Kurtuluş Tayiz / PKK
PKK’nın 7 Haziran sonrası Güneydoğu’dan başlayarak Türkiye geneline yaymaya çalıştığı “iç savaş” denemesi tutmadı. Kürtler arka çıkmayınca örgütün “iç savaş” hesapları güdük kaldı. Ancak bu, ‘iç savaş’ın tümden gündem dışı kaldığı anlamına da gelmiyor. “İç savaş” bir süreçtir; zaman içinde olgunlaşır, adım adım tüm ülkeyi sarar. PKK, iç savaş yangınını büyütmek için elinden geleni yapmaya devam edecek. Bugün olmasa yarın, yarın olmasa sonraki gün Türkiye’yi iç savaşa sürüklemeye çalışacak.
Güneydoğu’da başarısızlık örgütü yeni bir değerlendirmeye yöneltti. Büyük şehirlerde Türkler ile Kürtleri karşı karşıya getiremedikleri sürece gerçek anlamda bir “iç savaş” çıkmayacağının farkındalar. Yeni bir “iç savaş” senaryosu hazırlayan örgüt, terörü Güneydoğu’dan büyük şehirlere taşımayı planlıyor. Kandil, uzun süredir kendi kamplarında eğittiği sol örgütleri de kullanarak metropollerde yeni saldırı dalgası başlatmayı hedefliyor. Sabiha Gökçen Havalimanı’na yönelik havan topu saldırısını bu yeni terör döneminin önemli bir işareti olarak görmek gerekiyor.
Ankara, Güneydoğu’da yaşanan istihbarat zaafının bir benzerini büyük şehirlerde tekrarlama lüksüne sahip değil. Çözüm sürecinde Güneydoğu’da yapılan silah ve mühimmat stokunun aynısını büyükşehirlerde de yaptılar. Ciddi hazırlıklar yapıldığından şüphe yok. Kandil şimdiye kadar başvurulmamış türde terör saldırılarına girişebilir. PKK ve arkasındaki güç, toplumsal boyut kazanmayan her şiddet olayının “terör” olarak anılmaya mahkum kalacağını biliyor. PKK’nın yeni “iç savaş” senaryosu, Türk-Kürt çatışması çıkarma üzerine kurulu. Batıda Türklerle iç içe yaşayan Kürtleri bu işe dâhil etmeden, onları Türkler ile karşı karşıya getirmeden kelimenin tam anlamıyla bir “iç savaş” çıkması mümkün değil.
‘İmralı heyeti' işlevini yitirdi
Çözüm sürecinde İmralı’ya Abdullah Öcalan ile görüşmeye giden üç kişilik HDP heyeti, dün basın mensuplarının karşısına geçerek “savaş tehditleri” savurdu. Sırrı Süreyya Önder, Apo’yla görüşmeye izin verilmemesi halinde örgütün “savaş” çıkaracağını savundu. Bu üslup bile “İmralı heyeti”nin varlığını gereksiz kılmaya yetiyor. Devletin iyi niyeti üzerine kurulan bir heyetin, her fırsatta devleti “savaş” çıkarmakla tehdit etmesi yeterince problemli bir duruma işaret ediyor. “İmralı heyeti”, işlevini çözüm sürecinin bozulmasıyla birlikte zaten yitirdi. Bu heyetin misyonu diyalog ve barışı sağlamaktı; ancak bu heyet, her İmralı ziyaretini süreci ağırlaştırma, tıkatma yönünde kullandı. Örgütün kurucusu, 40 yıllık lideri “Özerklikte ısrar etmeyin” diye talimat vermesine rağmen, Kürt hareketine dışarıdan monte edilen Sırrı Süreyya Önder ve en az onun kadar sonradan oyuna dâhil edilen heyet üyeleri “özerklik”, “öz yönetim” diye tutturarak bugünkü hendek terörünün önünü açtılar. “İmralı heyeti” misyonunu akan kanın durması yönünde değil, çatışmaların yeniden başlaması yönünde kullandı. “İmralı heyeti” aslında kendi kendisini bitirdi. Apo’nun, bu heyet üyelerine ne dediğini yeniden hatırlatalım: “Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü’ diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK’nın beni kullanmasına izin vermem.”
Yeterince anlaşıldı sanırım.