Propagandalar Karşısında Zihinsel Savrulma

GÜNEY UZUN

Türkiye de saflar gittikçe koyu çizgilerle ayrılırken, taraflar arasında ki mücadele her alanda kendisini göstermekte. Dolayısıyla yaşanan, ortaya çıkan siyasi ya da sıradan herhangi bir olay karşısında hemen gardlar alınıyor, taraflar meydana çıkıyor. AK Parti ve karşıtları şeklinde daha kolay ifade edebileceğimiz bu saflaşmada amaç kavgadan galip çıkmak olduğundan tüm saldırıya maruz kalabilecek yumuşak karınların için de önceden tedbir alınıyor. AK Parti-Erdoğan ne yapmışsa kesin doğru. Erdoğan karşıtlarının ise her şeyleri yanlış, asılsız. Diğer taraftan Erdoğan ağzıyla kuş tutsa beğenmeyenler için başımıza ne bela, felaket geliyorsa sorumlusu AK Parti ve Erdoğan.

Bu durumda vakaları anlamada ne yazık ki terazinin şirazesi kaçmakta. Adalet, feraset, basiret gibi Müslümanların sahip olması gereken temel değerler sanki kavgada arka plana itilmiş gözükmekte. Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı ve düşmana koz vermemek stratejisi üzerinden birçok gerçeğin üstü örtülürken, yıllardı oluşturulan Müslümanlardan ve İslamdan yana tavır alma prensibi-geleneği yok muş gibi davranılıyor.

IŞİD ile Perdelenmek İstenen: Esed-Maliki Diktası

IŞİD’ı tartışmaya aslında onun eylemlerinden önce fikirsel arka planını ortaya konularak başlanmalıdır. Yanı usuli konularda ki farklılıklar, koyu hadisçiliği, selefi-vahhabiliği, bağnazlığı, günümüz dünyasının gerçekliğinden kopukluktan tutunda toplum, sosyoloji, siyaset, uluslararası ilişkilerde ki basiretsizlik ve kabalığa kadar birçok mevzu öncelikle tahlil edilmelidir. Ancak bizim yazı konumuz bu değil. Fakat mutlaka bu konu üzerinde birilerinin bu tahlilleri yapması, şerhler düşmesi gerektiğine inanıyorum. Başta usuli konular olmak üzere en fazla konu başlığında anlaşamayacakları ekol-hareket bu yazının yayınlandığı çevre olacaktır. Ancak söz konusu Müslümanların genel maslahatları olduğunda olay IŞİD’ı aşıp onun üzerinden zihinsel bir pranga ile akıl ve kalbimiz hedef alındığında bazı şeylerin altını çizmenin faydalı olacağına inanmaktayız.

İSİD üzerinde yapılan tartışmalarda tam bir cadı avına paranoyasına dönüş gözükmekte. Yaşanan tüm olumsuzluklar günah keçisi haline getirilen IŞİD’in hanesine yazılır oldu. Öyle ki oluşturulan algı ile IŞİD, savaştığı Esad, Maliki, PYD-PKK’yı masum gösteren, pürü pak hale getiren bir temizleme aracı gibi işlev göstermekte. Herhalde İsrail’de şu IŞİD bize bir saldırsa da bizde masum ayağına yatsak ne güzel olur diyordur.

IŞİD’i savunacak, eylemlerini tevil edecek halimiz yok. Ancak IŞİD üzerinden oluşturulmak istenen algı ileri dönük Müslümanların zararına olabilecek bir durumu ifade etmekte. Çünkü bu algı operasyonunun arkasında ki yerli ve yabancı aktörler değişik karinelerle IŞİD eşittir kafa kesme, barbarlık vs gibi bir formülasyonu ortaya koyuyorlar. Geriye dönüp bakarsak bu formülde, IŞİD aslında bir değişken işlevi görmekte. Yanı IŞİD yokken Nusra gündemde idi. Nusra bilinmezken El Kaide. El Kaide Suriye de yokken Muhalifler ya da İslamcılardı bu değişken. ÖSO bile bu denklemde yerini almıştı.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Karayolları Mahallesi’nde bir olay vuku buldu. Sözde IŞİD oradaki HDP’lilere saldırmış. İşin aslının öyle olmadığı ortaya çıkmıştı. Benzer bir olayı Bağcılarda siyah üzerine peygamber mührü olan tişörtler satan bir mağazaya karşı yapılan saldırıda görmüştük. Yine bir derneğin logosu IŞİD’in bayrağına benziyor diye adeta hedef tahtasına konulmuştu. Araçlarının arkasında siyah kelimeyi tevhid yazısı ya da peygamber mührü olan herkes bir anda IŞİD’ci ilan edilmişti. Bayram namazını İstanbul Ömerli’de birlikte kılan bir grup Müslüman, 28 Şubatı aratmayan bir tarzda sol, ulusal ve Gülenci medya tarafından linç kampanyasına tutulmuştu. Medya da çıkan ve birçoğu IŞİD tarafından bile yalanlanan birçok haber ise bu algı operasyonun ne kadar kirli bir şekilde devam ettiğini göstermekte. Esad destekçisi İran’ın Hamaney’e yakın haber sitesi ABNA’dan haberleri alıp servis edilmesi işin arkasında kimlerin olduğunu göstermesi acısından önemli. IŞİD’ın Kuran-ı Kerimi değiştireceği haberinden tutunda, IŞİD mensubunun küçük bir kızla evlendiğine, Bağdadi’nin Yahudi olduğuna kadar birçok haber bu Baasçı medya tarafından servis edildi.

Artık AK Parti’ye yakın yazar ve gazeteciler IŞİD isminin başına “iblis, şeytan” vs gibi sıfatlar koymadan söze başlamaz oldu. Yine sosyal medyada AK Partili troller Esedçi medyanın sürüme soktuğu haberleri kullanarak sözde IŞİD’e karşı AK Parti’yi savunmak adına birçok kepazeliği ortaya döktüler. Bu güne kadar kimseyi tekfir etmediğini söyleyen gazeteciler ‘ama IŞİD’ın Müslüman olduğuna inanmıyorum’ diyebilecek kadar işi “tekfir” boyutuna getirmekten kendilerini alamadılar. Rojava denen sanal bir gerçeklik üzerinden geçmişte hedef tahtasına Nusra konularak yapılmak istenen ‘Kürtler katlediliyor’ kampanyası şimdi Ezidiler üzerinden yapılmakta. Ortaya atılan birçok haber-duyum bir anda en keskin cümlelere bürünerek IŞİD üzerinden “Müslümanların barbarlığı” şeklinde önümüze konmakta. Devam edilerek özür dilemeci bir yaklaşım içinde olunarak, onlardan (IŞİD’ten) beriyiz dememiz için bazen entelektüel bazen de mahalle baskısına maruz bırakılmaktayız. IŞİD’i kınama ve ondan beri olduğunu deklare etmeyi adeta ön koşul haline getirip, tartışmayı kendimizi ve değerlerimizi savunma üzerinden edilgen bir yaklaşımla sürdürmemiz istenmekte.

Bize IŞİD gösterilerek arka plandaki birçok zulüm perdelenmek, gizlenmek istenmekte. Yine IŞİD’in aşırılıkları gündeme taşınarak Esed, Maliki, PKK-PYD’nin zalimlikleri, kirli elleri temizlenmek istenmektedir. IŞİD sorunun kaynağı değil sonucu, tezahürlerinden biri olmasına rağmen İslam coğrafyasındaki diktatörlere, tek adamlara, tek partili anlayışlara, ulusalcı-milliyetçi propagandaya eyvallah dememiz beklenmekte.

Tapelerle Ortaya Çıkan Kirli İlişkileri Örtmek Suriye Direnişine İhanettir

Gülenci polislerin Tevhid-Selam Örgütü soruşturması kapsamında birçok ismi dinlediğine dair çıkan haberlerle başlayan tartışmalar son olarak dinlemeleri ve soruşturmayı yapan polislere yapılan operasyonla başka bir boyuta evrildi. Bir kadının itirafları ile başlayan vaka kendileri dışındaki oluşumları tehdit ve güvenilmez olarak gören cemaat tarafından genişletilmişti. Büyük olasılıkla, Gülenci polisler tarafından buradan Erdoğan ve yakın çevresine nasıl ulaşabiliriz ve aleyhinde nasıl argümanlar elde edebiliriz düşüncesiyle devam ettirilmiş ve bu çerçevede birçok isim de dinlenmişti. Bu dinlemeler sonunda bazı tapeler de oldukça pis–kirli ilişki biçimleri ortaya çıkmış. Ne yazık ki AK Parti sırf buradan kendisine yönelen tehdidi bertaraf etmek için tümden bu dinlemeleri ve delilleri ortadan kaldırma, gizleme ve sumen altı etme yöntemine gitmiştir.

Dolayısıyla başta Gezici, Esedçi yerli şebbihalar olmak üzere, İran’a göbekten bağlı bir çok isim ve kurum AK Parti tarafından kurtarılmıştır. Ak Parti politikalarına ve varlığına düşman olanları kurtarmak istemeyerek olsa da Erdoğan’a düşmüştür. Erdoğan’ın ortaya çıkan bu kirli ilişkilerden haberdar olduğu kesindir. Ancak AK Partiye yakın yazar, çizer, gazetecilerin sırf bu operasyonu Gülenciler yaptı diye hiçbir şey yok muş gibi davranmasının arkasında ya saflık, at gözlüğüne merak ya da hinlik olduğu söylemek yanlış olmayacaktır.

Hem iktidara yakın olacaksın, her gün gazete köşesinde, TV ekranlarında Gezicilere, Esedçilere veryansın edeceksin sonra tapelerde ortaya çıkan bu kişilerin gizli ilişkilerini görmemezlikten geleceksin. Gülen düşmanlığı ve tehlikesi ile tüm kirliliği hasıraltı edeceksin. Ya da sırf deşifre olan bu kişileri kurtarmak, aklamak, olayı perdelemek, tartışmayı farklı mecralarda sürdürmek, karşı propaganda ile kendini savunmak adına Gülenci yapılanmayı ön plana çıkartıp hinlik yapacaksın. Gerçekten acem kurnazlığı bu olsa gerek.

Tape ve IŞİD bağlantısı

Bu bağlamda ortaya çıkan tapeler ile yukarıda bahsettiğim IŞİD algısı arasında ki bağlantıyı daha somutlaştırmak için bir örnek verelim. Halk TV’de Eren Erdem’in katıldığı 1 Ağustos tarihli Ezber Bozanlar programında IŞİD konusu bir buçuk saatlik bir programda konuşuldu. Eren Erdem ismini son olarak Selam-Tevhid Örgütü dinleme tapelerinde karşımıza çıkıyor. İran’a heyetler götürmesinden, çalıştırdığı kafesi için her ay aldığı 5000$’lık yardımlara kadar İran’la birçok kirli ilişkisi ortaya dökülen Eren Erdem bu programda adeta aldığı ücretlerin karşılığı verircesine IŞİD’i karalayarak Maliki ve Esad’ı aklamak için çırpınıyordu. Kendi tapelerinin, dinlemelerinin kurgu olduğunu söyleyen Erdem, Türkiye de ki IŞİD yapılanması için polisin dinleme ve takiplerini öve öve bitiremiyor. Sormak gerekmez mi senin tapelerin uydurma da diğerlerin kiler neden gerçek? Dinleyen kayda alan aynı polis değil mi? IŞİD’i polise, savcıya şikâyet ederken bu muhbirliğin, ajanlığın, hedef göstermeyi nasıl kendine yakıştırıyorsun? Bu polis, savcı sevgisi yalnızsa söz konusu Müslümanlar olunca mı ortaya çıkıyor? Yoksa Gezide söylediğiniz, provoke ettiğiniz polis düşmanlığınıza ne oldu? Sizin tapelerinizi ortaya çıkartan polislere ve savcılara da aynı sevgiyi besliyor musunuz? Bu program için bandını gönderip İran’dan kaç bin dolar alacaksınız?

Biz Müslümanların Zaferlerine Seviniriz

IŞİD ve etrafındakiler sütten çıkmış ak kaşık değiller. Derdimiz ise asla fikirsel-metodik olarak yan yana gelemeyeceğimiz birilerini savunmakta değil. Temennimiz hatalarından ders alıp, kendilerini daha iyi anlatabilmeleridir. Burada IŞİD üzerinde Müslümanlara, İslami değerlere, İslami Hareketlere, diktatörlere, insanlık katillerine karşı verilen mücadeleye, cihada karşı çok kompleks, girift, çok uluslu, çok yönlü bir propaganda ayağına karşı dikkatli olmanın altını çizmek istiyoruz. Medyada IŞİD haberlerini kimler piyasaya sürüyor diye bakacak olursak zaten arkadaki pis ittifakı görmüş oluruz. Türkiye de merkez medya (Doğan), sol, Alevi, ulusalcı, Türk ve Kürt milliyetçileri, Esad-Hizbullahçı yerli Şebbihalar, Geziciler, İran biatlıları. Bunlara Gülenci medyayı da ekleyebiliriz. Tüm bunların yurt dışındaki bağlantıları ile haberler paslaşılmakta, algı operasyonu çok yönlü yürütülmekte. Buna fırsat veren IŞİD ise yürütülen kampanyanın ne kadar büyük, etkileyici, boğucu ve tahrif edici olduğunun farkına varmış değil.

IŞİD’in ne aşırılıkları, kabalıkları nede IŞİD düşmanlığı, Suriye’de Esed’in katliamlarını, Irak’ta Maliki zorbalığın, İran ve Hizbullah’ın mezhepçiliğini örtebilir. IŞİD’i ortaya çıkartan sosyolojiyi anlamadan sonucu rijit hale getirip, sebebi tartış(tır)mamak bizi sağlıklı değerlendirmeler yapmaktan uzaklaştıracaktır. Diktatörlere, halkına zulmeden zalimlere karşı savaşan, mücadele eden Müslümanları düşman, öcü gibi göstermek ve direnişe destek veren kitleleri mücadeleden soğutmaya yönelik her caba sorunludur. Bizler ancak Müslümanlara yakınlık ve dostluk kurabiliriz. Müslümanların başarılarına sevinebiliriz. Müslümanların İslam dışı ideolojiler tarafından ezilmesine, yok edilmesine sevilmek nasıl bir gariplik, zihinsel-duygusal sapmadır?