Suriye’nin Türkiye sınırı son günlerde yoğun çatışmalara sahne oluyor. Ancak bu defa çatışmalar Esed ordusuyla değil Esed ordusu tarafından desteklenen PKK ile gerçekleşiyor.1 Serekani'de (Ras'ul Ayn) laik PYD ile İslamcı güçler arasında yaşanan çatışmaların aslında Türkiye'yi de içine alan geniş bir coğrafyada eski bir tarihi var. Çoğu kişi PKK ifadesini kullanmış olmamı yanlı bir tanımlama olarak kabul edebilir ancak Mardin’de PYD’nin özerklik ilanını kutlayan PKK’nın Türkiye siyasi yapılanması DTP ve PYD’nin vurucu gücünü oluşturan Fehman Hüseyin grubunun PYD’ye katılmış olması bu tanımlamanın doğruluğunu ispatlamak için yeterlidir. Dolayısıyla bu analizde Suriye’de İslami Harekete karşı savaşanları, eşyayı kendi ismiyle tanımlamak adına, PKK olarak tanımlayacağım.
Suriye ve Türkiye Kürdistan’ında yaşanan gelişmeleri Müslüman bir Kürt olarak değerlendiriyorum ve ten rengini inancının önüne kimlik kodu olarak geçiren ve bu ulusal kimliğine de Marksizm ve Yezidilik gibi batıl dinleri eklemleyen pagan zihniyeti en açık ifadelerle reddediyorum. Bu hareket, Selahaddin Eyyübi’leri Şeyh Ahmed Xani’yi, Molla Ceziri’yi ve Şeyh Said’i asla temsil etmemektedir ve Kürt halkını tıpkı laik Kemalist TC yönetiminin yaptığı gibi Türk halkını yıllarca sistematik bir biçimde dinsizleştirdiği ortadadır.
PKK’nın uzun yıllar boyu Türkiye Kürdistan'ında Kemalist TC’nin laik eğitim kurumlarına alternatif olarak kurulan İslami medreseleri tehditler, saldırılar ve suikastlar ile ortadan kaldırarak Kemalizm ile nasıl işbirliğine gittiği Kürdistan'ın değerli evlatlarına malumdur.
1998 yılında Abdullah Öcalan basına verdiği bir beyanatta İslamcılara karşı Kemalist rejimle nasıl işbirliği yaptıklarını açıkça beyan etmiştir. Öcalan o dönemdeki açıklamasında “TC bize minnet borçludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin 70 yılda yapamadığını biz on yılda yaptık. Kürt halkını çağdaşlaştırdık “ demiştir.
Ulusalcı Kürt hareketinin Feminizmi, Kürt kadınları arasında nasıl yaydığı, aslında bir çoğu haklı olan argüman ve büyük oranda adil olan bir davayı nasıl da Sosyalist Marksist bir inançsızlığın yayılma aracı olarak kullandıkları bu ülke insanına gizli değildir.
Kemalizm’den Kaçarken Marksizm’e Yakalanmak
Kürt halkı için İslam’dan din, Muhammed'den(sas) de Resul olarak razı olmayan bu köksüz hareketin aynı biçimde köksüz davalarına kök arayışı için Şeyh Said gibi İslam öncülerini nasıl kullandıkları da ortadadır. Kürdistan’ın izzetli evlatlarının batıl davaları bir tarafa bırakarak ikinci bir Kudüs fatihi çıkarmasını engellemek amacıyla bu şer yapısının fitne değirmenine laik Kemalist rejimin “Ne Mutlu Türküm Diyene”, "Türk Öğün Güven Çalış", "Bir Türk Dünyaya Bedeldir" gibi ancak ayyaşlardan çıkabilecek alçak kelimelerle nasıl su taşıdığını da bilen bilir.
Rahmetli babamız küçükken bize "Asla andımızı okumayın, siz Türk değilsiniz Kürtsünüz, yalan ise haramdır" derdi. Her sabah uyandığımızda evimize yakın dağın yamacında fitne boyasıyla yazılmış ve kilometrelerce uzaktan görülen bir “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısı görürdük. Her sabah okulda yalan üzerine kurulu sahte bir andı içmemiz istenirdi. Biz de içimizden laik rejime her türlü adap sınırını aşmayan küfürler ederdik. Şimdi zaman aşımına uğradığı için değil hala böyle inandığım için söylüyorum bunları. O zamanlar gösterdiğimiz refleks bir çocuğun milliyetçi duyguları değil bir Müslüman’ın saf akidesinden başka bir tepki değildi. Allah’a hamd olsun ki özgüven sahibi ve yıllarca dili ve ırkının farkı nedeniyle uğradığı zulme rağmen bir zulümden başka bir zulüm çıkarmayan, denize düşünce yılana sarılan kişi misali Kemalizm'den kaçarken Marksizm dinsizliğine yakalanmayan özgür bir Müslüman olarak Türk ve Kürt milliyetçiliğini ayaklarımın altından hiç yukarı çıkarmadım.
Sebep Sonuç İlişkisi ve Türkiye’nin Ürettiği Frankeştayn
Eski paganların ve amazon kabilelerinin ilkel çatışma nedeni olan Milliyetçiliğin Türkiye’de yayılmasını bir Kürt sorunu olarak değil bir Türk sorunu olarak görüyorum. Türklerin hatta muhafazakar kesimlerinin bile üzerlerinden bir türlü atamadıkları bu milliyetçilik fitnesi Kürtlerde bir tepkimeye neden oldu. Elbette herkes kabul etmeyebilir ancak ben Türk milliyetçiliğini sebep Kürt milliyetçiliğini ise sonuç olarak görüyorum. Türkiye kendi ürettiği bir canavar tarafından tehdit ediliyor. Aradan geçen 80 yılın sonunda Atatürk’ün neden olduğu Milliyetçilik fitnesi Türkiye toplumunu ikiye böldü ve şimdi de Türkiye Kürdistan'ında olduğu gibi tüm bölgede İslami projeyi tehdit etmeye başladı. Ama en başta onu üreten Türkiye’yi bölünme ile tehdit ediyor.
4 parçaya bölünmüş mazlum Kürt halkı yıllarca bilinçli politikalarla ezildi ve zulme karşı gösterdiği refleksin gayri İslami olasının zemini sağlandı. İran’ın yıllarca ezdiği Kürtler İran’da kendilerinin İslam nedeniyle zulüm gördükleri propagandasına inandırıldılar ve bu İslam dışı bir mücadele metodu benimseyen Pejak’ı güçlendirdi.
Yine Arap milliyetçisi ve ülkesindeki Sünni İslami Hareket başta olmak üzere tüm dini hareketleri demir yumrukla ezen Saddam’ın zulümleri Halepçe ve Erbil sokaklarındaki halka Arap Sünni’lerin kendilerini ezdiği şeklinde itina ile yorumlanıyordu. Suriye’de de Esad’ın kimlik bile vermediği bu halkın başına bela olan PKK (PYD) kendisine tecavüz edene hayran kalanlar gibi şimdi Esad’la iş tutuyor. Aynı biçimde Türkiye’de de yıllarca devlet içinden ekiplerin teşvik ve desteğiyle palazlanan bu hareket bölgede İslami Hareketlerin güçlenmesini engelleyerek rejimin bekasını sağladı.
“Keşke Kürtler Müslüman olmasaydı” diyen Leyla Zana gibi PKK üyelerinin pagan Yezidi olma hayallerini açıkça ilan etmesine rağmen uğradıkları zulümlerden gözü dönen Kürt halkının birçok genci bu Marksist yapıya destek vermeye devam etti.
Kullanmayan kaldı mı?
PKK kuruluş ve güçlenme süreçleri içerisinde bölgedeki birçok siyasi otoriteye taşeronluk yapmıştır. Bu süreçte maalesef uğradığı zulümlerle büyük duygusal tahrip yaşayan Kürt halkı Irak ve Suriye’de de küresel güçlerin maşası haline getirilmiştir.
Bu taşeronlukların en aşikârı Barzani ve Talabani gibi liderleri takip eden birçok Kürt'ün kardeşleri Felluce, Musul, Bağdat gibi şehirlerde ABD ve uluslararası güçlerin katliamlarına uğrarken ABD ile işbirliği yapmasıdır. Bilindiği gibi Kürdistan dağlarının cihadın merkezi haline gelmesinden büyük endişe duyan ABD ve Batı, Irak işgali sırasında bu potansiyele sahip tek yapı olan Ensar el İslam'ın kamplarını Barzani ve Talabani'nin kara birlikleri desteğinde Saddam'ın askeri tesislerinden önce bombalamıştır. Böylece Irak Kürdistan'ında Saddam döneminde Laik Kürtlere karşı ciddi direnç gösteren ve Kürtler arasında hızla güçlenen Ensar el İslam hareketi zayıflatılmış ve Kürdistan’a Barzani ve Talabani’nin hâkim olması sağlanmıştır. Irak Kürdistan’ı Kürtlerinin çoğu bu ihanet neticesinde dinleri ve vatanları için savaşı bırakmış, sadece Sünni Müslüman olduğu için Irak’ta katliama tabii tutulan kardeşlerini terk etmişlerdir. Alçak Şii hareketleri ve Laik Kürtleri kullanan Batı Irak’ta görülmemiş katliamlarda bu iki hareketi kullanmıştır.
Esad-PKK ilişkisi
Uzun yıllar boyunca Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye karşı destekleyen Esad rejimi 2000’li yıllarda Türkiye ile yakınlaşmak amacıyla bu oyuncağını terk etmiştir. Esad rejiminin daha bundan 3 yıl önceye kadar bölgede yaşayan Kürtlere insan muamelesi bile yapmadığı ve kimlik dahi vermediği bilinmektedir.
Bu süreç sonunda sırtını daha fazla ABD’ye dayayan PKK, ABD’nin kirli işlerini yapmaya başlamıştır. Yaptığı kirli işlerden biri de Bingöl’de Suriye üzerinden Hizbullah’a ulaşacak 300 füze rampası taşıyan diplomatik mühürlü trenin CIA emriyle PKK tarafından bombalanması olayıdır.2
Bu olayda uluslar arası anlaşmalara göre açılması yasak olan vagon mühürleri açılmış ve devrilen trende İran tarafından Hizbullah’a Suriye yoluyla gönderilen silahlar açığa çıkmıştır. PKK olayı üstlenmekten de geri durmayarak taşeronluğunu bir de ilan etmiştir.
PYD’nin Şeriata Karşı Savaşı
Aynı PKK şimdi ise yine çıkarları için Esad rejimi ile beraber Suriye’de iş tutmakta ve Suriye İslami devrimini başarısızlığa uğratmak amacıyla ABD ve İsrail tarafından da neredeyse açıkça desteklenen projede Müslüman Kürtleri kobay olarak harcamaktadır. PYD lideri Salih Müslim PYD’nin şeriata karşı savaştığını açıkça ilan etti.3
Haseke ilinin müftüsü İbrahim Nakşibendî de PYD’nin savaşının aslında dindar Kürtlere karşı olduğunu açıklayan isimlerden.4
PKK’nın Almanya ve Fransa başta olmak üzere Batı’dan aldığı desteği, aslında Batı ülkelerinin başyapıtı bir örgüt olduğunu, bilinen liderlerinin çoğunun bu İslam düşmanı ülkelerde yaşadığını, İslam hariç her batıl dava için her kâfir ile işbirliği yaptığını kısacası bu taşeron yapının kullanım tarihini ve kullanılırken de Müslüman Kürt halkını nasıl kendi değerlerinden uzaklaştıran bir küfür organizasyonuna dönüştüğünü görmeden şu anda Suriye’de İslami Hareket ile PKK arasındaki çatışmaları anlamamız mümkün değildir.
Rasul Ayn’da Ne Oldu?
Suriye’nin Kürt yoğunluklu bölgelerinde bir haftadan bu yana İslami güçler ile küfür güçleri arasında yoğun çatışmalar yaşanıyor.5 Müslüman Kürt hareketlerin Nusra Cephesi, ÖSO ve Ahraruş Şam Hareketi gibi direniş gruplarının da desteğini alarak yürüttüğü çatışmalar savunma çatışmalarıdır. Ancak konunun gelişim sürecine değinmeden önce Türkiye, Irak, İran ve Suriye’yi bölerek bu ülkelerin dinsiz rejimleri yetmiyormuş gibi laik bir Kürdistan kurma planının artık kaba hatlarıyla da devreye sokulduğuna ve bunun nasıl bir propaganda ile yürüdüğüne değinmek istiyorum.
PKK Türkiye ile PYD bayrağı altında savaşıyor
Suriye’de İslami Kürt yapılarla laik Kürtler arasında devam eden çatışmalara dair yalan senaryoların başında Nusra Cephesi’nin Kürtlerin malını ve ırzını helal gördüğü iddiası ve bazı Kürtlerin haksızca Suriyeli İslamcı direnişçiler tarafından öldürüldüğü iddiası yer almaktadır. Oysa bizzat PKK’nın yayın organı bunu yalanlamakta ve Rasul Ayn’ın ele geçirilmesi ve Tel Ebyad’ın da kuşatılması projesinin aslında çok önceden planlandığını açıklamaktadır. Bu konuda parantez içerisindeki makale ayrıntılı ve nihai bir delil niteliğindedir. Haberde KCK yürütme konseyi başkanı Şahin Cilo’nun da PYD devrimini taçlandıracaklarını belirtmesi aslında PKK’nın Türkiye ile kozlarını PYD bayrağı altında paylaştığını gösteriyor.6
Taraf aracılığıyla ABD'yi temize çıkarma mesajı
PYD lideri Salih Müslim ABD’nin bir numaralı düşmanına karşı savaştıklarını belirterek Batı’ya açık mesaj vermektedir. Ancak Taraf Gazetesi’nden Amberin Zaman’a röportaj veren Müslim ABD ile görüşmek istediklerine ancak ABD’nin buna yanaşmadığına da değinerek Taraf eliyle AKP hükümetine ABD’nin olaylarla ilgili olmadığı ve masum olduğu mesajı vermektedir. Oysa PYD’nin daha olayların ilk başında ABD ile beraber hareket ettiği, PKK'yı on yıllardır ABD ve Avrupa'nın desteklediğini sağır sultan bile biliyor.
Çözüm Süreci’ni Tefsiri: Müsaadenizle Suriye’de savaşalım
Türkiye’de Şubat-Mart ayları iç ve dış politika açısından önemli gelişmelere sahne olmuştu. Bu süreçte Nusra Cephesi şu anda büyük oranda toparlandığı bölünmeyi henüz yaşamamıştı ve Batılı güçlerin bu harekete dair endişeleri neredeyse tavan yapmıştı. Nusra Cephesi Esad’a karşı büyük saldırılar gerçekleştirirken Esad’ın Golan’ı bilerek boşaltmasıyla bölgeye gelen direnişçiler Batı’nın endişelerini daha da artırmıştı.
Tam bu sırada İsrail Türkiye’den özür dilemiş ve Benyamin Netanyahu İslamcılara karşı Türkiye’ye ihtiyaçları olduğunu, bunun için özür dilediklerini belirtmişti. Aynı şekilde PKK ile de şu ana kadar görülen en ciddi çözüm süreci başlamıştı. Kısa bir süre sonra Türkiye başbakanı Erdoğan PKK’lıların sadece %15’inin çekildiğini açıkladı. Peki, PKK ne yaptı?
► PKK çözüm sürecinde Türkiye’yi oyalayarak Suriye grubunu ve uzman savaşçılarını PYD’ye destek vermek amacıyla Suriye’ye çekti ve Türkiye içerisindeki hasta ve yaralılarını da geri sahaya çekmeyi başardı.
► PYD' ye destek için giden 1500 kişilik PKK grubunun ve geriye çekilen hasta ve yaralıların yerini yeni dağa çıkan 2500 kişi almıştır. PKK Türkiye’yi çözüm adı altında tuzağa çekmiştir.
► PYD güç kazanıncaya kadar Türkiye'nin öfkesini kontrol altına almıştır.
► Türkiye'de çatışmalarda harcayacağı insan ve mali kaynaklarını Suriye'ye aktarmış ve arkasını sağlama almıştır.
► Hapishanede bulunan yüzlerce PKK'lı serbest kaldı. Birçok dava düştü.
► Batı ülkeleri de bu şekilde PKK sorununun bitmesine sözde katkı sunarak Türkiye'yi İslamcı direnişçilere karşı istihbarat paylaşımına ikna etmeye çalışmıştır.
► Maliki liderliği tarafından köşeye sıkıştırılan Irak Kürtleri çözüm umuduna kapılan Türkiye'nin desteğini arkalarına almıştır.
► PKK hem Nusra'ya düşman Esed'in, hem İran ve Hizbullah'ın hem de Batı'nın desteğini arkasına almış ve Batı'ya ileride Nusra'ya karşı savaşabilecekleri dolayısıyla desteği hak ettikleri mesajı vermiştir.
Küresel Güçlerin Suriye oyunu isimli makalede PKK’nın Suriye’ye çekildiğine ve çözüm sürecinin kandırmaca olduğuna değinmiştim.7
Laik Türkiye Bölünüyor: Laik Kürdistan Kuruluyor
Süreç içerisinde PKK Suriye’de özerk bölgede yeterince güçleninceye kadar Türkiye ile savaşmayı asla istemeyecektir. Daha sonraki aşamada Suriye’deki yapılanmasını güçlendirip Türkiye’de yarım kalan hesabını görecektir. Yaşanmakta olan şey açık şekilde Türkiye, Irak ve Suriye Kürdistanlarının birleştirilmesidir. ABD ise hem Türkiye’de PKK’ya destek olarak, hem Suriye’de destek sağlayarak hem de Irak’ta Kürtlere otonom vererek bu projenin mimarlığını yürütmektedir. Kısacası Batı’nın yıllarca kullandığı Laik Türkiye epey eskidi ve artık yıllarca kullanılacak Laik Kürdistan’ın temelleri atılıyor.
Bu proje hem Nusra’yı bitirmek isteyen ABD ve Avrupa'ya ve İsrail'e hem de muhalefete karşı savaşan Esad, İran, Hizbullah ve Rusya'ya yaramaktadır. Suriye Kürt Ulusal Meclisi (Amude) Başkanı Mervan Abdulhamit Hüseyin PYD’nin attığı adımların Esad’ın ömrünü uzattığını düşünen isimlerden.8
Alevilerle Kürt milliyetçilerinin ve laik Kemalist yapıların dostluğu tekrar devrede. Türkiye’de de özellikle Hatay gibi bölgelerde Alevilere yatırım yapan Esad rejimi AKP karşıtlığında şimdi de Kürt ulusalcılarla işbirliği yapıyor.
Çatışma Kürt İslamcılarla Laik Kürtler arasında
PKK yanlısı haber kaynakları Ras'ul Ayn'da yaşanan çatışmaların Kürtlerle İslamcılar arasında yaşandığını iddia ediyor. Oysa gerçek çatışma sahasında İslamcı Kürtlerin büyük rol oynadığını gösteriyor. Nusra Cephesi'nin müftülerinden en bilineni Ebu Muhammed El Kurdi ise Suriye Kürtlerinden bir Molla.
Kürt İslam Cephesi'nden görüntüler