“Pokemon Go; Gerçeğin Sanallığı mı, Sanalın Gerçekliği mi?”

Özlem Albayrak yazısında, “arttırılmış gerçeklik teknolojisi sayesinde, sanal dünyayı gerçek hayatla birleştiren” oyun şeklinde tanımlanan Pokemon Go hakkında değerlendirmelerde bulunuyor.

Pokemon Go; Gerçeğin Sanallığı mı, Sanalın Gerçekliği mi?

Özlem Albayrak / Yeni Şafak

Yıllar önce, Pokemon vardı. Oyuncakları, stickerları, tişörtleriyle neredeyse bir furyaya dönüşmüştü. Pokemon, hemen bütün çocukların soluksuz izlediği bir çizgi filmdi. Ama bir gün, İstanbul'da bir çocuk kendini Pokemon zannederek camdan atlayınca, çizgi film Türkiye'de yasaklandı, yayından kaldırıldı. Ama görünen o ki, furya bitmemiş, Pokemon şimdi de büyükler için geri dönmüş, ama elbette bir çizgi film olarak değil, bir oyun olarak. Adı; Pokemon Go.

Eskiden oyunlar bilgisayar başında oynanırdı, ancak Pokemon Go'nun tüm dünyada hem büyük ilgiyle karşılanmasının, hem de eleştirilere konu olmasının nedeni bu uygulamayla, klasik bilgisayar oyunundan, yani sanal gerçeklikten bir adım öteye geçiliyor olması. Oyun oturduğunuz yerde oynadığınız bir eğlence olmaktan çıkıyor, gerçek yaşamın içine sokuluyor yani. Nasıl oynandığına gelince; Oyunu mobil telefona indirdikten sonra uygulamayı kullanarak oynamaya başlayan kişi, GPS aracılığıyla tayin edilen yöne, bölgeye gidiyor. Kullanıcı, belirtilen noktaya yaklaştığında, telefondan gelen sinyallerle o noktada gerçekten bir Pokemon'un beklemekte olduğunu görüyor. Ekranda gördüğü Pokemonlara, Pokemon Topu ile vurarak onlara sahip oluyor. Ve hatta yakaladıklarını diğer “oyuncuların” pokemonlarıyla dövüştürebiliyor. Oyunun bir özelliği mobil olması, diğeri de bu oyunu oynayabilmek için telefonun kamerasının açık olması gereksinimi. Aksi takdirde kullanıcının Pokemonları görmesi imkansız hale geliyor.

Türkiye'de ilk vaka yaşandı bile. Nişantaşı'nda, karakolda Pokemon arayan bir kullanıcı gözaltına alındı. Kullanıcı, pokemon yakalamak için telefonu tarafından Şişli Emniyet Çocuk Büro Amirliği'nin hedef olarak gösterildiği sırada polislerin dikkatini çekince, gözaltına alındı. Kullanıcı uzun bir süre boyunca polisleri, sadece pokemon kovaladığına ikna etmek zorunda kaldı, sonra da serbest bırakıldı.

Türkiye'deki gözaltı örneğinin mizahi bir tarafı var elbette. Ama dünyada bu oyuna ciddiyetle, şüphe ile yaklaşılıyor. Şimdiye dek defalarca, oyunda güvenlik açığı olduğu, oyunu telefonlarına indiren kullanıcıların e-maillerinin okunması dahil olmak üzere google hesaplarının şirketin kullanımına açıldığı yolunda uyarılar yapıldı. Hatta açılan tüm kameraların CIA tarafından takip edildiği yönünde komplo teorileri bile ortaya atıldı.

Ancak Pokemon Go'nun, kanıtlanmamış varsayımlar üzerinden değil bizzat yüzümüze çarpan gerçekliğiyle tartışılmasının daha verimli olacağı kanaatindeyim. Zira, görünen o ki, klasik bilgisayar oyunlarındaki sanal gerçekliği bile geride bırakan, gerçeklik ile sanallığın birbirine daha da yakınlaştığı hatta birbirinin içine, yerine geçtiği yeni bir gerçeklik biçimi var önümüzde. Bu durumun ilk örneği Pokemon Go oyunu ve daha da önemlisi zaman geçtikçe hepimiz öyle ya da böyle buna alışmak zorunda kalacağız…

Sanki yeni bir evren kuruluyor, çocukları çizgi filmlerle ve oyuncaklarla oyalayanlar bu kez yetişkinleri “gerçek” olan başka bir evrenin bulunduğu düşüncesine alıştırmaya çalışıyorlar. Oyun peşinde sokaklara düşmüş bunca yetişkine bakınca, ve teknoloji ilerledikçe bu yetişkinlerin sayısının giderek artacağı gerçeğini öngörünce… Sanki giderek tüm dünya Disneyland oluyor. Yetişkinlere tahsis edilen çocuklaşma imkanı sayesinde, bir gün herkesi yolda telefonuna yapışmış halde, gerçekte olmayan bir şeyi ararken göreceğiz, düşüncesi başlıbaşına tuhaf…

Ama daha tuhaf olan şu: Geleneksel dijital oyunlarda oyuna giriş ve çıkış yapan kullanıcı, bu iki durumda faklı dünyalarda yer almaktaydı. Oyuna girişin gerçekleşmesiyle kullanıcı, sanala yani fantazmaya geçmiş olurdu, kişisel zevklerini bu dünyada gerçekleştirir, kendini kanıtlama ve takdir toplama tatminleri bu sanal dünyada sağlardı. Oyundan çıktıktan sonra ise gerçek dünyaya geri dönüş söz konusu olurdu. Ama Pokemon Go'da kullanıcı, gerçek dünyada metrelerce, hatta kilometrelerce yol katederek, GPS'le bulunan gerçek mekanlara gidiyor ve sanal karakterler arıyor. Dolayısıyla sanal ile gerçekliğin birbirine geçmesi, belki birbirinin yerini alması sözkonusu…

Yıllar önce Pokemon yüzünden gerçek ile sanalın sınırlarını kaybeden çocuk kendini camdan aşağıya atmıştı. Büyüklerin gerçekle sanalın sınırlarını karıştırmasının sonucu ise, karakolda pokemon ararken gözaltına alınmaktan daha fazlası olabilir… Distopik bir senaryo çizmek istemem, ama geldiğimiz noktaya bakınca Sanal Gerçeklik ve Gerçek Sanallık'ın sonuçları konusunda bazı teorisyenler kadar ümitvar olamıyorum nedense…

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?