Prof. Teziç, Gen. Erten, Savcı Demirci, vs.. Niye susuyorsunuz?

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

* ÖNCE FİLİSTİN ve IRAK:  Gazze’den bir roket atılıyor.. İşgalci İsrail rejimi tarafında bulunan bir kişi ölüyor.. Ama, o kişi herhangi birisi, hedef alınan düşman değil.. Yazık.. Çünkü, ‘bir kişiyi haksız olarak öldüren, bütün bir bütün bir beşeriyeti öldürmüş gibidir.

Ancaak, burada durmak gerekir.. O sivil, özel olarak hedef alınarak öldürülmemiştir, orada tesadüfen bulunmuştur; olmayabilirdi de.. Mes’elenin aslını kavramamız gerekiyor..

Şöyle bir düşünelim.. Evimiz, silahlı haydutlarca işgal edilmiş, korkunç cinayetlerle sürülmüşüz.. Her insanın en tabiî ‘meşrû’ müdafaa’ hakkından, ‘henüz gücümüz yok..’ diye, durumu kabul mü ederiz; yoksa, hakkımızı sonuna kadar savunur muyuz?

Kaldı ki, işgalci haydut, benim hazırlanmama fırsat vermemek için, oluk oluk kan akıtıyor ve dünya onu alkışlıyor. Halbuki, onunki saldırı; benimki ‘müdafaa..’

Bugün Filistin’de olan da budur.. O mekânların sahibi, asırlardır biz müslümanlarız.. Ve o yerleri yahudilerden almış değiliz.. Siyonist yahudiler ise, o toprakların 2 bin yıl öncelerde kendilerine aid olduğunu söylüyorlar..

Dünyayı, 2 bin yıl önceki sahiblerinin mirascılarına  göre yeniden düzenleyelim, öyle mi?

Haa, ‘Bazı direniş güçleri de, Kudüs’de bir saldırı yaptılar, kan döktüler..’ denilecek..

Sadece Kudüs değil, bütün Filistin işgal altında.. İşgalci, oralara sadece askerlerini getirmiyor, sivil insanları da yerleştiriyor ve onların hepsini de, ‘asker’  kabul ediyor.. Sivil insanları, çocukları bile ‘canlı siper’ olarak kullanıyor. Biz müslümanlar ise, hakkımızı savunmak ve istirdad etmek, geri almak için mücadele ediyoruz..

Siyonist İsrail güçleri, orada, bütünüyle ‘işgalci’ olarak bulunurken, sivilleri getiriyor oraya.. Biz o işgali kabul etmiyor ve bu alanda yüzler, binler halinde öldürülsek de hakkımızdan vazgeçmiyoruz.. Oraya getirilen sivil insanlar ‘canlı siper’ olarak karşımıza çıkarılırsa, elimiz-kolumuz bağlı mı kalacağız yani? Ki, hedefimiz onlar değil.. Ama, düşman, hattâ, yakın mesafeden evlere girerek yaptığı saldırılarda, bebekleri bile hedef alarak canavarca, öldürüyor.. Amerika  ve bütün Batı dünyası ‘İsrail’in hayat ve kendini savunma hakkı’ndan sözediyor, işgalci saldırganın yanında yer alıyor.. İşte böylesine bir zulüm..

Dün, Bağdad’da, bir pazar yerinde, bir-kaç dakika arayla iki bombanın patlaması sonunda ölenlerin sayısı 70’i geçiyor.. Yüzlerce de yaralı,, Bu, son beş yıldır, her gün böyle,.. Buna hangi ülke veya toplum dayanabilir? Emperyalist güç odakları ise, hemen, patlama mahalli, hangi etnik veya mezhebî grubun yaşadığına göre belirlemeye çalışıp, dikkatlerimizi şeytanca yönlendirmeye çalışıyor.. Kimilerimiz de bu cinayetleri bile ‘direniş’ sanmaya devam ediyor..

Bu konulara bu kadarca değindikten sonra, asıl konumuza geçebiliriz..

**

Sesler-sözler size nisbet ediliyor ve tamamiyle sizin ilgi alanınızda ise.. Ve bunlara da, ancak içerden birilerince söylenebilecek sözler ise.. Sizin adınıza yayınlanan bu ses kayıdları üzerine, ’susma hakkını kullanmak’  hakkınız olabilir mi? Ya, reddedersiniz; ya da, ’evet, bu ses bana aiddir’ deyip, sözünüzün eri olur, bedelini ödersiniz..

YÖK eski başkanı Prof. Teziç’in, Eğim Bk. Çelik’e yaptığı efelenmelerden; Genelkurmay’ın ’Elektronik Sistemler Dairesi Kom. Tuğg. Munir Erten’in son harekât’la ilgili iddialarından;  ve Başbakan Erdoğan ve (Diyarbakır eski Valisi) Başbakanlık Muşteşarı’na, ve diğer nicelerine karşı, en galîz, çirkin hakaretlerle saldırdığı iddia olunan ve Ank. C. Savcısı Sâlim Demirci’ye aid olduğu belirtilen ses kayıdlarından sözediyorum. Bu konuşmalar ’YouTube’ isimli ünlü sitede yayınlandı. Bu  sözlerin sahibi olarak gösterilenler ise, ’dut yemiş bülbül’!

Bu gibi konuşmaların, özel sohbetlerde ve hele de bir-iki kadeh attıktan sonra yapılabilecek türden yapılması pekâlâ mümkün..

En basit kızgınlıkta bile, hemen, ağzından kanalizasyon boşaltırcasına, ’ulaan, o... çocuğu’ vs. gibi çirkin sözlerle konuşan, toplumumuzda çok mu az, yani..

Ve bunların yalanlanması ne kadar geçerli veya inandırıcı olabilir? Hani, birkaç cümle ses taklidi yapıldı diyelim; ama, bu son örneklerde, sesine âşinâ olduğunuz kişiye aid uzuun bir konuşmalar.. Ve konular da, onların ilgi ve bilgi alanında olması gereken hassas konular.. Kimse, ’Bana ne?’ diyemez. Sukût, ikrardan, (kabulden) gelir..

Özden Örnek’in ’günlük’leri de öyle.. O ’günlük’lerde em. orgeneraller Aytaç Yalman, Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Tuncer Kılınç, vs.’ye nisbet olunan sözler yalanlamayla geçiştirilebilir mi? Geçmişte de, 28 Şubat’ın Çevik Bir, G. Erkaya, E. Özkasnak, Doğu Aktolga ve Doğu Silahçıoğlu, vs. gibi anlı-şanlı generallerinin sözleri de öyle.. Ki, onlar gizli değil, kendi ap-açık beyanları idi.. Zamanın İşiçleri Bak. Meral Akşener’in, bir general tarafından, ’O kadına söyleyin, onu kazığa oturturum..’ diye tehdid edildiğini bizzat Akşener açıklamamış mıydı?

Ülkeyi yönetenler arasına, ’Derin Devlet’ adına bir takım ’çete’lerin, ’çeteci ruhlu kişiler’in, militan laiklerin, ’resmî ideoloji ikonperestleri’nin karıştığını, sadece ’Kurtlar Deresi’nin farazî senaryolarına mahsus bir fantezi olarak mı göreceğiz? Bir sene öncelerde, Dz. Kuv. eski Kom. em. Oramiral Özden Örnek’in ’günlük’leri karşısında, Büyükanıt’ın, ’günlüğün sahibi olduğu iddia olunan kişi, reddediyorsa, yapılacak bir şey yoktur.’  demesiyle ve onları  yayınlayan ’Nokta’ dergisinin, psikolojik baskılarla kapanmasının sağlanmasıyla konunun üzeri örtülebilir mi? Dahası, o ’günlük’lerde yazılanlar, hâlâ, ’Ergenekon Dosyası’yla ortaya çıkan müthiş iddialar yumağının bir bölümü.. nü teşkil etmiyor mu..

Büyükanıt, ’TSK, bir suç çetesi değildir..’ demek noktasına durup dururken mi gelmişti?

YouTube’da yayınlanan son üç örnek, bütün bu olup bitenler üzerine, ’tüy’ dikti.. Ama, o seslerin sahibi oldukları iddia olunanlar susuyorlar.. Ve herkes de, Zeynuddin Zeydan değil ki, (Dünya Kupası’nda olduğu gibi) hakaret edene bir kafa atıp, yere devirsin...

Bu iddialar, şahsiyetleri şaibe altına girenlerce veya kamu hukuku adına re’sen ve resmen takib edilmeli değil midir?  Sadece, Gen. Kur. Başkanlığı, Tuğgn. Münir Erten'e nisbet olunan sözleri değil, onun ’görevinden affını istediği veya istifa ettiği’ne ilişkin haberlerin gerçeği yansıtmadığını bildirdi..  Erten, o gizli konuşmasında, öldürülen terörist sayısı 5 kişi iken, çok yüksek rakamların bildirilmesinin kendisinden istendiğini dile getiriyordu!.

*Şurası da unutulmamalıdır ki, bu teknoloji çağında, herkes oyuna getirilebilir.. Onun için, her müslüman, her an karşısına çıkarılabilecek söz veya davranışının hesabını verecek bir dikkat içinde olmalı ve onlar karşısına çıkarıldığında da, ya, ’Evet, bu benim sözüm ve görüşümdür, inancımdır’  diyebilmeli veya reddettiği şey de çürütülememelidir..