuna tercüman olduğunda suç mu işlemişti?

Yazının Devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?