Ergenekon soruşturması ile ilgili olaylarda, derinlerde çetelerle bağlantıları olan cenah, “Polis devleti olmak istemiyoruz” diye ter ter tepiniyorlardı..
“Polis sabahın 5’inde evlerden profesörleri topluyor”muş. “Evlerde çocukların cd’lerine bile el konuluyor”muş.. Falan filan..
O eleştirdikleri kararlar, büyük çoğunlukla hakim kararı ile oluyordu ama..
Haydi işin o yanını es geçelim..
“Polis devleti olmak istemedikleri”ne dair isteği not alalım.
Bu notu kayda geçelim..
Ve önceki gün Ankara Adliyesi’nde yaşanan malum olaya uygulayalım.
Ankara Adliyesi’nde görevli bir savcının, bir Danıştay üyesinin koruma polisi tarafından salon dışına çıkarılmak istenmesini mercek altına alalım.
Dahası, o olay sonrasında, müdahalede bulunan koruma polisinin, yetkisini aşıp bir savcıya fiili güç kullandığı için dün görevden alınmasına ve bu görevden almaya karşı medyadaki tepkiyi masaya yatıralım..
“Polis devleti olmak istemiyor”lardı ya..
Bir polis, yetkilerini aşıp, polis devletinde yaşıyormuşuz gibi, önüne geleni iteklemeye kalkışmış ya..
Önüne geleni geçtik, bir savcıyı bile kolundan tutup, salondan dışarı çıkarmaya kalkışmış ya..
Bu cebri eylemi, sıradan bir savcıya karşı da değil, bilfiil o adliyede görevli bir savcıya karşı işlemiş ya..
Üstelik, korumakla mükellef olduğu Danıştay Daire Başkanı’nın, o salonda herhangi bir görevi de yokmuş ya..
Kendisi memur.. Savcı amir..
Koruduğu hakim görevsiz... Müdahalede bulunduğu savcı görevli..
Kendisi vazife yerini terketmiş. Salondan çıkartmak istediği savcı, görev yerinde..
Bu kadar absürtlük üst üste iken, polisin densizliği doruk noktada bir had bilmezlik olarak karşımıza çıkmış ya..
Bekledik ki herkes aynı şeyi tekrarlasın: “Polis devleti olmak istemiyoruz. Bir savcıya bunu yapan polis, vatandaşa ne yapmaz. Hemen görevden alınmalı.”
Gazetelerdekinden tutun, internettekilere, televizyondakilere kadar; herkes tek ses halinde, “Yetkisini aşan polisi görevden alın” desinler..
Hayır, böyle demediler...
Olayı çarpıtıp, “Savcı, polisi tartakladı” dediler..
Sanki Savcı Bey, o kadar kişinin içinden gidip, o polisi gözüne kestirmiş, onunla kavga etmiş gibi..
Savcıya müdahale eden; polis..
Polisin, savcıya müdahale etme yetkisi olmadığı halde...
Orası, Ankara Adliyesi olduğu ve orada o savcı görevli olduğu halde..
Koruma olan polisin, koruduğu Danıştay Daire Başkanı’nın, o salonda bir vazifesi olmadığı halde..
Evet, Danıştay 4. Daire Başkanı’nın, Ankara Adliyesi’ndeki konferans salonunda ne işi vardı? Görevi ne idi orada?
Hiiiç..
Kendi geldiği gibi, korumasını da takmış arkasına..
Koruması da, o rüzgarla Ankara Adliyesi’ndeki savcıları da yakalarından tutup, uçuracağını sanmış!
Sanmış ama.. Olmadı işte..
Savcı, polisin densizliğine pabuç bırakmadı. Emniyet de, polisi görevden aldı..
“Polis devleti olmak istemiyoruz” diyenlerin, şimdi ne demelerini beklersiniz?
“Doğru karar” demelerini değil mi?
Çok beklersiniz... Dün akşam tv’dekiler haber bültenlerinde başladılar: “Savcı tartakladı, Emniyet açığa aldı..”
Ve daha ne haberler!
Hani siz polis devleti olmak istemiyordunuz.. Niye o polise sahip çıkıyorsunuz ki?!
O polis, görevini terkedip, bir başka yere giden, sizin düşüncenizdeki Danıştay Daire Başkanı’nın koruması diye mi bu tavır değişikliğiniz?..
“Polis devleti olmak istemiyoruz” diye bağırırken, şimdi niye polisten yana tavır alıyorsunuz?..
Yoksa sizin tavrınız sadece, dürüst ve kanuna saygılı polislere mi?..
VAKİT