Polonya-Belarus sınırı: Ne ekersen onu biçersin!

Salı günü iki büyük göçmen grubu Belarus-Polonya sınırını aştı. Bu insanların çoğu Belarus'a geri gönderildi. Polonya başka ülkelerin ve AB'nin desteğini kabul etmemekte ısrarcı. Sorun sadece iki ülkenin kararlarından mı kaynaklanıyor?

Şu anda örülen dikenli tel, demokrasi ve istikrarın sembolü olarak övülüyor. Peki AB bunu nasıl yapar? Avrupa medyası iki farklı yaklaşım ile olayları değerlendirmeye devam ediyor.

Varşova ateşe körükle gidiyor

The Guardian, krizin tırmanması sadece Belarus'un suçu değil, diyor:

Polonya, bu çaresiz insanların gelişini insani bir kriz olarak değil, bir istila olarak görüyor. Sınırda olağanüstü hal ilan eden Polonya, burada binlerce asker konuşlandırdı ve toplu sınır dışı uygulamalarını mümkün kılmak ve iltica başvurularını görmezden gelebilmek için yasa değişikliğine gitti. Trump usulü bir duvar planlıyor Polonya. AB gözlemcilerinin, yardım kuruluşlarının ve gazetecilerin sınırdaki 3 kilometrelik bölgeye girmesine izin verilmiyor. Litvanya ve Letonya daha önce Belarus sınırındaki geçişlerde AB'nin yardımını kabul etmişti, ama Polonya kabul etmiyor. Brüksel'le hukuk devleti krizi yaşayan Varşova, göçmenleri siyasi sermaye olarak ve AB'ye ve göçmenlere düşman bir atmosfer yaratmak için kullanıyor.

AB müteşekkir olmalı

Die Welt gazetesi Varşova'nın doğru davrandığını, Brüksel'in bunu kabul etmesi gerektiğini söylüyor:

AB hiç mi ders almadı? Vladimir Putin 2015'te Suriye'yi bombalayınca ve Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan (ve Yunanistan Başbakanı Alexis Çipras) sığınmacıları [AB'ye] gönderince Avrupa Birliği, Angela Merkel liderliğinde bunun devam etmesine izin verdi. Ancak girdap o kadar güçlüydü ki, Alman devleti kontrolü kaybetti - ve bunun ardından bütün Avrupa'da AB karşıtları güç kazandı ve Büyük Britanya AB'den ayrıldı. Polonya şimdi doğu sınırının savunmasını kendisi yapıyor. Hiçbir şey yapmamak ve insanların bir diktatörün alçakça oyununun kurbanı olmasına izin vermek daha mı insani? AB, Polonya'nın kendisine iyilik yaptığını anlamalı artık.

Dikenli tel kabul edilemez

Pravda Avrupa'nın çifte standardını eleştiriyor:

Viktor Orbán'ın birkaç yıl önce Macaristan-Sırbistan sınırını dikenli telle kapatmasını eleştirmeyen AB'li siyasetçi kalmamıştı. Ancak şu anda örülen dikenli tel demokrasi ve istikrarın sembolü olarak övülüyor. Bu nasıl olur? ... Evet doğru, bizi doğrudan hedef alan bir saldırıya karşı kendimizi savunmak zorundayız. Ama yine de Polonya-Belarus sınırına dikenli tel örmek kabul edilir bir şey değil. ... Salt sığınmacıların 'nakliyelerini' Avrupa'nın son diktatörü organize etti diye onları geri göndermeye hakkımız var mı? Yaşananlar ile AB'nin güney sınırında 'nakliyeyi' organize eden vahşi organize suç çetelerinin yaptıkları arasında ahlaken ne fark var?

Göç politikası olmamasının bedeli

De Volkskrant, Brüksel'in üçüncü tarafların jeopolitik güç gösterilerinden daha az etkilenmek için duruma el koyması gerektiğini söylüyor:

AB kendisini şantaja açık hale getirdi. İltica siyaseti söz konusu olduğunda hükümetler seçmenler tarafından cezalandırılmaktan korkar. Bu yüzden de geçtiğimiz yıllarda hiç kimse insani ve işleyen bir göç siyaseti için çaba göstermedi. - Lukaşenka şimdi bundan nemalanıyor. ... Göçmenler, kendileri için güvenli ve yasal yollar oluşturulana kadar Avrupa kalesinin kapılarını yumruklamaya devam edecek. Bütün sorunları çözecek bir tavır değil bu, ama AB ipleri eline almadığı sürece bu insani trajediler devam edecek ve AB, Lukaşenka gibilerinin iğrenç jeopolitik oyunları karşısında kırılganlaşacak.

Avrupa şantaja boyun eğmez

Avvenire'ye göre, Moskova kaotik durumu özellikle iç siyasette kullanıyor:

Kremlin, acil durumu, 'insani müdahale' ve 'demokrasi ihracatı' üzerine kurulan ve hem Afganistan'da hem de Irak'ta keyfi ve beceriksiz bir şekilde uygulanan Batı siyasetinin korkunç sonuçlarını ortaya çıkarmak için bir fırsat olarak görüyor. ... Oysa hem Lukaşenka hem de Putin, AB'nin şantaja boyun eğmeyeceğini ve 2020'de manipüle edilen seçimlerden ve muhalif Protasevich'i yakalamak için Atina-Vilnius seferi yapan uçağın kaçırılmasından sonra Belarus'a uyguladığı yaptırımları gevşetmeyeceğini çok iyi biliyorlar.

Müttefik olarak Moskova da sorumlu

Nezavisimaya Gazeta, "Ne ekersen onu biçersin", diyor:

Litvanya ve Polonya, yasadışı göçmenlerin sınırlarında yoğunlaşmasının suni bir gelişme olduğunu düşündüklerinden Belarus yönetimini suçluyorlar. Aynı anda Rusya Belarus'la 28 entegrasyon programı, ortak bir askeri doktrin ve ortak bir göç politikası tasarısı imzalıyor. Sonuncu özellikle dikkate değer bir anlaşma ve Rusya'ya Lukaşenka'yı ihtar etme olanağı sağlıyor, ki bu da AB ülkelerinin sınırındaki tamamen gereksiz çatışmayı sona erdirir. Ya da tam tersi olur ve Rusya birbiri ardına müttefikini destekler. Bu da müttefikle sorumluluğu paylaşmak - hatta onun attığı adımlar nedeniyle sorumluluk üstlenmek demektir.

Dünya Haberleri

Sırbistan'daki hükümet karşıtı öğrenci gösterisine on binlerce kişi destek verdi
Telaviv’de ateşkes ve esir takası talebiyle gösteriler düzenlendi
Papa, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını "büyük zalimlik" olarak nitelendirdi
ABD Kızıldeniz'de yanlışlıkla kendi savaş uçağını düşürdü
Almanya'da Noel pazarına araçla yapılan saldırıda ölü sayısı 5'e yükseldi