Protesto Sadece Suudi Arabistan’a mı Olmalı?

Sisi darbesine verdiği desteğe dikkat çekerek “Suudi Arabistan neden protesto edilmez?” diye soran Merve Şebnem Oruç’un yazısı ve bir-iki hatırlatma…

HAKSÖZ-HABER

Yeni Şafak gazetesi yazarı Merve Şebnem Oruç, Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın Sisi'ye destek verdiğini hatırlatarak İsrail, ABD, Sisi protesto edilirken neden Suudi Kralının görmezden gelindiğini sordu.

Batı’nın Sisi darbesine karşı ikiyüzlü tutumunu güzel bir şekilde ifade eden Merve Şebnem Hanım, Mısır için yapılan eylemlerin kaçına katıldı bilmiyoruz elbet ama Suudi Kralının da hedef alınarak protesto edildiğini; “Katil Suud Mısır’dan Defol!” sloganlarıyla yürüyüş yapıldığını fark etmemiş olabilir. Elbette yaşanan vaka karşısında ortaya konulan tepkilerin (hiç olmadığını söylemek adil olmamakla birlikte) yetersizliğine vurgu yapılabilir. Ancak burada konu sadece Suud mu olmalı? Örneğin Suud için geçerli olan; Suriye’de çok daha büyük bir vahşete imza atan İran için de geçerli olmalı değil mi? Öyle ya, zalim Suudilere işaret ettiğimiz kadar zalim İran'a da dikkat çekiyor muyuz?

Bu genel hatırlatmaların altını çizerek Merve Şebnem Hanım’ın önemli vurguların yer aldığı yazısını ilginize sunuyoruz:

Suudi Arabistan Neden Protesto Edilmez?

Merve Şebnem Oruç / Yeni Şafak / 22.06.2014

Suudi Arabistan, BAE gibi körfez ülkelerinin aktif, ABD, AB ve İsrail'in pasif olarak desteklediği Mısır darbesinin birinci yıldönümü yaklaşırken, dün Minye Ceza Mahkemesi, 'şiddete teşvik' suçlamasıyla yargılanan ve aralarında Müslüman Kardeşler Teşkilatı Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii'nin de bulunduğu 183 kişi hakkında verilen idam cezalarını onadı.

Yargıç Said Yusuf, 683 kişinin idamına karar verdiği dava dosyasını, Mısır yasalarına göre, 28 Nisan'da Mısır Müftüsü'ne sevk etmişti. Dosya müftülüğe sevk edildiğinde, Batı'ya sevimli görünme derdindeki darbe destekçisi Mısırlılar ve Mısır darbesini destekleyen demokrat görünümlü Batılılar, yüzlerce kişi hakkında sadece 8 (yazıyla 'sekiz') dakika süren yargılamayla verilen idam kararının uluslararası kamuoyunda büyük tepkiye yol açmaması için, haberi sosyal paylaşım sitelerinde, 'Bu karar uygulanmaz. Semboliktir. Mısır Müftüsü affeder.' diyerek paylaşmıştı. Hoş, endişe etmelerine gerek yoktu. Adet yerini bulsun diye yapılan 'Endişe duyuyoruz. Kınıyoruz.' içerikli açıklamaların ötesinde geçmedi 'demokrat' Batılıların idam kararlarına yönelik eleştirileri. Onaylanan idam kararları 683'ten 183'e düştüğüne göre, bugün yarın Batı'dan Mısır'ın 'demokrasiyi tahsis etme' konusunda doğru yolu bulduğuna, bunun bir ilerleme olduğuna dair bir açıklama bile gelebilir. Nasılsa ikiyüzlülük diz boyu.

Darbeyi 'Mısır'da demokrasinin yeniden inşası' olarak gören, darbeci Abdülfettah el-Sisi'nin Cumhurbaşkanlığına destek veren, geçin onu, televizyonlardan canlı yayınla verilen darbeye 'darbe' bile diyemeyen Batılılardan ciddi bir hamle beklemek, Haziran ayında 'kırmızı kar' yağmasını beklemek kadar anlamsız. Rabia meydanını yaktıklarında geride kalan sivillerin kavrulmuş cesetlerini görmeyen, nasıl namaz kılarken kurşunlanan Müslümanları görmemek için kafasını başka yöne çevirenlerin 'demokrasi' anlayışında gerçek bir demokrasiye yer olacağını düşünmek, en az onlar kadar ilgisiz olmak demek.

3000'den fazla tweet'i ve 28 bin'den fazla takipçiye erişimiyle Gezi olayları için sosyal medyada ciddi etkileşim oluşturan ve fakat Mısır'daki katliamlara, 105 bin takipçisi olmasına rağmen hepi topu 500 tweet atarak 'dostlar sosyal medyada görsün' tavırlarında tepki(cik) veren Uluslararası Af Örgütü'nün (Amnesty International) verilerine güvenmek imkânsız. Ama onlar bile, bir yılda en az 1400 kişinin darbe protestoları sırasında öldürüldüğünü, 16,000 kişinin hapse atıldığını söylüyorken, Batı'nın bu tavrını salt riyakâr olarak görmemek, aksine 'darbe işbirlikçisi' olarak etiketlemek gerekiyor. Ha keza, basın özgürlüğünü yeni dünyanın en büyük kutsalıymış gibi dayatanların, Mısır'da tutuklu El Cezire gazetecilerini değil gazeteciden, insandan bile saymıyor olmasına da üstüne basa basa vurgu yapmak gerekiyor ama…

Ama… Sadece Batılılar mı Mısır darbesi yüzünden topa tutmamız gerekenler?

Sisi'nin darbesine en büyük desteği veren Suudi Arabistan Kralı'nın uçağı dün Mısır'ı ziyaret etti. Uçağı diyorum çünkü ziyaret Kral Abdullah uçağından inmeden tamamlandı. Kral Sisi'yi uçağına, yani ayağına çağırmış oldu. Basına yansıyan alından öpmeli görüntülerden de anlaşılacağı gibi, Sisi ve kral Abdullah arasında '—Tebrik ediyorum oğlum, bu darbenin altından layıkıyla kalktın. —Teşekkür ederim babacığım. Sizin desteğiniz olmasa başaramazdım.' tadında diyalogların yaşandığını görebiliyoruz.

3 Temmuz darbesinin ardından, 'Mısır'ın girdiği karanlık tünelden başarıyla çıkarıldığını' söyleyen, darbeden beri BAE ile birlikte Mısır'a 10 milyar $'dan fazla finansal yardım gönderen, Daily Telegraph'ın Haziran başındaki haberine göre, 20 milyar $'lık tutarında yeni mali yardımlarının yolda olduğu görülen Suudi Arabistan'ın hiç mi suçu yok?

Minya'da verilen idam cezaları, yakın Mısır tarihinde verilen cezaların en büyüğü. Müslüman Kardeşler, silaha sarılmak ya da pes edip vazgeçerek darbecilere boyun eğmek yerine, üçüncü yolu, yani barışçı protestoyu tercih ediyor. Ve buna sokaklarda öldürülmek, toplu idam cezalarıyla karşı karşıya kalmak, hapishanelerde çürümek pahasına devam ediyorlar. Tarihte böyle bir direniş yok. Onlara destek verirken, neden darbenin en büyük destekçisi Suudi Arabistan'a karşı eylem düzenlenmez?

'İnsan hakları ve demokrasi' diyerek mangalda kül bırakmayan Batılılar, neden korkunç insan hakları ihlallerinin yaşandığı Suudi Arabistan'ı eleştirmeye yeltenemez? Peki ya biz? 'Rabia nöbetini teslim alıyoruz,' deyip devam ettirmeyenler, ''Dünya beşten büyüktür' diye bir projemiz var' diyerek Başbakan Erdoğan'ın desteğini alan ancak devamını getirmeyenler, acaba neden sürdürebilir olmayan Orta Doğu konseptli eylemlerinin bir tanesini de Suudi Arabistan'a ayırmaz? Neden kimse Suudi Arabistan Konsolosluğu'nun önüne gitmeyi akıl etmez de, Başbakan Erdoğan'ın istisnasız her konuşmasında Mısır demesini bekler?

Sahi, son bir yılda Suriye'den, Irak'tan, Mısır'a, Tunus'a, Libya'ya, Filistin'e kadar uzanan bölgesel bir darbenin planlayıcısı ve ana finansörü Suudiler'e neden hiçbir söz söylenmez? Arap Baharı'nı durdurup Müslüman Kardeşler karşıtı darbeler serisine çeviren Körfez ülkeleri neden eleştirilmez? 'Kahrolsun İsrail.' Evet. 'Kahrolsun Amerika.' Peki. 'Kahrolsun Sisi.' Tamam. Ama ya Suudi Arabistan?

 

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango