Taha Kılınç / Yeni Şafak
“Amerika, şu anda dünyanın süper gücü. ABD ile Çin, Avrupa ya da Rusya arasında ne fark var? Madem onlarla müzakerelerde bulunabiliyoruz, Amerika ile neden görüşmeyelim? Müzakere, onları benimsediğimiz anlamına gelmez. Onlarla konuşuruz; bizim duruşumuzu kabul ederlerse, biz de onlarınkini kabul ederiz, iş biter.”
Bu satırlar, pazartesi akşamı Tahran'da hayatını kaybeden İran eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimî Rafsanjâni'nin 1980'lerde devrimin lideri Ayetullah Humeynî'ye yazdığı mektuptan bir kesit. Humeynî'nin “Büyük Şeytan” olarak nitelediği ABD ile görüşmeleri tâ 30 yıl önce savunan, imza attığı kritik anlaşmalar yoluyla İran'ın dünya ile entegrasyon sürecini hızlandıran, bunları yaparken de rejimin temel yapılarıyla temasını da hep sıkı tutan Rafsanjâni artık yok.
Humeynî'ye yakınlığı nedeniyle hep çok etkin bir konumda bulunan Rafsanjâni, muhafazakâr kanada bayrak açmış gibi görünse de, onlarla ilişkilerini hiçbir zaman tümüyle bozmadı. Humeynî'nin ölümünden sonra Ali Hamaney'in 'dini lider' seçiminde başrol oynayan Rafsanjâni, ölümüne kadar 'vazgeçilmez' olarak kaldı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin en büyük destekçisi ve akıl hocası olduğu da zaten bilinen bir gerçek.
Rafsanjâni'nin ölümü, elbette İran'daki reformcu kanat için ciddi bir kayıp. Ancak, İran toplumunun yas ve kederle örülü duygusal dünyasında, bu durum mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Hasan Ruhani için güçlü bir desteğe de dönüşebilir. Hamaney'in, dün Tahran'da Rafsanjâni'nin cenaze namazını ağlaya ağlaya kıldırdığı sahneler, insanların aklından kolayca çıkmayacaktır.
***
Birçok kaynakta kendisinden “İran'ın en zengin adamı” diye söz edilen Ali Ekber Haşimî Rafsanjâni, siyasi yaşamını pragmatizm üzerine kurmuştu. Uzun siyasi kariyeri boyunca ordu komutanlığından cumhurbaşkanlığına, birçok önemli mevkide görev yapan Rafsanjâni hakkındaki yorumlar, onun “İran'ın Makyavelli'si” olduğu noktasında birleşiyor. Gerçekten de Rafsanjâni, ekonomik kazanımları rejimin hedef ve ilkelerinden bir adım önde tutmayı her zaman başarmış bir isimdi.
Dünyayla entegrasyonu savunurken de, Suudi Arabistan ve Mısır'la siyasi ilişkilerin iyileştirilmesini isterken de, ABD ile nükleer müzakerelerin başlatılmasına bayraktarlık ederken de Rafsanjâni'nin temel motivasyonu hep “daha fazla refah” oldu. 1934'de Kirmanlı bir fıstık tüccarının oğlu olarak dünyaya gelen Rafsanjâni'yi ülkesinin en zengin adamı yapan da işte bu motivasyondu. Servetinin kaynağı ve edinilme yöntemleri hep tartışma konusu olduğu gibi, adı sıklıkla yolsuzluk iddialarıyla da anıldı. Hatta 47 yaşındaki oğlu Mehdi Haşimî, 2015'te yolsuzluk ve finansal suçlar nedeniyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Rafsanjâni ailesinin ülke içindeki ve dışındaki yatırımları, sık sık yabancı basının da gündemine girdi. Petrol bakanlığı üzerindeki nüfuzları yoluyla büyük kazanım elde eden ailenin, enerji üretim alanında faaliyet gösteren dev bir holdingle özel bir havayolu şirketine de sahip olduğu biliniyor. Tayland'dan İsviçre'ye birçok ülkede oldukça kârlı işlere girişen Rafsanjâni'ler, ABD ve Kanada'yı da ihmal etmedi. Los Angeles'ta apartmanlar satın alan aile, Kanada'da da ülkenin en büyük otoyollarından birinin büyük ortağı oldu. Tüm bu ticari faaliyetler aileye milyarlarca dolar kazandırırken, aynı zamanda onları bölgenin ve dünyanın önemli ekonomik çevreleriyle de sıkı-fıkı hale getirdi.
Hükmettiği bu devasa servet, Rafsanjâni'yi diğer 'molla'lardan ayıran belki de en önemli noktaydı. Zenginlik, onun siyaset anlayışını ve dünyaya bakışını da şekillendirmişti. Ölümüyle, İran sadece 'reformist' bir siyasetçi ve iç politikada denge unsurunu değil, aynı zamanda büyük bir kapitalisti de kaybetmiş oldu.
***
İran'la ilgili yapılan yorum ve analizlerde hep kullanılan 'reformist' kelimesi, bizi yanılgıya düşürmemeli. Muhafazakârların, rejimin bütün cürümlerinden sorumlu olduğu; reformistlerin ise tamamen insancıl bir yönetim hedefiyle hareket ettikleri şeklinde bir ayrım, temelinden yanlış.
Reformist kanatta sayılan İran'ın mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkesinin Suriye siyasetini aynen sürdüren bir isim mesela. Diğer önemli reformistlerden de, İran dış politikasının Ortadoğu'da işlediği cinayetlerle ilgili henüz herhangi bir eleştiri duyabilmiş değiliz. Hepsi de rejimin temellerine sonuna kadar bağlı ve hepsinin de şerhleri kendi menfaatlerini ilgilendiren ayrıntılara dair.
Batılılar, 'reformist kanat' deyince Humeynî'nin devleti kurarken ortaya koyduğu esaslardan tümüyle sapacak, nükleer faaliyetlerden vazgeçecek, İran'ın bölgesel hegemonya arzularını gemleyecek, her konuda ABD ve Avrupa ile birlikte hareket edecek, uyumlu ve yumuşak başlı bir kadronun hayalini kuruyor. İran'da 'İranlılık' kimliği ciddi şekilde yerleşmiş olduğu için, bu hayal de gerçeklerin epey uzağında.
Reformistlerin İran'ın daha da zenginleşip güçlenmesi için sihirli 'reform' sözcüğünü sadece söylem olarak kullandıklarını, İran'ın menfaatlerini hırsla koruma açısından muhafazakârlarla reformcular arasında hiçbir farkın bulunmadığını fark ettikleri gün, Batılılar da bölgenin gerçeklerine uyanmış olacak.