Portakal renkli umutlar

Akif Emre

El arabasıyla portakal satmak için seçtiği mekan korkunç görünüyordu. Hemen yanı başında bombalanmış binanın her an yıkılacak gibi yana yatmış duran beton iskeleti... Ayakta kalan tüm binalar ise delik deşik, bombalanmanın, yangının etkisiyle ürkütücü bir siyaha boyanmış sanki. Biraz sağlam kalan binalarda her şeye rağmen hayatın devam ettiğini hissettirircesine perdeleri sıkı sıkıya kapanmış, camları henüz kırılmamış birkaç pencere...

Hemen önünde ayakta durduğu yıkılan binanın moloz yığını iki yolun birleştiği kavşak noktasını kapatmış. Ürküntü veren, sanki her an üzerine devrilecek gibi duran yapı yığınlarını umursamaz biçimde eli cebinde; ve görüntüye inat, düzgün giyinmiş... Montu, beyaz boğazlı kazağıyla genç bir adam, müşteri bekliyor.

Çevresinin savaştan çıkmamış, hala savaşın içindeki harabe halinin, her an ölüm tüten şehrin karanlık, tozlu ufkunun kararttığı görüntüsünün önünde genç adamın olanca canlılığıyla portakalları görünüyor. El arabasına dizdiği portakallar, dış görünüşü kadar işini bilen bir esnafın iç dünyasını yansıtır gibi... Diri, canlı portakalları özenle dizmiş, yan tarafta terazinin bir kefesine de hazır istiflemiş. Kaos, ölüm, korkuyu hatırlatan yıkıntılar arasında ne kadar da canlı duruyor... Hayatın tüm hallerine hazır, mütevekkil ama yaşama sevincini, yitirmemiş, karşı karşıya olduğu felaket haline rağmen yenilmemiş bir içsel zenginlik... Belki o portakalları satamayacak ama portakalları dizerken, başında kendinden emin beklerken muhteşem bir iç düzenin, huzurun, aşkın bir özgüvenin rengini yansıtıyor. Binalar ne kadar korku, yılgınlık ve ölümü hatırlatıyorsa portakallar o kadar hayatı, tevekkülü, teslimiyeti, özgürlüğü...

Halepli portakal satıcısı sanki özgürlüğün portakal rengi olduğunu söylüyor bize... Özgürlük tutkusunun, yaşama sevincinin ve umudun portakal rengi olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Guantanamo'daki son Uygurlar portakal rengi tutsak elbiselerini çıkarmışlar.

Oysa portakal rengi Guantanamo'yu hatırlatırdı bana on yıldır.

Guantanamo'daki esareti, işkenceyi hatırlatan portakal rengi, ellerinden ve ayaklarından kelepçelenmiş mahkûm elbiselerinin rengi...

Guantanamo'da son Uygurlar da portakal rengi elbiselerden soyunup Slovakya'ya gönderilmiş. Portakal renginden özgürlüğe soyunan diğer Uygurların hangi ülkeye gidecekleri, daha doğrusu onların portakal renginden soyunup özgürlük rengine boyanmalarına kimin katlanacağı meselesi hep gündemde oldu.

Daha önce Palau'ya, El Salvador'a, Arnavutluk'a zorunlu özgürlüğe sürülmüşlerdi portakal rengi mahkûm elbiseleri üzerlerinden alınıp. Hepsi de suçsuzdu. Hepsi de ağır işkenceler altında yıllarca tutsak edildiler. Amerika günahının bedelini kendisi ödemek istemeyecekti. Hiçbir Batılı ülke de evrensel özgürlük düzeninden Uygurları da nasiplendirmek niyetinde değildi. Zoraki olarak Almanya 17 kadar Uygur'u kabul edecekti.

Guantanamo'da kalan son Uygurların da Slovakya'da zorunlu özgürlüğe tabi tutulacaklarını geçiyor ajanslar...

Doğu Türkistan'a dönmek gibi bir şansları yok. Amerikan işkencesinden kurtulup 'Çin işkencesi'ne maruz kalacakları kesin. Masumiyetleri yetmiyor Çin'in gözünde...

Ülkesine dönemeyen ama portakal rengi elbiselerden kurtulan Uygurların getirildikleri Slovakya'da önünde kendilerinden emin bir şekilde duracakları 'portakal arabaları' olacak mı? Slovakların pan-Slav mavi renkleri ile portakal rengi ne kadar uyuşacak? Bütün mesele, her şeye rağmen terk etmediği şehrinin yıkıntıları arasında direnen Halepli gibi, her birine yaşama sevincini yüklediği portakalları olacak mı?

Yeni Şafak